Paylaş
Süperpoligon.com’da okuduğum habere göre Mevlânâ dostu bir Japon olan Yumiko Kase, üç yıldan beri Konya'daki Mevlânâ Kültür Müzesi'nin girişinde bulunan bu Japonca yazının Mevlânâ'yı ve Türkiye'yi Japonya'da internet sitelerinde alay konusu yaptığını da söylemiş...
Kase "En acısı da bu yazıyı görenler, Mevlânâ veli miydi, deli miydi diye düşünüyor. Bu hatanın giderilmesini istiyoruz" diyormuş.
Bence Zincirlikuyu Mezarlığı’nın kapısındaki"Her Canlı Ölümü Tadacaktır" yazısını da, Mevlana’nın özdeyişini çeviren Japon dili uzmanına verip, bunun Japonca’sını da kapıya yerleştirmeliyiz. Bakarsınız bu da “Canlılar ölmeden yemeklerin tadına varamazlar” veya “Ölümün tadı canlının mutfağındaki en büyük lezzettir” falan diye çevrilir.
Yabancı tatlar
Böylece Japonlar Kobe bifteğinin de, suşinin de, teriyakinin de kıymetini yaşarken anlarlar.
Aslında Japon mizahının yabancı tatlara karşı ne kadar acımasız olduğunu herkes bilir.
Dünyadaki bütün ilgi çekici şeylerin fotoğrafını çeken Amerikalı turistin çekemediği tek olay “harakiri”ymiş. Bu Amerikalı elinde kamerası, kendi karnına bıçak saplayıp intihar eden bir Japon’u fotoğraflamak için aylardır Tokyo’da dolaşıyormuş.
Bir gün Ginza Bulvarı’nda bir kalabalık görmüş. Koşmuş bakmış. Halka olmuş Japonlar yerde karnını tutup inleyen ve debelenen bir Japon’u seyrediyorlarmış.
Amerikalı hemen kamerasının objektifini ayarlamış, yanındaki Japon’a yerde debelenen Japon’u işaret edip, sormuş:
- Harakiri mi?
Japon gülmüş, cevap vermiş.
-Hayır, Coca Cola…
Mevlana’yı anlamak
“Anayasa referandumu ile cumhurbaşkanlığına yeni seçilen Abdullah Gül’ün görev süresi sona mı erecek?” benzeri cümlelerin anlamını Türkçe’de bile tam açıklayamazken, Mevlana’yı Japonca’ya çevirmenin zorluğunu elbet kabul ediyoruz.
Sanki biz Mevlana’yı doğru mu anladık ki?
Mesela ne diyor Mevlana:
“Dünle beraber gitti, ne kadar söz varsa düne ait cancağızım
Bugün artık yeni şeyler söylemek lazım”
Ne dersiniz? “Dün”ün ve “düne ait sözler”in bu coğrafyada dünle beraber hiç gittiklerini gördünüz mü?
Neyse… Türkiye’yi bırakıp Tokyo’ya dönelim.
Türk siyaseti
Amerikalı turist Tokyo’da dolaşırken çişi gelmiş. Japon alfabesi Kanji’yi bilmediği için, umumi tuvaletlerin nerede olduğunu anlayamamış. Yolda rastladığı bir Japon’a işaretle tuvalet aradığını anlatıp, “Pipi, pipi” demiş. Japon bunun üzerine “Peşimden gel” işareti yapıp koşmaya başlamış. Sonunda yüksek bir duvarın önüne gelmişler. Japon duvarı gösterip, “Buraya yap” diye işaret etmiş. Amerikalı işini bitirip rahatlayınca, Japonca’da “nezaket” anlamına gelen “Reigi”yi bilmediği için İngilizce sormuş:
- Bu Japon nezaketi mi? (Is this Japanese courtesy?)
- Hayır, bu Çin sefareti! (No this is Chinese embassy) diye cevap vermiş Japon.
Bu Japon, Anayasa referandumu karmaşasının ne olduğunu bize sorsaydı, Mevlana’nın özdeyişini çevirmeye uğraşır gibi çabalamak yerine kısaca şöyle derdik:
- Bunun adı Türk siyaseti…
ŞAKA
Demokraside çare tükenmez…
21 Ekim’de yapılacak Anayasa referandumunda “Evet”ler kazanırsa “11’inci cumhurbaşkanı” halk tarafından seçilecek. Oysa TBMM tarafından seçilen Abdullah Gül de 11’inci Cumhurbaşkanı.
Bu soruna çözüm üretmek için “Zihni Sinir” benzeri mucitlerin siyasete de el atmaları gerekiyor. Örneğin şöyle çözümler üretebilirler Zihni Sinirler:
- Referandumla seçilecek cumhurbaşkanı “2’nci Cumhuriyet”in 11’inci cumhurbaşkanı olacağı için, “1’inci Cumhuriyet”in 11’inci Cumhurbaşkanı Gül görevine devam edebilir.
- Hemen çıkartılacak bir yasa ile bütün numaralar birer sıra geriye alınır. Bir sıfırdan başlar. Şimdiki 11, bu yasa ile 10 olur. “Demokraside çare tükenmez” diyen Demirel de böylece 9’uncu değil “8’inci Cumhurbaşkanı” olarak anılır.
- Demirel ve Ecevit uzlaşıp cumhurbaşkanı seçemedikleri için cumhurbaşkanlığına 6 Nisan -12 Eylül 1980 arasında aylarca vekalet eden ve 12 Eylül askeri müdahalesi ile devrilenrahmetli İhsan Sabri Çağlayangil 7’nci Cumhurbaşkanı olarak kabul edilir. Bu şekilde Ahmet Necdet Sezer 11’inci Cumhurbaşkanı olacağı için, referandum sonucu da onun durumunu etkiler.
Paylaş