Papa, Papa olalı...

ROMA Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa 16. Benedikt’in Almanya seyahati sırasında Hz. Muhammed ve İslam hakkında kullandığı ifadeler sadece İslam dünyasını değil, inancı ne olursa olsun, akıl, izan ve vicdan hassasiyeti taşıyan birçok insan ve entelektüeli ayağa kaldırmıştır.

Papa 16. Benedikt, anavatanı Almanya’nın Regensburg İlahiyat Fakültesi’ndeki yaptığı talihsiz konuşmasında, İslam’a yönelik sert bir çıkış yapmış, "İslam’daki cihat fikrinin içerdiği şiddet, mantığa ve Tanrı’nın planına aykırıdır" hüküm cümlesiyle İslamiyet’i, "Muhammed, vazettiği inancı kılıçla yayma emrinden başka hangi yeniliği getirmiştir" sözleriyle de onun muazzez peygamberi Hz. Muhammed’i muaheze etme gayretine düşmüştür.

* * *

Papa’nın kastı aşan bu sözleri üzerinde durmaya bile gerek görmüyoruz. Çünkü bu sözlerin, asırlar öncesine uzanan kin ve nefretin tohumlarından filizlenip zaman zaman üzerimize savrulduğunu hepimiz biliyoruz. Bu savurmaların dozu ve şiddeti, özellikle 11 Eylül saldırısından sonra daha da genişleyip yoğunlaşmıştır. Danimarka’da su yüzüne çıkan karikatür kriziyle de yine benzer bir tepki selinin oluşmasına sebebiyet verilmiştir. Bütün bunlar, son yıllarda özenle kurulmaya ve korunmaya çalışılan "medeniyetler arası hoşgörü" ve "dinler arası diyalog" köprülerine hasar vermiştir.

Şunu da hatırlatmak isteriz ki; 2000 yılında Vatikan’a yaptığımız ziyarette, bundan önceki Papa II. Jean Paul ile imzaladığımız niyet bildirisinde, her iki tarafın birbirlerinin kutsal değerlerine saldırıda bulunmamaları, tezyif edici ifadelere yayın ve konuşmalarda yer verilmemesi konularında anlaşmaya varılmışken, Benedikt’in sergilediği tavır bizi hayal kırıklığına uğratmıştır.

Yeni Papa’nın İslam’a nasıl yaklaştığı sorusu, seçildiği günden beri tartışma konusudur. 24 Nisan günü Papalık makamına oturduğu törende "aynı Tanrı’ya inanan insanlar" olarak Yahudileri sayarken Müslümanlardan söz etmemesi dikkatlerden kaçmamıştır.

Papa’nın, bütün dünyada oluşan tepkileri, İslam dünyasından özür dilemek yerine "üzgünüm" sözleriyle geçiştirmesi ve yaptığı konuşmayı 14. asırda yaşamış olan Bizans İmparatoru Paleologos’un, "Muhammed, sadece kötü ve insanlık dışı şeyler getirdi" ifadelerine dayandırması ise "zırvayı tevil" çabasından başka bir şey değildir. Bütün sözlerinden şu anlaşılıyor ki; Papa’nın İslam dini hakkındaki kanaati tarihi gerçeklerle, İslamiyet’in dini temelleriyle örtüşmemektedir. Papa, İslam’a karşı 8 asır boyunca kanla ve engizisyon metotlarıyla yürütülen kutsal cihadın kaynağını kendi tarihlerinde aramalıdır.

İslamiyet, Arabistan çölünün rahminde doğup muazzez peygamberi Hz. Muhammed’in tebliğiyle insanlığı sapıklık ve aşağılıktan kurtarmaya azmettiğinde, ilk tebliğini Roma İmparatoru Herakliyus’a yapmıştı. Allah’ın Resulü, mektubunda Herakliyus’a şöyle sesleniyordu:

"Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’ın kulu ve elçisi Abdullah oğlu Muhammed’den Rumların başbuğu Herakliyus’a: Allah’ın selamı, hidayet yoluna girmiş bulunan kimse üzerine olsun! Buna göre ben seni tam bir İslam davetiyle İslam’a çağırıyorum. İslam’a gir, sonunda emniyet ve selamet içinde olursun ve Allah sana iki kat sevap verecektir. Şayet bundan kaçacak olursan, tebanın günahları da senin boynuna olacaktır."

