İslam hukuku üzerine

BU haftaki yazımızı, bir okuyucumuzdan aldığımız İslam hukukunu eleştiren ve geri kalmışlığımızı da buna bağlayan mektubunu cevaplandırmaya ayırmış bulunuyoruz.

Öncelikle, hukukun, insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen sosyal bir müessese olduğunu okuyucuma hatırlatmak isterim. Kanunlar, insan toplumlarında çok eski çağlardan beri mevcuttur. Muhammed Hamidullah’ın dediği gibi; her ırk, her bölgeye ait insan toplulukları bu alana bir katkıda bulunmuştur. Müslümanların bu sahada yaptıkları zenginleştirme de bilinmesi gereken önemli bir husustur.

* * *

Eski devirlerde yaşamış toplulukların hepsinin özel kanunları vardı. Fakat kanunlardan, kanun külliyatından ayrı ve soyut bir hukuk biliminin İmam Şafii’ye kadar düşünülmemiş olduğunu görüyoruz. Bu hukukçunun eseri olan "Risale", bu bilimi zengin anlamı olan "Kanunların Kökleri" adıyla belirler. İnsani davranışın kurallarının bütün dallarının bittiği köklerdir bunlar. O zamandan beri Müslümanlar tarafından fıkıh usulü diye adlandırılan bu bilim hem hukuk felsefesini, yasamanın kural ve ilkelerinin kaynaklarını, hem de hukuki metinlerin uygulanmasını ele alır. Bizzat kanunlar, kurallar ona göre bu ağacın dallarıdır.

Asırlar boyunca Müslümanların hayatına yön veren ve kendisine özgü orijinalitesi bulunan İslam hukukunun temel karakteristiğini kısaca vermeye çalışalım:

A) Akla uygunluk: Dinin muhatabı akıllı insanlardır. Aklı olmayan insanlar, İslam hukuku açısından sorumlu kabul edilmediği için kendilerine herhangi bir dini hükümlülük de terettüp etmemektedir.

B) Sıkıntıların ortadan kaldırılması: İslami yükümlülüklerde insana ağır gelecek bir güçlük ve şiddet yoktur. İnsanları ağır bir yük altında ezecek, güç durumda bırakacak teklifler Kuran-ı Kerim’de yer almaz. "Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez" (Bakara, 185), "Allah size güçlük çıkarmayı dilemez" (Maide, 6), "Allah size din hususunda hiçbir zorluk yüklemedi" (Hac, 78) mealindeki ayetler, İslam dininin temel özelliklerinden birisinin de zorlukları gidermek olduğunu sarih olarak vurgulamaktadır. Hz. Peygamber’in iki alternatiften birisini tercih durumunda kaldığı hallerde kolay olanı tercih ettiği de hadis kaynaklarında yer almaktadır.

C) Yükümlülüklerin azlığı: İslam hukuku, insanları yığın yığın tekliflere boğmamıştır. Eşyada esas olan ibahadır. Haram olanlar bildirilmiştir. İbaha kuralı gereği nelerin yapılabileceği değil, sadece hangi fiillerin yapılmayacağı zikredilmekte, yasak kapsamında bulunmayan fiillerin işlenmesi ise hukuken meşruiyet kazanmaktadır.

D. Yasamada tedricilik: İnsanlara kolaylık olmak üzere hükümler tedricen, yani alıştıra alıştıra konulmuştur. İçki yasağı buna bir örnektir.

E) Hukuki hükümlerin insanların maslahatına uygun olması: Hukuki hükümler insanın huzurlu yaşamasını esas almaktadır. Bu nedenle İslam’da temel hak ve hürriyet konularını oluşturan din, can, mülkiyet, akıl, şeref, haysiyet, ırz ve namus gibi ulvi hak ve değerler teminat altına alınmış, bunlara yönelik haksız ihlal ve tecavüzlere ağır müeyyideler öngörülmüştür.

