Kadın eli sıkmak Hatemi’nin siyasi sonunu getirdi...

İran'ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin bir İtalya gezisinde başı açık kadınlarla el sıkışırken görüldüğü bir video internette yayınlanınca, Kum kentinin tutucu mollaları onu şiddetle kınamışlar.

Haberin Devamı

Çeşitli İran kentlerinde posterleri yırtılmış, aleyhindeki broşürler dağıtılmaya başlanmış.

Hatemi, tepkilerin önüne geçemeyince, 2009'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayacağını açıklamış...

Bu haberleri görünce, geçenlerde okuduğum, “Ali Şeriati” biyografisini yeniden açtım. (Bir İslami Ütopyacının Siyasi Biyografisi, Yazan: Ali Rahmena, Kapı Yayınları.) Bazılarına göre “İran Devrimi”nin fikir babası sayılan Ali Şeriati (1933-77), kitaplarında ve konuşmalarında “Şii”liği “Safevi Şiiliği” ve “Ali’nin Şiiliği” olarak ikiye ayırıyordu. Ona göre Safevi hanedanı ve ulema tarafından ele geçirilmesi ile din, halka karşı bir sistem haline dönüşmüştü...

Şii-Sünni ayrılığı da bunun bir yansımasıydı. Çünkü Sünnilerden nefreti körükleyerek Şii statükocuları kendi konumlarını güçlendiriyorlardı.

Haberin Devamı

Kum mollaları

Şeriati “İslamşinasi” kitabında, Hz. Ebubekir’in seçilerek Halife olmasının İslam’da demokrasinin kanıtı olduğunu söylüyordu. Yani Peygamber’in halife tayin ettiği Hz. Ali’den başka halife olmadığını iddia eden Şii ulemanın doktrinlerini de reddediyordu. Şeriati’nin İslam’da kadın-erkek eşitliğinin temel

ilke olduğunu yazıp söylemesi de ulemanın onu kınamasına sebep oluyordu. “İrşad”daki derslerine mini etekli kızların da gelmesi, Kum mollalarını

deliye döndürüyordu. Bugünkü İran’a bakınca ulemanın (Veya Mollaların) Ali Şeriati’nin teşhislerini doğruladıklarını görmemek imkansız. Geçmişte Safeviler veya Pehlevilerle birlikte, halka ve dünyaya karşı içtihat kapılarını kapatıyorlardı. Bugün de Humeyni rejimi ile aynı şeyi yapıyorlar. Yani Şeriati söylemleri ile İran’da modern ve toplumsal sorumluluğu olan din anlayışını yaygınlaştırıp, devrimin yolunu açsa bile “Devrim” adıyla gelen şey, İran’ı eskisinden büyük bir karanlığa gömdü.

Din ve siyaset

Kısacası, Ali Şeriati’ler yobazlar karşısında fazla etkili olamıyor. Hatemi de “Reformcu Cumhurbaşkanı” diye bilinirdi. Hatta ona “Ayetullah Gorbaçev” bile denilirdi dış dünyada. Sonunda o da pes etmek durumunda kaldı.

Haberin Devamı

Demek ki “Dine saygılı olmak” ile “Dini doktriner bir siyasi ideoloji haline dönüştürmek” birbirine karıştırılmamalı.

Çünkü dünyevi yaşam tartışılır olgular üzerinde kurulu.

Din ise tartışılmazların dünyası. Bu tartışılmazları siyasete aktardığınız zaman, farklı düşüncelerin ve inançların sahipleri birbirlerini bastırmaya ve hatta yok etmeye çalışıyorlar.

Bastırmaya örnek İran ise yok etmeye örnek de Irak değil mi?

 

Ayakları geri geri giderdi...

 

Mustafa Ünal, Zaman’daki köşesinde Cumhurbaşkanı Sezer’in TBMM’deki yemin

törenine gelmemesini şöyle eleştirmiş:

-Siyasal sistemin önemli gününde Sezer'in bulunmayışı doğrusu demokratik anlayışa uygun düşmedi. Kısa süreliğine de olsa Meclis'in heyecanına eşlik edebilirdi.

Haberin Devamı

Mustafa Ünal’ın unuttuğu bir nokta var galiba.

Bu Meclis yeni bir cumhurbaşkanı seçerek,  Sezer’i sonunda Çankaya’dan evine gönderecek.

Bu durumda insan gitmek istese bile ayakları gitmez…

 

Asker değişiyor, siyasetçiler hep aynı...

 

Askerin siyaset üzerindeki dayanılmaz ağırlığının nedenlerini anlamaya çalışırken, acaba “Değişim” olgusunu gözden mi kaçırıyoruz.

Bakın işte, son Yüksek Askeri Şura sonunda Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları yenilendi.

Gelecek yıl da görev süresi dolacak olan Genelkurmay Başkanı değişecek. Yeni bir orgeneral, belirli süre ile o makama oturacak ve sonra o da emekli olacak.

Siyaseti yorumlarken Silahlı Kuvvetleri de genellikle “Statüko”yu temsil eden bürokratik kurumlar arasında sayarız. Buna göre siyasetin de “Değişim”i temsil ettiğini varsayarız.

Haberin Devamı

Oysa Silahlı Kuvvetler’de sürekli değişim var.

Siyasette ise, isimler başarısız olsalar bile değişmiyorlar. Sonuçta asker adına siyaset konuşanlar hep yeni isimler oluyor. Siyasetçiler ise geçen yüzyıldan bu yüzyıla aktarılan aynı isimler olarak karşımıza çıkıyor.

“Siyaset farklı” demeyin sakın. Batı demokrasilerinde en başarılı liderler bile belirli süre sonunda değişiyor.

Yazarın Tüm Yazıları