Paylaş
Her genel seçimde “Hangi parti bana daha iyi hizmet eder” arayışı içinde kararlarını şekillendiren “yüzer-gezer oylar”ın sahiplerine, sadece teşekkür edebiliriz.
Çok partili demokrasiye geçtiğimizden beri Türkiye’de bir şeyler yapılabildiyse, demokratik siyasetin varlık sebebinin “hizmet” olduğunu bilen seçmenlerin kullandıkları oylar sayesinde bu mümkün olmuştur.
Takıntısız, kan davasız, ön yargısız, saplantısız, akılcı bir kitledir büyük seçmen çoğunluğu.
Eğer askeri rejimler kalıcı olamadıysa… İç ve dış konjonktürün rüzgarı ile iktidar olup da ülkeye ve halka hizmet edemeyenler bir dönem sonra siyaset liginden düştülerse… Türkiye’yi kriz-kolik bir ülke haline getirenler TBMM dışına itildilerse… Bu ancak demokrasimizin derin aklını temsil eden yüzer-gezer oyların sahipleri sayesinde böyle olmuştur.
Bu büyük kitlenin sağı solu yoktur.
Onlar toplum mühendislerini değil değişim mühendislerini ararlar.
Kavgacılar bilinir
İktidara dönük rekabeti bir “rejim kavgası” haline dönüştürenlerin söylemleri, derin aklın sahipleri tarafından sadece izlenir.
Kimin çalıştığını, kimin ise sadece konuştuğunu, çoğunluğu oluşturan büyük kitle çok iyi görür. “Yurtta sulh, cihanda sulh” sloganını dillerinden düşürmeyenleri, yurtta da cihanda da kavga aradıklarını, derin akıl dikkatle gözlemler.
Her genel seçimde olduğu gibi, 22 Temmuz’da da ülkenin yönetimini bu kitle belirleyecek.
Ama her zaman olduğu gibi siyasetçilerin büyük çoğunluğu bu gerçeği yine unuttu. Birbirlerine sövüp saymanın vegünlük siyasetin dışında tutulması gereken kavramları miting meydanlarında sakız etmenin kendilerini iktidar yapabileceğini sananlar var yine.
“Ben iktidar olursam vizyonumu gerçek kılacağım” demek yerine “Rakibim iktidar olursa rejim tehlikeye girer, kriz patlar” diyenler,yine meydanlarda.
SankiTürkiye’nin tek sorunu ve halkın tek merak ettiği konu cumhurbaşkanını seçmek veya cumhurbaşkanını seçtirmemek.
Ankaralıların aralarında uzlaşıp uzlaşmamaları, sanki global ekonomideki dalgalanmaların Türkiye’ye yansımasını önleyecek ve sanki Irak’taki kaos sona erecek. Sanki ABD Başkanı Bush ile Rusya Devlet Başkanı Putin, yeni Soğuk Savaş’ın sıcak savaşa dönüşmesini önlemek üzerine uzlaşma arıyorlar.
Onlar hiç yanılmaz
Sosyal Güvenlik Reformu yapılamadığı için sistem çökmüş, bu konuşulmuyor.
Milli Eğitim ile YÖK arasındaki “ideolojik” gerginlik yüzünden liseliler “kurs”a gitmeden üniversite sınavlarına hazır olamıyorlar.
Özal döneminde “organize sanayi bölgeleri” ile sanayileşmeyi yurt sathına yayan Türkiye, şimdi Bilişim Çağı’nın lokomotifi olacak tekno-kentlerin yaygınlaşmasını bekliyor. Bu yatırım ve bu talep çizgisi böyle giderse, 10 yıl sonra enerji krizi bekleyecek Türkiye’yi… Bizim siyasetçiler ise hala enerji sorununu “mazot fiyatı”na kilitlemiş durumdalar.
Göreceksiniz. 23 Temmuz günü Türkiye’nin derin aklını temsil eden seçmen çoğunluğu, bardaklardaki sularda rejim fırtınaları çıkartanları yine hizmet vaat edenlerden ayıracak.
Bu hep böyle oldu, yine böyle olacak.
ŞAKA
Benim gönlüm sarhoştur…
Her parti liderinin önünde özel olarak yaptırılmış seçim anketi varmış.
Bu anketlerin hepsi doğru ise, bütün partilerin dışında hiçbir parti barajı geçemiyormuş.
Siz dışarıda kaç kişisiniz?
Başbakan Erdoğan Fox TV’deki konuşmasında CHP Genel Başkanı Baykal’ı şöyle eleştirdi:
- Siz uzlaşma ararsınız, ama uzlaşmayı ararken pat diye önünüze şartlar koşulursa mesela bugün olduğu gibi “Biz kesinlikle parlamentonun içinden istemiyoruz, parlamentonun dışından olması lazım” denilirse... Dur bakalım, bir defa, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan bir siyasi partinin lideri, “Ben parlamento içinden istemiyorum” derken 550 milletvekiline saygısızlık yapıyor demektir.
Erdoğan hiç parlamento dışında kalmadığı için, “dışarıdakiler”in de beklentileri olduğunu tabii ki bilemez. 1999’da CHP ile birlikte dışarıda kalan Baykal’ı anlaması bu bakımdan mümkün değildir.
Paylaş