Paylaş
Sağımda solumda konuşulanlara kulak kesilmek, çaktırmadan milletin muhabbetini dinlemek gibi bir alışkanlığım gerçekten yoktur. Ama enteresan diyalogları seçtiğimden midir, çektiğimden midir bilinmez, kulak ucuyla acayip tuhaf şeyler duyduğum oluyor. Bu hafta hava alma seanslarımda kulak misafiri olduklarımı bir kenara not edeyim, alt alta yazınca ne olacak bakalım dedim. İlginç bir sonuç elde ettim. Şöyle bir liste halinde sizinle de paylaşayım.
Alt sokakta yanımda geçen biri genç, biri orta yaşlı iki erkek birey:
- Muğla ilçe di mi?
- İl.
- Fethiye ne oluyor peki o zaman?
- Kıta o kardeşim. Avrupa, Asya, Fethiye, Amerika...
(Doğru diyorsun usta, coğrafya kaderdir diye müdahil olmamak için kendimi zor tuttuğum bir diyalogdu bu.)
Kaldırımdaki kafe masasında arkadaşına belli bir yaşın üzerinde baba olmanın zorluklarını anlatan hafif yılgın ama samimi kardeşimiz:
“Kızım için dünyayı yakarım. Ama sorun şu ki ben dünyayı yakmak falan istemiyorum. Zaten 42 yaşındayım, halim de yok öyle yakmaya yıkmaya...”
(Dönüp bu babaya teselli sarılması yapmak istedim ama sosyal mesafe…)
Arkeolog abi, telefonda arkadaşına alanının sıkıntılarından bahsediyor:
“Hocam, ‘Yeni Türkiye Arkeolojisi’ diye bir şey çıkardı, bizim fişi çekti. Zaten prehistorik kazılara bence de gerek yok. Prehistorik kazı yapılmasın. Roma da kazılmasın, o da lazım değil. Osmanlı kalelerini gömüp geri kazabiliriz bence en mantıklısı o. Pencerelerini pimapen yaparız o arada da içeri soğuk girmez kışın.”
(Arkeologların definecilerle ilgili çok güzel anıları oluyor, siz mizahı kuvvetli bir kişiye benziyorsunuz, defineci hikâyeniz var mı hiç, onu da dinlesem eve gitmeden demek istediğim bir kişiydi bu da.)
Köpek alanında çağımızın konusu toplumsal cinsiyeti biraz da tuhaf bir yerden tutan ve başka bir köpek sahibine çemkiren hanımefendi:
- Hanımefendi, siz de bir kadınsınız, bu konularda daha dikkatli olmanız lazım.
- Hangi konularda pardon?
- Köpeğiniz köpeğimi taciz ediyor onu diyorum.
- Taciz mi? Kokluyor sadece.
- Poposunu kokluyor, eğitim verin köpeğinize!”
(Bu olayı müteakip kendi köpeğime rıza kavramını ödül mamasıyla öğretebilir miyim acaba diye kafa yoruyorum bir süredir. Gerçi apartmana her girene havlamana gerek yok kısmını bile öğretemedim daha.)
Az ilerisinde yeri koklayan köpekten huylanan sahil piknikçisi:
- Köpeğiniz bir şey yapar mı?
- Yapmaz ama o benim köpeğim değil.
(Peter Sellers’ın ‘Pembe Panter’inde aynı cümle geçtiği için ekstra hoşlandım. Filme gönderme mi yaptı, yoksa aynı repliği filmden bağımsız kendi bulup mu ortaya attı bilmiyorum.)
O resme sarmış ama resim ona sarmamış
Taşınma dertleriyle boğuşmaktan belli ki daralıp arkadaşıyla kaldırıma çökmüş genç:
- Emekli subaylar resme, heykele, operaya falan sarar biliyorsun.
- Eee?
- İşte bizim rahmetli de resme sarmış ama resim ona pek sarmamış, bir sürü kötü taklit resim var ondan kalan, ne yapacağımı bilemiyorum hiç.
(Haklı bir sitemdi. Bizim ailede de rahmetli emekli subay vardı. Zor oluyor o eserlere çözüm bulmak gerçekten.)
Paylaş