İNSANLIĞI felakete götüren en büyük hastalıklardan birisi ırkçılıktır. Tarih, bunun kanlı örnekleriyle doludur. Onun içindir ki yüce dinimiz İslam, ırkçılığı en keskin ve şiddetli vurgularla reddetmiş, onu lanetlemiştir.
Irkçılık; kişinin, kendi soyunu, kabilesini, milletini ve ırkını diğer ırklardan üstün görmesi, diğerlerini ise hakir görmesi halidir. Irkçılık, fertler ve toplumlar arasında kin, haset, husumet ve düşmanlık duygularını yeşertir. Milli birlik ve beraberliği, din kardeşliğini, sosyal dayanışmayı ve kaynaşmayı bozar. Fertler, kabileler ve toplumlar arasında fitne ve tefrikanın çıkmasına, toplum huzurunun ve barışının bozulmasına; terör, anarşi, kargaşa ve hatta iç savaşların çıkmasına sebep olur.
Birlik-beraberlik, iç huzur ve barışın bozulmasının tabii sonucu olarak ekonomik gelişme ve maddi kalkınma durur. Ekonomisi çöken, maddeten ve manen zayıflayan ve gerileyen bir millet, diğer milletlerin hákimiyetine girer, hürriyet ve bağımsızlığını kaybederek sömürge durumuna düşebilir. Kısaca; ırkçılık, bir milletin inkırazına ve yok olmasına sebep olan bir illettir.
* * *
Irkçılığın panzehiri insan sevgisidir. Tevhit ruhunu ikame eden ruh bunda saklıdır. Gerçek manada Allah ve Peygamber sevgisi, din kardeşliği ile birlik ve beraberlik ruhu ancak böyle bir sevgiyle kalplere nakşedilebilir.
Irkçılığı milliyetçilikle karıştırmamak gerekir. Çünkü, milli duygulara sahip olmak ile ırkçılık birbirinden farklı şeylerdir. Milli duygulara sahip olmak, hiçbir zaman ırkçılık olarak değerlendirilemez. Olgun bir Müslüman vatanını, milletini, kutsal değerlerini ve içinde bulunduğu toplumu sever ve sevmelidir.
Bilindiği gibi, vatan sevgisi fıtridir. Canlılar da kendi ördükleri yuvalarını severler. Onların vatanı da yuvalarıdır. Sevgili Peygamberimiz, vatan sevgisinin kutsiyetini imani bir hakikat olarak görmüş, "Vatan sevgisi imandandır" buyurmuştur.
Peygamberimiz, Hicret sırasında Mekke’yi terk ederken, "Allah’a yemin ederim ki, sen yeryüzünün en hayırlı ve Allah katında en sevimli yerisin. Eğer kavmim tarafından çıkarılmamış olsaydım, senden ayrılmazdım" buyurarak kendi vatanına duyduğu sevginin derinliğini belirtmiştir. Bundan anlıyoruz ki, vatanını ve milletini sevmek kesinlikle ırkçılık değildir.
Yüce dinimizin kavmiyetçiliği ve ırkçılığı yasaklayan ayet ve hadislerinden birkaçını, herhangi bir yorum katmadan okurlarımızın dikkatine sunmak istiyorum:
"Ey insanlar, doğrusu, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi, sırf birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki, sizin Allah katında en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır." (Huccurat, 13)
"İnsanlar bir tek ümmetten başka (bir şey) değildi. Sonra ayrılığa düştüler."
"Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan, ondan da eşini var eden ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının." (Nisa, 1)
"Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun kudretinin delillerindendir. Şüphesiz, bunda bilenler için elbette ibretler vardır." (Rum, 22)
Görülüyor ki, bu ayetlerde insanlık bir aile olarak kabul edilmiş ve insan olmak itibarıyla aralarında hiçbir farkın bulunmadığı, ırk, renk, dil farkının, üstünlük-aşağılık sebebi olmadığı, yaratılış itibarıyla insanların aralarında bir farkın bulunmadığı belirtilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz ise konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Ey insanlar! İyi biliniz ki muhakkak Rabbiniz birdir ve babanız da birdir. Bakınız, iyi kulak veriniz, ne Arap’ın Acem’e, ne Acem’in Arap’a, ne beyazın siyaha, ne de siyahın beyaza takva dışında herhangi bir üstünlüğü yoktur."
"Kim ki, asabiyet (ırkçılık) iddiasında bulunursa bizden değildir, ırkçılık uğrunda savaşan bizden değildir ve ırkçılık uğrunda ölen bizden değildir."
* * *
Konuyla ilgili olarak İslam’ın özünü ve ruhunu çok iyi anlatması bakımından rahmetli Mehmet Akif’in şu mısralarını zikrederek bugünkü yazımızı sonlandıralım:
"Hani milliyetin, İslam idi... Kavmiyet ne?
Sarılıp, sımsıkı dursaydına milliyetine..
Arabın Türke, Lazın Çerkeze Yahut Kürde;
Acemin Çinli’ye rüçhanı mı varmış? Nerde?
Müslümanlıkta "Anasır mı olurmuş? Ne gezer,
Fikr-i kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber."
SORALIM ÖĞRENELİM
Birçok insanla arkadaşlık yaptım ama pek çoğundan zarar gördüm. Kimlerle arkadaşlık yapmam uygun olmaz?
Ramazan SÖYLEMEZ/YOZGAT
Bu hususta İmam Bakir’in İmam Cafer Es-Sadık’a öğüdünden söz edebiliriz: "Muhteris kişilerle arkadaşlık etme; çünkü o seni tamah ettiği bir lokmaya satar. Cimri ile de arkadaşlık etme; çünkü o da en çok ihtiyaç duyduğun bir anda malı elinden gider diye seninle bağını koparır. Yalancıyla da arkadaşlık etme; çünkü o çöldeki serap gibidir. Sana uzaktan yakın ve yakından uzak görünür. Ahmak ile de arkadaşlık etme; çünkü o sana iyilik edeyim derken farkında olmadan kötülük eder, kaş yapayım derken göz çıkarır. Akrabalarına ilgisiz olanlarla da arkadaşlık etme; çünkü kendi yakınına ilgi duymayan sana hiç duymaz." Gazali de diyor ki: "Bazı insanlar hem meyveli hem gölgeli ağaca benzer. Hem dünya için, hem ahiret için sana faydası dokunur. Böyle bir insanla dostluk kur. Bazı insanlar da meyvesi olmayıp da gölgesi olan ağaca benzer. Ahiret için olmasa da dünya işlerinde sana bir faydası dokunur. Bununla da arkadaşlık edebilirsin. Bazı insanlar da meyvesi ve gölgesi olmayan ağaç gibidir. Ne dünya, ne ahiret için sana bir fayda sağlayabilir. Bundan da uzak dur."
Güneş ışınlarıyla ısınan suyla boy abdesti almak caiz midir?
İmdat TÜMER/DİYARBAKIR
Hiçbir mahzuru yoktur.
Boy abdesti alırken ağzıma, burnuma su vermeyi unuttum, yıkandıktan ve elbisemi giydikten sonra hatırladım. Yeniden boy abdesti almam gerekir mi?
A.Ç./MERSİN
Yeniden boy abdesti almanıza gerek yoktur. Ağzınıza, burnunuza su vererek bunu tamamlayabilirsiniz.