Paylaş
Bir başka gerçek de var ortada.
AK Partili’ler ne kadar “Değiştik” deseler de, örneğin laikliğin yorumu konusundaki yaklaşımları, “Köktenci Cumhuriyetçiler’in laiklik anlayışı ile izdüşümüne giremeyecek. .
Jaskoben laiklikte ise, devletin dini kontrol etmesi esas.
Laiklik üzerindeki çeşitlemelerin tabii ki biteceği yok.
Ayrıca başka bir gerçek de, ideolojilerin adeta buharlaşmaları ertesinde, dinin her kesimde ideolojik içerikler de kazanmaya başlaması değil mi? Örneğin El Kaide “Vahabi İslam”ı anti- emperyalist ve anti-Amerikan bir siyasal ideoloji olarak yorumlayıp, bunu terörizminin düşünsel dayanağı yapıyor. Bunun başka bir türü de, İran’daki Humeynici ideolojinin “Şii İslam”ı, anti- Siyonizme ve anti-Amerikanizme düşünce kaynağı olarak sunmasıdır.
Laikliği siyasallaştırmak
Dinin siyasallaşmasına karşı laikliği siyasallaştırmak, acaba bir çözüm müdür?
Bu açıdan baktığımızda, devrik ve maktul Saddam Hüseyin de, bir anlamda laikti. O da laikliği, Şii mezhebinin Irak siyasetinde ağırlık kazanmasını önlemek için kullanıyor, din yerine Arap milliyetçiliğini ön plana çıkartıyordu. Ancak başı sıkıştığı zaman Kuran’a başvuran Saddam, aslında Orhan Veli’nin “Nasırı ağrımadığı zaman Allah adını anmayan Süleyman Efendi”si gibi laikti.
Saddam’ın rejimi, Ortadoğu’nun ne İran’ındakine, ne de Suudi Arabistan’ındakine benziyordu. Saddam tipik bir faşist diktatördü. İspanya’nın Franco’su da faşistti ama laik değildi. Katolik dinini rejimine dayanak yapmıştı. Saddam ise, laikliği faşizmi ile birleştirmişti.
AK Parti kadrolarının bütün bu gerçeklerin ışığında kendilerini değişime uyarlamaya çalışmaları ve “Siyasal İslam ile laikliğin beraberliğini, muhafazakar demokratlığa dönüştürme çabaları” dikkatle izlenecektir.
Burada asıl üzerinde durulması gereken nokta, CHP kadrolarının kendilerini değişim karşısında nasıl olup da böyle katı tutabildikleridir.
Atatürk’ün Partisi mi?
“Atatürk’ün Partisi” sloganı ile olaya girerek “Biz değişmeyiz” demek, herhalde
Kendini sürekli 1930’lar ortamında görerek her gelişmeyi ve bu arada demokrasiyi “Rejim”in tehdidi olarak sunmak, şu anda CHP’nin dışa vuran görüntüsünün ana hatlarıdır. Bu görüntü CHP’yi anti-demokrat ve hatta militarist bir çizgiye oturtmakta, halkı “aldatılmış kitleler” olarak sunmayı siyaset sanan bir anlayışın temsilcisi yapmaktadır.
CHP artık seçmene değil “Rejim krizleri”ne güvenen bir siyasi hareket haline dönüşmüştür. Sonuçta MHP bile, CHP karşısında daha demokrat, daha sivil, daha dünyalıdır bugün.
CHP’nin değişmezliği, AK Parti’nin değişiminden daha ilgi çekici değil midir?
ŞAKA
Magazin ile bilim el ele vermelidir …
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nden Doç.Dr. Mustafa Sözen, yeni bir memeli türü olarak “Toros Yer Sincabı”nın keşfedildiğini duyurmuş.
Doğan Haber Ajansı’ndan Durmuş Sevindik’e açıklamalar yapan Doç. Dr. Sözen’e göre dünyada 5 bin 400’den fazla, Türkiye’de ise 162 memeli türünün yaşamaktaymış ve bunlardan 5’i dünya üzerinde sadece Türkiye’de bulunmaktaymış.
Sadece Türkiye’de bulunan memelilerin listesi ise şöyleymiş:
-Böcekçil bir memeli olan Crocidura arispa (Toros sivri faresi)
-Kemirici türleri olan Acomys cilicicus (Silifke dikenli faresi),
-Dryomys laniger (Kaya yediuyuru)
- Microtus anatolicus (Anodulu tarla faresi)
- Microtus dogramaci (Doğramacı Tarla faresi).
Yeni bulunanSpermophilus torosensis (Toros Yer Sincabı) ile dünya üzerinde sadece Türkiye’de yaşayan memeli türü sayısı 6’ya yükselmiş.
Not: Sadece Türkiye’de bulunan bu memeli türlerinden hangilerinin selülitli de olduklarının araştırılmasını, magazin fotoğrafçısı arkadaşlarımızdan bekliyoruz. Ancak bunun için bazı kadroların Türkbükü’nden Toroslar’a ve Silifke’ye kaydırılmaları gerekeceği unutulmamalıdır.
Paylaş