F) Adaletin gerçekleştirilmesi: Hukuk normlarının amacı, insanlar arasında adaletin hákimiyetini tesis etmektir. Kuşkusuz, her hukuk sisteminin adaleti tesis etmede dayandığı ilkeleri, hatta adalet anlayışını ve mantığını o hukukun tatbik edildiği toplumun siyasi, sosyal, dini ve ahlaki yapısıyla birlikte mütalaa etmek ve ona göre değerlendirmek gerekir. İyi tetkik edildiği takdirde bütün hukuk sistemlerinin ortak planında gerçekleştirmek istediği adalet mantığının; toplum vicdanında adalet duygusunu tatmin ve tesis etmeyi amaçladığı görülmektedir. Hukuklar arasındaki farklılıklar veya benzerlikler, kanaatimizce büyük ölçüde değişik toplumlarda değişik şekillerde tezahür eden adalet mantığının, adalet telakkisinin farklılığından ya da benzerliğinden kaynaklanmaktadır.

* * *

Müslümanların gelişme, ilerleme çağlarında İslam hukukunun fonksiyonunu mükemmel bir şekilde yerine getirdiği inkár edilemez. İslam müçtehitlerinin İslam’ın öz kaynaklarına dayanarak ortaya koydukları orijinal İslam hukuk kaideleri ve hükümleri o çağlarda yeterli olmuş, bu sistem İspanya ve İtalya yoluyla Batı’ya kadar ulaşmıştır.

Diğer hukuklarda olduğu gibi, İslam hukukunda da hukukun hayata intibakını sağlayan en önemli vasıta ve kaynak içtihattır. Maalesef, Hicri 4. asırdan itibaren içtihat hareketlerinin duraklaması ve taklit devrinin başlaması, önceki müçtehitlerin ortaya koydukları hüküm ve prensiplere aynen uyarak gerekli eleştiri, yenileme ve düzenlemeleri yapmama hadisesi, sözü edilen gerilemelerin sebeplerini oluşturmuş ve bizde hukuk kaynaklarının Batı’dan alınması yolunu açmıştır.

Eğer Kuran ve sünnet sürekli olarak kendi ruhuna uygun bir şekilde yorumlanabilseydi, İslam dünyasında bugün yaşanan sıkıntılar ortaya çıkmazdı.

SORALIM ÖĞRENELİM

Kuran’da ulul emre (yöneticilere) itaat emrolunmuştur. Yöneticiler insanları yanlışlığa sevk ediyorsa o zaman itaat etmek gerekli midir?

Orkun KELEK/KAYSERİ

Allah’ın yöneticilere itaat emri, dünya işlerine ve Allah’a isyan bulunmayan hususlara aittir. Hz. Peygamber, "Allah’a isyan olan işlerde hiç kimseye itaat olunmaz" buyurmuştur. Dolayısıyla meşru olmayan işleri emreden yöneticilere kesinlikle itaat edilmemelidir.

İlişkiden sonra yıkandım. İdrar yaparken meni geldiğini fark ettim. İkinci kez boy abdesti almam gerekir mi?

B.DESTEGÜL/KOCAELİ

Tekrar boy abdesti almanız gerekir.

Göz zinası ne demektir?

Halil SÖNMEZ/İZMİR

Gözü taciz ve şehvet aracı olarak kullanmayı yasaklayan mecazi bir tabirdir.

Yeğenim trafik kazası geçirdi, beyin ölümü gerçekleşti. Doktorlar organların başka insanlarda hayat bulacağını söyledilerse de aile bunu dini gerekçelerle kabul etmedi. Siz ne dersiniz?

Yusuf KIRMIZIGÜL/İSTANBUL

Organ bağışında bulunmak dini açıdan sakıncalı değildir. Hatta hayat kurtaracağı için sevaptır. Uzman doktorlar grubunun, kişinin beyin ölümünün gerçekleştiğini bildiren kararları üzerine bağış yapılabilir. Bu konuda doktorlara güvenmek gereklidir.

Namazda bir sureyi yanlış okudum, sehiv secdesi gerekir mi?

Gülnihal KARA/ANKARA

Yanılma secdesi, farzın geciktirilmesinden veya vacibin terkinden dolayı yapılır. Zammı surede yaptığınız yanlışlıktan dolayı sehiv secdesi gerekmez.
Yazarın Tüm Yazıları