Paylaş
Anadolu kentlerinin sinema salonlarında düzenlenen konserlerde izlediği yöntemi şöyle anlatmıştı:
-Dolu bir salondaki sahneye çıktığım zaman, dinleyici kitlesini şöyle bir tartarım. Eğer sanat müziğine aşina bir kalabalık yoksa ve sadece bir ünlü ismi izlemek için gelenler çoğunlukta ise bu hemen anlaşılır. Böyle durumlarda konseri, Itri’den, Dede’den, Hafız Post’tan ağır bestelerle açarım. Bu ağır bestelere dayanamayanlar, yavaş yavaş salonu terk ederler. Sonra geride kalanlar için asıl konsere başlarım. Klasik, neo-klasik ve güncel bestelerle, en sevilen parçaları icra ederim. Gerçek müzik severlerle beraberliğim böylece başlar.
Bizim siyasetimizin 22 Temmuz genel seçimiyle başlayıp sonra cumhurbaşkanlığı seçimiyle devam esen konserini de, Arif Sami Toker yöntemi ile değerlendirmekte fayda olabilir.
AK Parti’nin seçimi kazanmasını “Karnını kaşıyanlar”ın şeriatı getirmeleri, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı olmasını da “Rejimin sonu” olarak görenler, aslında siyasetin heveslileri... Bunlar kamplaşma ve kavgayı siyaset sananlar.
Asıl gündem
Oysa siyaseti gerçekten seven ve anlayanlar için, Türkiye’de 22 Temmuz seçimleri sonrası, gerçekten çok önemli kararların alınmasını gerektiren ve eskisinden çok farklı olan bir dönem.
Birincisi, TBMM’de sadece AK Parti çoğunluğu yok Bütün engellere ve seçilme barajına rağmen, “Kürt realitesi”ni temsil eden önemli sayıda milletvekilleri hem AK Parti’den, hem de “Bağımsız” olarak DTP’den seçildiler.
Yani Güneydoğu Sorunu’na da Kuzey Irak’taki oluşuma da eskisinden farklı boyutlar ve üsluplar içinde yaklaşılması zorunluluğu var bundan sonraki siyasette.
İkincisi, AK Parti iktidarının, Cumhurbaşkanlığını da aldıktan sonra, AB reformlarına eskisinden daha hızlı ve kararlı sarılması gerekiyor. İç dinamiklerin çeşitli biçimlerdeki eylemlere de dayanabilecek reaksiyonları, ancak dış konjonktürün getireceği ağırlıklarla dengelenebilir.
Sivil bir anayasa yapılması, hukukun üstünlüğünün sağlanması, Kıbrıs’ın AB yolunda engelleyici bir sorun olmaktan çıkartılıp kalıcı ve adil bir çözüme kavuşturulması benzeri çok önemli işler var gündemde.
Ana muhalefet kim?
Bu açıdan bakılınca, “Şeriat mı geliyor?” veya“Başörtülüler Çankaya’ya mı çıkacak?” benzeri tartışma konuları, asıl konser başlamadan, siyasete yabancı olanlar için sunulan parçalar olabilir. Oysa asıl konser yeni hükümet kurulup icraat programı açıklandıktan sonra başlayacak.
Burada CHP asıl konsere (veya gündeme) geçmeyi başaramayıp, kriz üretimine takıldığı için, bu dönemde “Ana muhalefet” rolü fiilen MHP’nin olabilir. DTP ise, sayısal gücünün ötesinde bir ağırlık gösterebilir yeni dönemde.
Yazıyı yine Arif Sami’den bir anıyla noktalayalım.
Bir kış günü turne otobüsü Doğu’daki bir köyün yakınında gece karlara saplanır. Yardım istemek için aralarından biri köye gider. Kısa süre sonra ellerinde meşalelerle kalabalık bir kitle gelir otobüse. Hepsi telaş içinde“İnönü’nün damadı buradaymış” demektedirler.
Anlaşılır ki Arif Sami Toker’i, Metin Toker sanıp gelmişler yardıma.
Demek ki bir dönemde CHP de Doğu’da güçlü ve etkiliydi.
ŞAKA
Yasaklar delinmek içindir…
İngiliz The Times gazetesinin listelediği dünyanın en komik yasalarından birine göre Alabama’da (ABD), şoförlerin gözleri bağlı olarak oto sürmeleri yasakmış.
Bizim Trafik Yasası’na böyle bir yasak sakın konulmasın. Ertesi gün sırf yasağı delmek için trafik magandaları direksiyon başına gözleri bağlı geçerler
Vefa ve dayanışma CHP’nin semtinden çok uzaktalar…
Geçenlerde çoğunluğunun CHP’ye oy verdiğini söyleyenlerin bulunduğu bir arkadaş topluluğunda siyaset konuşuluyordu.
AK Parti’ye damardan karşı olan ve CHP’liliği ile övünenlerden biri şöyle dert yandı:
-Sevmesem de beğenmesem de bu AK Partililer’de arkadaşlık ve dayanışma duygusu var. Mesela Tayyip Erdoğan hiç kompleks duymadan ve protokolde önüne geçeceğini hiç düşünmeden, Abdullah Gül’e cumhurbaşkanlığı yolunu açıyor… Erdoğan takımını hep koruyor. Yola çıktığı isimler bugün de yanında. Bizim CHP’de ise, kim sivrildiyse yok ediliyor. Şu cumhurbaşkanı seçilirken mesela Deniz Baykal, CHP’nin adayı olarak Hikmet Çetin’i gösterseydi, AK Partililer’den bile oy alınabilirdi. Ama kimsenin öne çıkması mümkün değil. Adı bilinen hangi CHP’li varsa, şimdi hepsi CHP’nin dışında.
Bu tür öz-eleştirileri dinleyerek geçirdik o birlikteliği.
Paylaş