Paylaş
Kim bilir bir rakı sofrasında başına ne geldi ki, Vatan’daki son yazısında “Kadınlar rakı erkeklerini sevmezler” diye yazmış.
Şöyle demiş:
-Bir kadın “rakı erkeklerini, şarap kadehli erkeklere hiçbir zaman tercih etmez..” Rakı erkeklerini geleneksel bulur... Kadın, kendi ruhunun inceliklerini “rakının değil şarabın okşadığına” inanır... Kadına göre rakı erkekleri estetik erkekler değildirler... Masaya oturduklarında bir kollarını yandaki sandalyenin koluna atarlar...
Piyasa nasıl düşürülür
Reha Muhtar’ın yaşı küçük olduğu için “Kulüp Rakısı”nın etiketindeki rakı içen smokinli adamları tabii ki hatırlayamaz ama rakının mezesine bile şöyle dil uzatabilir:
-Rakı eşliğinde bol sarmısaklı tarator soslu mezeler yerler... Balığa üç beş çatal attıktan sonra, mutlaka bol alangirli meyve tabakları isterler. Yanında ayva kabak türü tatlı getirilmesine de hükmederler...
-Kadınlar rakı erkekleriyle rakı-balıklı mekanlarda, gözlerden uzak buluşurlar... Rakı erkekleriyle piyasada görünmemeye dikkat ederler... Çünkü rakı erkekleri piyasa düşürür... Kadın piyasa düşüren değil, piyasayı yükselten erkek seçecektir...
-Bu erkek, kırmızı şarap kadehini tutmasını bilen, rakıdan değil şaraptan anlayan, kızarmış kalamarın üzerine tarator sos yerine suşisindeki soya sosa wasabi karıştıran erkek olacaktır...
Bu satırları yazdıktan sonra rakı içen erkeklere karşı tutumunun resmi ideoloji ile fazlaca ters düşeceğini düşünmüş olacak ki, şöyle bir sona da bağlamış konuyu:
Beyaz leblebi durumu kurtarır mı?
-Rakı erkekleri kadına hediyeyi ‘ödemek’ için alır... Şarabi erkekler kadına hediyeyi, ‘içinden geldiği’ için alır... Aradaki temel fark hediyede değil buradadır... Biliyorum ki Veli’nin oğlu şair Orhan Veli görseydi bugünkü rakının halini, çok üzülecekti... Keza beyaz leblebisinin yanında rakısını eksik etmeyen Gazi de benzer şeyleri hissedecekti... Suç belki rakıda değil... Onu içmesini bilmeyen, gustosu gelişmemiş hıyarda... Neyse ne.. Elveda anason!..
Tren altında kalmış, bütün kemikleri kırılmış, sargılar arasından sadece ağzı görünen
ağır yaralıya “canın acıyor mu” diye soran televizyoncuların da, şarapçı mı, rakıcı mı
olduklarını hep merak etmişimdir aslında.
Ya da karısını, iki çocuğunu, kaynanasını ve kaynatasını öldüren katil zanlısına canlı yayında ilk söz olarak “başınız sağ olsun” diyen Reha Muhtar’ın anasona veda etmesini, sadece “acı var mı acı” diyerek de yorumlayabilirdim.
Ağzına wasabi koymalı
Ama rakı içen erkeklere karşı ölçüyü kaçırdığında, ağzına wasabi doldurmayı düşünürüm.
“Dede” mahlası ile bizlere yazan Aziz Pinassi adında bir sayın okurumuz var. Kendine gönderilen bilgileri bazen bizlerle de paylaşır. Geçenlerde “Rakının İçim Teknikleri” hakkında bir bilgi notu göndermişti. Birkaç satırını Reha Muhtar’ın gustosuna arz ediyorum:
-Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır... Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır. İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınır ki akciğerler de nasibini alsın.
-Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz. Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır.
Efendi takılmak meselesi
-İçmeye başlamadan önce aperatif bir şeyler yenmelidir. Favori zeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolün genzinize doğru gelmesini engeller.
-Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalım hoş geldiniz vs. falan diye. Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır. Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir.
-Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için. Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz. Bağıra çağıra, böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmak gerek...
Paylaş