GEÇEN haftaki yazımızda irtica üzerine genel bir değerlendirmede bulunmuştuk. Bugünkü yazımızda da irtica konusuna devam edeceğiz.
İrtica kelimesi Arapça "ricat" kökünden türetilmiştir. Geri dönmek anlamına gelen bu kelime, Türkçe’de yeniliklere değer vermeyip her yönüyle eskiyi özlemek veya eski düzeni getirmeye çalışmak tarifiyle yer bulmuştur. İrtica kavramı, dini sahada farklı biçimlerde algılanmaktadır. Bir yönüyle "irtidat" (dinden sapmak), tekrar cehalet ve şirk hayatına dönmektir.
İslam’ı henüz gönüllerine tam olarak sindirememiş olan bazı Arap kabileleri, Hz. Peygamber’in vefatından sonra cahiliye dönemindeki örf, ádet ve batıl inançlarına geri dönmeye teşebbüs etmiş, zekát vermeyi ve savaşlarda görev almayı reddetmişlerdir. Bu direnç, İslam’ın birinci halifesi Hz. Ebubekir tarafından "mücadele edilmesi gereken irticai bir hareket" olarak görülmüş ve büyük bir kararlılıkla bunların üzerine gidilmiştir.
* * *
Gerçek anlamda irtica, dinin özünden uzaklaşmak ve dini, temel ilkelerine aykırı olarak algılamak ve yorumlamaktır. Bir başka ifadeyle, kendini dindar sanan kimselerin bilerek veya bilmeyerek dinin ruhundan kopup sadece şekline bağlanmayı esas almalarıdır. Haricilerin hareketi bu konuda çok iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Olaylara dar açıdan bakan bu grup, dini bir bütün olarak algılamaktan uzak olarak, İslami hükümlerin asıl maksatlarını bir tarafa bırakıp sadece lafzına sıkı sıkıya bağlı kalmanın esas olduğu fikrini ileri sürmüşler, bu düşünceye itibar etmeyen insanları dışlayarak, düşman addetmişlerdir. Hatta, bu taassupkárane yanlış algılamalar sonucu, kendileri dışındaki Müslümanları káfir sayıp kadın ve çocuk demeden insanları öldürmüşlerdir. Hz. Ali bunlar için "Elbiselerini tersten giymiş güruh" tabirini kullanmıştır.
Bu grubun mensupları, Hz. Ali’yi de tekfir ederek camide şehit etmişlerdir. Haricilerin elinden ancak Müslüman olmadığını ispat edenler kurtulabilmekteydi. Kuran-ı Kerim’deki birtakım ayetleri, tek başına ele alıp sloganlaştırarak, dini hayatı dar kalıplar içine sokan bu anlayış ve davranış, İslam’ın ilk dönemlerinde görülen fikri ve fiili en önemli irticai tezahür olarak kabul edilmiştir.
Ayrıca, Sıffin Savaşı’nda Muaviye’nin siyasi neticeler elde etmek için, askerlerin mızraklarının uçlarına Kuran-ı Kerim sayfalarını takmaları ve akabinde gelişen Hakem olayı da bünyesinde irtica izleri taşıyan hadiseler cümlesindendir. Çünkü bu hadisede din siyasi emellere alet edilmiştir. Hz. Ali askerlerine, mızrakların ucuna Kuran varakalarının takılmasının bir hile ve aldatmacadan ibaret olduğunu, bunlara itibar edilmemesi gerektiğini açıklamışsa da askerlerini ikna edememiştir.
Biraz da yakın tarihimize gelecek olursak; Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemlerine doğru irticai tezahürlerle karşı karşıya geldiğimizi görürüz. 16. yüzyılın sonlarında imparatorluğun bozulan düzenini yeniden ıslah etmek ve devleti ayakta tutmak için birtakım yenileşme hareketleri başlatılmışsa da buna karşı direnç gösterilmekte gecikilmemiştir. Genç Osman olayı, Patrona Halil İsyanı, Kabakçı Mustafa İsyanı, Alemdar Mustafa Paşa olayı, 31 Mart Hadisesi, irticai hareketler olarak tarihteki yerlerini almıştır.
Din, irticayı şiddetle reddeder. İrtica din demek olmadığı gibi, din de irtica değildir. Dinin irticayla irtibatlandırılması, onun yanlış anlaşılmasından dolayıdır. Tarihimizde vuku bulan irticai eylemleri incelediğimizde, irtica hadiselerinin daima dini duygulara dayandırıldığını görmekteyiz. Hakikatte bu hadiselerin doğrudan dinle ilgisi bulunmamakta, çıkarlar öne çıkmaktadır. Ülkemizde matbaanın kuruluşuna karşı alınan tavrın arka planında ise elyazması kitaplardan para kazanan hattatların reaksiyonu vardır.
* * *
Atatürk, irtica konusunda şunları söylemektedir: "Efendiler, hayatın felsefesi, tarihin garip tecellisi şudur ki, her iyi, her güzel, her nafi şey karşısında onu imha edecek bir kuvvet belirir. Bizim lisanımızda buna irtica denir."
"Her ilerici ve müspet gelişmeye karşı çıkan kuvvete irtica denir."
"Unutulmamalıdır ki, milletin hákimiyetini bir şahısta yahut mahdut şahısların elinde bulundurmakla menfaat bekleyen cahil ve gafil insanlar vardır. Bu gibilere mürteci ve hareketlerine de irtica derler. Katiyetle ve bilaperva söylerim ki, hákimiyet-i milliyemizin her zerresini şu veya bu suretle takyit etmek isteyenler en koyu mürtecilerdir."
Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere irtica:
1. Milli egemenlik ilkesine karşı çıkarak saltanat ve hilafetin geriye gelmesini istemek,
2. Çağdaşlaşmaya ve her türlü ilerici ve müspet gelişmelere karşı çıkmak,
3. Dini, siyaset ve ticarete alet ederek din istismarcılığı yapmaktır.