Aynı davette ehli kitaba da bir sesleniş vardır: "Ey ehli kitap! Gelin, sizinle bizim aramızda müşterek olan bir tek kelimede, yani Allah’tan başka hiçbir tanrıya tapmamak, ona hiçbir şeyi eş ve ortak koşmamak, Allah’tan başka aramızdan hiçbir kimseyi tanrı yapmamak hususunda birleşelim. Eğer onlar sırtlarını dönüp bundan kaçınacak olurlarsa şöyle deyiniz: Siz şahit olun ki, kesinlikle bizler, Allah’a itaat edip teslim olan Müslümanlarız."

* * *

Bu hitapların hangisinde "zorlama" ve "tehdit" unsurları kullanmıştır? Hz. Peygamber en şiddetli hasımlarını bile Allah’ın selamıyla hidayet yoluna çağırmış, böylece emniyet ve selamet içinde olacaklarını öğütlemekle yetinmiştir.

Bugün gerçek niyetlerini "dinler arası hoşgörü ve diyalog" sözcüklerinin arkasına saklayarak insanlığı bu suretle aldatmaya çalışanlar, yüce İslam Peygamberi’nin 14 asır öncesinden ehli kitaba seslenişini bir kere daha vicdan süzgecinden geçirmeli, hükümlerini ona göre tesis etmelidirler.

Şunu da söylemeliyiz ki; İslam dünyasının bu sözlere gösterdiği tepkilerin kilise yakmak, rahibe öldürmek gibi eylemlere taşınması elbette yanlıştır ve bizim açımızdan da üzüntü vericidir. "Papaya kızıp oruç bozulmaz!"

SORALIM ÖĞRENELİM

Ramazanı, bir veya iki gün önceden oruç tutarak karşılamak sevaptır diyorlar, doğru mu?

Hatice YAMAN/KAYSERİ

Ramazan-ı şerif girmeden önce onu karşılamak niyetiyle bir veya iki gün oruç tutmak, farz olan oruca ilave görüntüsü vereceğinden dolayı mekruh görülmüştür. Bundan kaçınılmalıdır.

Şehit olan kişinin birine borcu varsa, Allah onun borcunu bağışlar mı?

Sadi KAÇKAR/DİYARBAKIR

Sahih-i Müslim’de geçen bir hadiste şöyle buyurulur: "Allah, şehitlerin bütün günahlarını bağışlar. Ancak, kul borcu hariç." Borç sahibi hakkını helal ederse bağışlanır. Allah huzuruna kul hakkıyla gitmemeye gayret edilmelidir.

Ramazan bazen 29 gün tutuluyor, bu eksik olmuyor mu?

Canan OFLAZ/İSTANBUL

Kuran’da emrolunan, ramazan ayını tam olarak oruçlu geçirmektir. Ay, bazı yıllarda 29, bazı yıllarda 30 gün çekmektedir. Peygamberimiz 9 ramazan orucu tutmuştur. Bunlardan 4’ü 29 gün, 5’i de 30 gündür.

7 büyük günahtan farklı şekillerde söz ediliyor. Doğrusu nedir?

Saim BÜYÜKGÖZ/İSTANBUL

Buhari ve Müslim’de rivayet edilen hadiste insanı helaka götüren 7 büyük günah şöyle sıralanmıştır: Allah’a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, adam öldürmek, faiz yemek, yetim malını yemek, savaştan kaçmak, namuslu ve kendi halinde mümin kadınlara zina iftirasında bulunmak. Büyük günahlar bunlardan ibaret değildir. Diğer hadislerde zina yapmak, ana babaya isyan etmek, yalan yere yemin etmek, yalan yere şahitlikte bulunmak da büyük günahlardan sayılmıştır.

Atatürk, Kuran’ı Türkçe’ye çevirtmiş, böylece mesajını daha iyi anlamamızı sağlamıştır. Bu büyük bir hizmet değil midir?

Muhyettin KAYA/ANKARA

Elbette büyük bir hizmettir. Atatürk bütçeye tahsisat koydurarak Elmalılı Hamdi Efendi’ye Kuran tefsirlerini, Ahmet Naim’e de Buhari Tecrid-i Sarih’i yazdırmıştır. Ayrıca hutbelerin Türkçe okunmasını sağlamıştır. Kendisini, bu çalışmalarından dolayı minnetle anıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları