SEVGİ, insanların yaratılıştan getirdiği özelliklerden birisidir. Yöneldiği obje kişiden kişiye farklılık gösterse de bütün insanlarda bu duygu mevcuttur.
Hatta hayvanlar bile yavrularına bu duygudan dolayı şefkatle davranır, onları tehlikelerden korumaya çalışır.
* * *
Sevgi, İslam’ın özü, varoluşun sebebidir. Her şey sevgiden doğmuş, sevgiyle var olmuştur. Allah sevgisi, peygamber sevgisi, insan sevgisi, sevginin önemli boyutlarını oluşturur. Kuran-ı Kerim’de; Allah’ı sevmek olgun müminin en önemli özelliklerinden biri olarak zikredilir.
Peygamber sevgisinin de geleneğimizde önemli bir yeri vardır. Türk edebiyatında Peygamber sevgisi üzerine pek çok şiir ve naatlar yazılmıştır. Hz. Peygamber’in edebiyatımızda sembolü, insanlar arasında sevginin remzi olarak bilinen ‘gül’dür.
* * *
İslam insan merkezli bir dindir. Emir ve yasaklarda hep insanın faydasını amaçlamaktadır. Bu anlayış ise dinin merkezine insan sevgisini koymaktadır. Yunus Emre’nin veciz ifadesiyle, ’Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek’ bu felsefeyi en güzel şekilde dile getirmektedir. Dini, dili, düşüncesi ve hayat felsefesi ne olursa olsun, insanların saygınlıkları, şeref ve haysiyetleri vardır. Bu bakımdan bütün hak dinlerde insan en üstün varlık olarak kabul edilmiş, bir insana haksız tecavüz bütün insanlığa yönelik haksızlık olarak kabul edilmiştir.
Hz. Peygamber, ’İman edilmedikçe cennete girilmeyeceği, insanların birbirini sevmedikçe de iman etmiş olmayacağı’nı ifade ederek olgun bir imanın ancak insanları sevmekle elde edilebileceğini vurgulamıştır. Buna karşılık İslam; kin, nefret ve kırgınlıkları yasaklamıştır. Hz. Peygamber’in dili ile yine ‘Müminin kendisiyle iyi geçinilen kişi olduğu, başkalarıyla iyi geçinemeyen ve kendisiyle iyi geçim yapılamayan kimsede hayır olmayacağı’ ifade etmiştir.
İnsan sevgisini merkeze alan İslam, sevgiye dayalı köklü bir medeniyet inşa etmiştir. İslam sayesinde değişik dil ve kültürlere sahip insanlar, yüzyıllar boyu birbirleriyle kenetlenmişler ve bir sevgi yumağı oluşturmuşlardır.
* * *
Şunu da belirtelim ki; İslam’ın sevgisi sadece insanlarla sınırlı değildir. Hayvanları, bitkileri hatta canlı olan her şeyi sevmek, onları Allah’ın yarattığı bir varlık olarak görmek ve onlara Allah için değer vermek, İslam’ın getirdiği prensiplerden birisidir. Bu sebeple İslam’da bir karıncayı incitmek dahi insani olmayan bir davranış olarak kabul edilmiştir.
Günümüzde sevgiden uzaklaşmış gibiyiz. Kendimizi ve sosyal çevremizi gereği gibi sevmiyoruz. Aşkımızı kaybetmişiz. Maddeye olan aşırı düşkünlük, bizi aşkın değerlerinden ve insan sevgisinden uzaklaştırmıştır. Sevgiye gereği gibi değer verilse ve sevgi insan davranışlarında köklü bir şekilde yerleşebilseydi, dünyanın hemen her bölgesinde insanların gözyaşı akıtmasına gerek kalmaz, daha insani ve daha erdemli bir dünyada yaşamak zor olmazdı.
* * *
Bir gönül ehlinin dediği gibi: ’Benim dinim sevgi dinidir. Onun kervanı nereye yönelirse ben de oraya yönelirim ve dinim o dindir. İmanım o imandır.’
SORALIM ÖĞRENELİM
Kudsi hadis nedir?Kuran’la eşdeğer midir?
Arif Bilgen/İSTANBUL
Kudsi hadis, sözü Hz. Peygamber’den, manası Allah’tan diye tarif edilmektedir. Yani Cenabı Hakk, Hz. Peygamber’in kalbine bir fikir ilham etmiş, o da ilham olunan o fikri dile getirmiştir. Kudsi hadisler, Kuran’ın taşıdığı icaz (taklit edilememesi), söz ve mana olarak vahye dayanması ve mütevatir (bir harfi bile değişmeden nesilden nesile geçmesi) gibi özellikler taşımamaktadır. Bunun için namazda Kuran yerine kudsi hadis okunmaz.
Kuran’da, ‘Hac bilinen aylardır’ denmekle daha fazla aylara işaret etmektedir. Ben bu aylardan birinde hac yapabilir miyim?
Hüseyin Özkan/İSTANBUL
Bu konuda bir makale yazacağım. Şimdilik şu kadarını söylemekle yetineyim. Ayette geçen belirlenmiş hac ayları (şevval, zilkade ve zülhicce), haccın takviminin başladığını yani bu aylarda ihrama girilerek niyet edilebileceğini ifade etmektedir. Haccın yerinden kaydırılması söz konusu değildir. Nitekim Hac Suresi 27. ve 28. ayetlerde geçen ‘belli günler’, Bakara 203’te ‘sayılı günler’ ve Tevbe Suresi’nde ‘büyük hac günü’ ifadeleri bu hususta tartışmaya imkán vermeyecek kadar açıktır. Arife günü, hem dinde hem de kameri takvimde bellidir. Yılda bir kere gelir. Keza bayram günleri de bellidir. Başka yapay gün ve bayramlar ihdas edilemez.