ATATÜRK’ü "din" silahıyla gözden düşürme mekanizmasının bazı çevrelerde "gaflet", bazı çevrelerde "gayret" boyutunda işlediğini görüyoruz. "Gaflet" boyutunda olanlar, dini çağdaşlığın önünde bir engel gibi görüp bu çıkışlarını Atatürkçülük adına yapmışlardır. Din karşıtlığını adeta bir moda haline getirmişlerdir.
Bunun, zaman zaman Atatürk’e yaranma gayretkeşliği ile daha sevimsiz noktalara taşındığı da görülmüştür. Hz. Peygamber için yazılmış Mevlid’in sözlerinin değiştirilerek "Atatürk Mevlidi" haline dönüştürülmesi buna tipik bir örnektir:
* * *
"Ger dilersiz bulasız oddan necat/Mustafa-yı ba Kemal’e esselat.
Ol Zübeyde, Mustafa’nın annesi/Ol sedeften doğdu ol dürdanesi!
Gün gelip oldu Rıza’dan hamile/Vakt erişti hafta ve eyyam ile."
(Behçet Kemal Çağlar)
Başka bir dalkavukluk örneği de Kemalettin Kamu’nun şu dizelerinde görülür:
"Burada erdi Musa/Burada uçtu İsa
Bülbül burada varsa/Hürriyet için öter.
Ne örümcek ne yosun/Ne mucize, ne füsun...
Kábe Arab’ın olsun/Çankaya bize yeter."
1938 yılında, Faruk Nafiz Çamlıbel,Atatürk’ü yüreğine bir put gibi oturttuğunu şu dizelerde söylüyor:
"Yürüyor kalbimizin durduğu bir yolda değil/Kanlı bir gözyaşı nehrinde muazzam tabutun
Ey ilahın yüce davetlisi, göklerden eğil/Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun!"
Atatürk’ün, sigara izmaritlerini onun huzurunda kültablasından alarak sedef işlemeli bir kutuya koymak isteyen birisini "Ne yapıyorsun çocuk? Beni putlaştırmak mı istiyorsun?" diye azarladığını, O’nun sofrasına oturmuş şahsiyetlerin hatıralarından öğreniyoruz. Bu sözler, Atatürk karşıtları tarafından yıllarca istismar edilmiş, sanki bu mevlidi Atatürk yazdırmış gibi bir kanaat oluşturulmaya çalışılmıştır.
Gerçek şu ki; Atatürk bu aymazlıkların hiçbirine iltifat etmemiş, onların hepsine istihzai bakışlarla gülüp geçmiştir.
Din silahını Atatürk’e doğrultanlar ise bütün gayretlerini, bütün nefeslerini Atatürk’ün din düşmanı olduğu iftirasına dayandırmışlardır. O’nun Kur’an’ı anlaşılır kılmak için meal ve tefsir yazdırmasını, İslam’ın Peygamberi’nin bize yansıttığı ışığın kalplerimizi aydınlatması için hadisler tercüme ettirmesini, İslam dini ve onun Peygamberi hakkında söylediği güzel sözleri daima gözden kaçırmak istemişlerdir. "Ey Millet! Allah birdir, şanı büyüktür" sözleriyle başlayan Balıkesir Paşa Camii’nde verdiği tarihi hutbe, mermerlere kazınması gereken bir "kitabe" niteliğindedir.
Atatürk, din, düşünce ve fikir özgürlüğüne büyük önem vermiş, laikliği de bu temele oturtmuştur. Atatürk’ün 1937 yılında Anayasa’ya dahil ettiği laiklik anlayışını, bazı Marksist ve materyalistlerin savunduğu laiklik anlayışıyla mukayese etmek doğru değildir. Nitekim, Atatürk, "Ben Luther olmayacağım" diyerek bu çeşit fikirleri reddetmiştir.
* * *
Atatürk’ün laiklikle ilgili görüşünü, Nutuk’tan aldığımız kendi sözleriyle belirleyelim:
"Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların, vicdan, ibadet ve din hürriyetlerini tekeffül etmektir." Yani, din hürriyetine kefil olmaktır.
Atatürk’ün de işaret ettiği gibi "İslam dini hürriyet-i efkára mani değildir". (Fikir ve düşünce hürriyetine engel değildir.) Dinde zorlama yoktur. Zaten, Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi 256. Ayeti’ndeki "la ikrahe fiddin" (dinde zorlama yoktur) hükmü de bunu emretmiyor mu?
O halde laiklik, dinsizlik demek değildir. Nitekim Atatürk, "Laik hükümet tabirinden dinsizlik manasını çıkarmaya yeltenen fesatçılara fırsat vermemek lazımdır" demiştir.
* * *
Bugün Öğretmenler Günü. İrfan ordumuzun değerli mensuplarını kutluyorum.
SORALIM ÖĞRENELİM
Bir deve kurban etmeyi adadım, ancak ülkemizde deve yok. Yerine başka bir hayvan kesebilir miyim?
Halil PARLAK
Devenin yerine bir büyükbaş hayvan kesebilirsiniz.
Döviz alıp satmak caiz midir?
Soner BAŞIBÜYÜK
Türk parasının günlük rayice göre herhangi yabancı bir parayla değiştirilmesinde bir sakınca yoktur. Değiştirilen paraların birbirlerine karşı değer kaybedip kazanmasından doğan fark faiz değildir.
Çamaşırımıza iki-üç damla idrar bulaşması halinde bununla namaz kılabilir miyiz?
Cafer GÜNEŞ/AYDIN
Namaz kılan kimsenin vücut, elbise ve namaz kılacağı yerin temiz olması lazımdır. Eğer bulaşan kısım avuç içi genişliğinden fazla ise namaz sahih olmaz. Bu miktardan az ise, yani iki-üç damla kadar ise bu durum namaza mani değildir.
Namazda istemeyerek ayağımız bir-iki adım geri gitse namazımız geçerli olur mu?
Sıdıka TAYLAN
Bir-iki adım geri gitmekle namaz bozulmaz.
Vakit namazlarına şöyle niyet ediyorum: "Niyet ettim sabah namazının sünnetini kılmaya, döndüm kıbleye, kıblem Kábe’ye, uydum Kur’an’a." Benim gibi birçokları da böyle niyet ediyor. Yaptığım niyet doğru mu?
İsimsiz
Niyet, hangi namazı kıldığını bilmek ve bu ibadeti Allah için yapmayı kalbinden geçirmektir. Bununla birlikte dille söylenmesi de hoş karşılanmıştır. Diliyle niyet ederken "Niyet ettim Allah rızası için şu namazın farzını veya sünnetini kılmaya" demek yeterlidir. Cemaatle kılıyorsa imama uymayı da niyetine dahil etmelidir. "Uydum imama" diyerek. Dolayısıyla "döndüm kıbleye, kıblem Kábe’ye, uydum Kur’an’a" gibi sözlerin niyette hiçbir dayanağı yoktur.