Paylaş
Barmen şaşkın, sormuş:
- Neden bu kadar çok içiyorsunuz?
Adam hafif sarhoş, hafif bezgin cevap vermiş:
- Unutmak için içiyorum!
Barmen merakla “Neyi unutmak istiyorsunuz ki?” diye sorunca adam gülmüş,
- Unuttum, demiş.
Bizim meslektaşlarımız da fıkradaki adam gibi sürekli unutma konumundalar açıkçası.
Hemen her seçimde medyanın iktidarları tuttuğu konusu işlenir basın köşelerinde.
Ve kimse medyanın seçmenlerin oyları üzerindeki etkisinin sıfıra yakın olduğunu hatırlamaz. Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın ve nihayet Erdoğan’ın, ağırlıklı medyanın karşıt yayınlarına rağmen iktidar olup, karizmalarını oluşturdukları unutulur.
Medya böyledir
En yakın örnek, Tayyip Erdoğan’ın yasaklı olduğu 2002 seçimlerinde, medyanın “28 Şubat 1000 yıl sürecek” inancıyla, Erdoğan’ı yerden yere vurmasından verilebilir.
Bir parti iktidar olduktan sonra medyanın tutum değiştirmesi doğaldır. Çünkü en büyük patron devlettir ve iktidardır. Herkesin şöyle ya da böyle Ankara’da bir işi vardır. İktidarlar “haber kaynağı” oldukları için, gazeteciler de iktidarlarla iyi geçinmeye çalışırlar.
Ama bu seçmenin oyunu yine değiştirmez. İktidar başarısızsa, medyanın yüzde 100’ü iktidarı tutsa da, seçimde muhalefet kazanır. Hatta muhalefetin olmadığı ve medyanın tamamının iktidarın elinde bulunduğu rejimlerde bile diktatörün sonu geldiyse, bunu kimse değiştiremez. Seçmen bir partiyi bir dönem daha iş başında tutacaksa, medya ne yazar ve söylerse söylesin, sonuç böyle olur.
Ama neticede medyacılar da insan. İnsan belleği de unutkanlık hastalığına açıktır.
Şu anda yine sık sık rastlanılan bir başka yanılgıya da işaret edelim bu arada.
Basın köşelerinde birileri sürekli “tatilciler”e çağrıda bulunup, “Aman kentinize dönüp oy kullanın” diyorlar. Bunları yazanlar da iktidarın değişmesini isteyenler.
Tatilciler ve ekonomi
Ama bir ihtimal hiç düşünülmüyor. Ya tatilcilerin önemli bir bölümü de iktidardaki partiye oy verecekse ne olacak?
Neticede büyük kentteki evini bırakıp, bir kıyı kasabasında tatil yapabilmek de, belirli ekonomik gücün varlığına kanıttır. Bu ekonomik gücün, siyasi ve ekonomik krizlerle sallantıya girmesi ihtimali karşısında, bazı tatilciler de “Şu istikrar ortamı beş yıl daha sürsün” diye düşünmezler mi? 2001 krizinde o tatilcilerin kaç yüz bin tanesi işsiz kalmamış mıydı?
Bu yazıyı da, Avni Anıl’a ait bir Muhayyerkürdi şarkının Turan Oğuzbaş’ın unutmak üzerindeki güftesiyle noktalayalım.
“Unutulmuş ne varsa sevgiden geri kalan/ Bir kadeh şarap gibi içilmiş şarkılardan/ Bütün ışıklar sönmüş, terk edilmiş hatıran/ Bir senin aydınlığın karanlık sokaklarda.”
ŞAKA
Bilgi açlığı bitmez ki…
Cumhurbaşkanı Sezer, Divriği Kültür Vakfı heyetine cumhurbaşkanının bir kez seçilmesinin daha doğru olacağını söylemiş.
Bu arada bir kereliğine seçilen cumhurbaşkanlarının, uzatılmış dönemlerinde bile Dışişleri’nden gelen atamaları hiç gerekçe göstermeden neden sürekli veto ettiklerini de söyleseydi, hepimiz aydınlanırdık.
Aksiyoner Reha Muhtar’a bir reaksiyon
Sözde “gizli oy-açık tasnif” var Türk demokrasisinde. Ama büyük çoğunluk siyasi teşhirci. Herkes vereceği oyu açıklamayı bir erdem olarak görüyor. Bazıları da, başkalarının hangi partiye oy vereceğini kestirmeyi bir marifet sanıyor.
Son zamanlarda siyasete iyice kendini kaptıran sevgili Reha Muhtar da, “Dördüncü Kuvvet Medya” sitesindeki, “Hangi köşe yazarı hangi partiye oy verecek?” listesinden yola çıkıp, benim vereceğim oyun ne olacağını kendince tahmin etmiş Vatan’daki köşesinde.
Listede benim “bağımsız” adaya oy vereceğim öngörülmüş. Reha Muhtar ise, bunu şöyle düzeltmiş:
- Mehmet Barlas’a gelince, benim tanıdığım Mehmet Barlas bu seçimde bağımsızlara oy atmaz... Aksiyona karşı reaksiyoner özelliği olan Barlas, yanağını okşadığı Tayyip Erdoğan’a oyunu huzur içinde atacaktır...
Ciddi bir aksiyoner olan Reha Muhtar’ın da yanağını defalarca okşadığım için, onun bu seçimde aday olmamasının bende reaksiyonlar yarattığını söylemeliyim.
Paylaş