ÇOK sayıda okuyucumuzdan aldığımız mektuplarda; camilerimizde halka öğüt veren bazı vaizlerin konuşmalarının içerik ve üslup yönünden yadırgandığı, yapılan konuşmaların zihinlerde bir etki bırakmadığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır.
Vaizler, eski zamanlardan beri birçok yönden eleştirilmiş ve hatta edebiyatımızda nüktedan şairlerimizin mısralarına konu olmuşlardır. Bunlar bir araya toplansa, bir veya iki ciltlik kitap hacmine bile ulaşabilir.
Örneklendirecek olursak; Kanuni döneminin meşhur şairlerinden Baki, vaizlere olan nefretini şu mısralarda dile getirmiştir:
"Vaiz çıkarsa kürsüye her cuma gam değil/Amma bolay ki lütfede bayramda çıkmaya!"
Anlamı şu: "Vaiz her cuma günü camide kürsüye çıkarsa gam değil; beis yok. Ne olur lütfedip hiç olmazsa bayramda çıkmasın!"
* * *
Ağzından ateş püskürtüp cehennemi anlatan bir vaizi, Fuzuli şöyle eleştirir:
"Vaiz evsaf-ı cehennem okur ey vera/Var anın meclisine gör kim cehennem ne imiş." (Ey takva ehli kimse! Vaiz cehennemin özelliklerini anlatıyor. Onun meclisine git de cehennemin ne demek olduğunu anla. Yani onun meclisi cehennem gibidir.)
Yine, 18. asır şairlerimizden Zati, rahmet tarafını unutup da atını hep cehennemden yana süren vaiz için, "Sanarsın kim yedi tamunun (cehennemin) azabı kendidir vaiz" diyerek vaizin kendisinin bir azap ve işkence olduğunu vurgulamak istemiştir.
O günkü vaizlerin konuşmaları, insanları o kadar çileden çıkarıyordu ki, bakın şair Sebati ne diyor:
"Sana her meclisinde söylerim sen mülzem olmazsın (susmazsın)/Değil kürsüye vaiz, arşa çıksan adam olmazsın!"
Vaizlerin bazılarının aşk ve sevgiye karşı çıkmaları ise yürekleri aşk ve muhabbetle çarpan şairleri kızdırmış. Mecnuni bu kızgınlığını şöyle dile getirmiş:
"Bugün kürsüde bir vaiz güzel sevmeyi men etmiş/Bulunmamış mı bir áşık çeke indire minberden?!"
Bu şairlerin sitem oklarını vaizlere yöneltmelerinin altındaki sebeplerin başında, hurafe nakletmeleri, uydurma hikáye ve menkıbelerle halkı uyutmaları, din adına saçmalıklar üretmeleri, abartılı cennet-cehennem tasvirleriyle insanları yersiz heves ve korkuların girdabı içine sokmaları ve sonuçta sosyal gerilemeye yol açmaları gelmektedir.
Günümüzde kendini iyi yetiştirmiş, okuyan, araştıran birçok değerli vaizlerimizin olduğunu da teslim etmemiz gerekir. Bunun yanı sıra kürsüyü boş bulunca veya hazırlıksız çıkarak sabahın fecrinde yarı uykulu gibi konuşan vaizlerin hatalarından dolayı bu müesseseyi suçlamak doğru olmaz.
Vaizlik, en şerefli ve aynı zamanda en çetin bir görevdir. Peygamberler mesleğidir. Vaaz, Kuran’da geçtiği gibi "üçlü davet yöntemi"nden (hikmet, güzel öğüt ve iyi bir şekilde tartışma) biridir. Öğütle hikmetin farkı şudur: Hikmet öğretidir, öğüt ise hatırlatma ve uyarıdır. Hikmet aklın dilidir, öğüt ruhun mesajıdır. İşte bu nedenle vaizin kişiliğinin rolü pek önemlidir. Vaaz veya öğüt gönülden çıkarsa gönüle oturur, aksi durumda dinleyicinin bir kulağından girip öbür kulağından çıkar.
Yani, söz eğer kalpten çıkar ve ruhun mesajı olursa işte o zaman kalbe oturur ve etkisini gösterir. Eğer ruhun mesajı olmaz, sırf söz sanatı olursa kulaktan öteye geçmez. Vaizlerimiz için şunu söylemek gerekir: Sesinizin içindeki ses, kulağınızın içindeki kulağa söz söylemeli. O takdirde dinleyenler üzerinde bir etki ve yarar sağlamış olur.
* * *
Vaiz, Peygamberimizin metodunda olduğu gibi korkutucu değil sevdirici; nefret ettirici değil müjdeleyici; zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı olmalıdır. Çünkü aslolan korku değil sevgidir. İnsan, gerçeği korkuyla değil sevgiyle öğrenir. Aslında korku dahi kaynağını sevgiden alır. Seven, sevdiğini incitmekten korkar. Sevgi yolu dururken korku yolunu seçmek müspet bir metot değildir.
Vaizler günlük politikadan uzak durmalı, herkesi veya her kesimi kucaklamalı; ancak çevrede olup bitene karşı da ilgisiz kalmamalıdır. Çünkü vaizin görevi, hakkı söylemektir. Burada üslup önemlidir. Tabii, bu konuda söylenecek pek çok şey vardır. Ancak daha fazlasına yerimiz müsait olmadığı için bugünkü yazımızı da böylece noktalıyoruz.
SORALIM ÖĞRENELİM
Tecavüze uğramış bir kadınla bilerek evlenmek caiz midir?
Tahsin D.
Böyle birisiyle evlenmenizde dinen bir sakınca yoktur. Önemli olan, nikáhtan sonra eşlerin birbirlerine sadakat göstermeleridir.
Annem 85 yaşında. Her abdest aldığında yelleniyor. Bu bir özür olarak kabul edilebilir mi?
Kamuran KURMUŞ
Abdesti bozan herhangi bir şeyin bir namaz vakti kesilmeden devam etmesi halinde kişi özürlü sayılır. Annenizin bu durumu her an devam ettiğinden namazını o şekilde kılabilir. Namaz vakti çıkınca abdesti bozulmuş olur. Yani, her namaz vakti için ayrıca abdest alması gerekir.
Diğer İslam ülkelerinde de mevlit okutma geleneği var mıdır?
Şener AYKULTERİ
Bazı İslam ülkelerinde bizim mevlidimizden farklı Arapça mevlitler okutulmaktadır. Ancak bizim kadar yaygın değildir. Mevlit, Peygamberimize olan sevginin ve bağlılığın ifadesi olarak okutulmaktadır. Bu bir dini yükümlülük değil, gelenektir.
Bir kardeşim var, ne yazık ki çevresindekilere, Allah’a küfretmeye başladı. Psikiyatra götürdük, bunun bir akıl hastalığı olduğunu söyledi. Kardeşim bu küfürlerinden ötürü günahkár mıdır?
Müfit BAYKAL
Akıl hastalarının dini yükümlülükleri olmadığı gibi, sorumlulukları da bulunmamaktadır. Dolayısıyla kardeşinizin bu eyleminden dolayı bir günahı söz konusu olmaz. Acil şifalar diliyorum.
Ay hali olan bir kadınla cinsi ilişkide bulunan kişi ne yapmalıdır?
İsimsiz
Ay hali ve lohusa olan bir kadınla cinsel ilişkide bulunmak hem erkeğe, hem de kadına haramdır. Bunu yapanlar tövbe edip bir daha yapmamalıdır.