Gerçek gündemi kaçıran iktidarları sıcak gündem vurur

Arşimet içi boş hamam tasının suda yüzdüğünü gözlemlemeden önce de sıvı içindeki katı cisimler, taşırdıkları sıvının ağırlığına eşit bir kuvvetle yukarıya itiliyorlardı.

Haberin Devamı

Ağaçtaki elma Newton’un başına düşmeden önce de, kitleleri ne olursa olsun, cisimler birbirlerini eşit şiddette ve ters yönde çekiyorlardı ve yer çekimi hep vardı.

Bu diziyi böylece uzatabilirsiniz.

Galileo söylemeden önce de evrenin merkezi dünya değil güneşti, Fleming penisilini bulmadan önce de bazı mantarlar zararlı bakterileri yok ediyordu.

Bu gibi durumları bizim mesleğimiz olan gazeteciliğe veya yoğunluklu biçimde ilgi alanımıza giren siyasete uyarladığınız zaman, karşınıza “gerçek gündem” ve “sıcak gündem” benzeri olgular çıkar.

 

Cumhuriyet muhafızları

 

“Gerçek gündem” her zaman vardır.

Örneğin Türkiye’de çoğulcu ve özgürlükçü demokrasiyi “cumhuriyet”in tehdidi olarak gören ve bunu her türlü yolu deneyerek engellemek isteyen kesimler de, örgütler de, düşünce akımları da, eylem girişimleri de hep vardır.

Haberin Devamı

Bu gerçeği herkes ve her yetkili bilir.

Ama birileri düğmeye basıp darbe yapıldığında ya da başka birileri başka bir düğmeye basıp darbe girişimcileri polis ve adliye tarafından yakalandığında, statik gibi görünen “gerçek gündem”, bir anda“sıcak gündem”i oluşturur.

Bu durumu daha değişik konularda da gözlemleyebilirsiniz.

Örneğin “kentleşme” sürecini yaşamamız “gerçek gündem”in bir boyutudur.

Ama bir nüfus sayımında, kentte yaşayanların kırsal kesimde yaşayanlardan daha fazla olduğu ortaya çıkar ve köylülükten kentliliğe kesin geçişin tescil edilmesi “sıcak gündem” oluverir.

 

Gündemi atlamak

 

“Batılı olmak” hedefi Tanzimat’tan, “Avrupalı olmak” hedefi Avrupa Konseyi’ne kurucu üye olduğumuz günden, “Avrupa Birliği (veya Ortak Pazar) üyesi olmak” hedefi de Ankara Antlaşması imzalandığı günden beri“gerçek gündem”imizin bir öğesi.

Bu gerçek gündem mesela “Gümrük Birliği” veya “Üyelik müzakerelerinin başlaması” gibi gelişmelerle “sıcak gündem” oluyor.

Biz gazeteciler ve yorumcular olarak hem gerçek gündemi iyi izleyip değerlendirmek, hem de bunun sıcak gündeme dönüşmesini “atlamamak” zorundayız.

Haberin Devamı

Bu “atlamak” konusuna mesleğimizin büyüğü Nadir Nadi’nin “Perde Aralığı” kitabında anlattığı örneği verebiliriz.

Avrupa’da bir savaşın çıkacağı, Hitler Almanya’sının bu savaşın başlatıcısı (veya sorumlusu) olacağı, 1930’larda herkes tarafından bilinmekte olan bir gerçek gündemdir. O dönemde Viyana’da hem okuyan hem de Cumhuriyet muhabiri olan Nadir Nadi de, bu gerçeği en iyi bilen ve yansıtan bir genç gazetecidir.

Ama o gece (1 Eylül 1939) Viyana’da bir konserde bulunduğu için Almanya’nın Polonya’ya saldırdığını ve 2’nci Dünya Savaşı’nın bu şekilde başladığını atladığını anılarında yazar Nadir Nadi.

 

28 Şubat’ı değerlendirmek

 

Bunun gibi “Dünyayı Sarsan 10 Gün” kitabında Amerikalı gazeteci John Reed, komünistlerin (veya Bolşeviklerin) Rusya başkenti St. Petersburg’da darbe yapıp rejimi ele geçirdikleri sırada, kentin diğer semtlerinde insanların tiyatrolara, lokantalara gittiklerini ve olayın çapının farkında olmadıklarını anlatır.

Haberin Devamı

Bu da sıcak gündemi önemsemeyip, gerçek gündemi kaçırmaya örnek olarak verilebilir.

Siyasetçiler gerçek gündemi iyi değerlendirip buna yön verebilirlerse, gündemi veya sıcak gündemi de onlar belirler.

Eski Başbakan Prof. Necmettin Erbakan, 1997’de içeride de dışarıda da gerçek gündemi iyi değerlendirememişti. Libya ziyareti dış gündeme, Susurluk’u “gulu gulu dansı” olarak görmesi de iç gündeme bakışındaki eksiklikten kaynaklanıyordu. Bu eksiklik “28 Şubat muhtırası”nın çapını da yanlış değerlendirmesine dayandı.

Bir kısım medya 28 Şubat post-modern darbesini “sıcak gündem” olarak değerlendirip, darbe aktörleriyle haşır neşir oldu.

 

Uyarıcı işaretler

 

Ama bu sebep değil sonuçtu.

Haberin Devamı

Özetle, yurt ve dünya gerçekleri yerine dar çevrenin desteği ve pompalaması ile inşa edilen sanal gerçeklere dayalı bir gündeme dayalı hareket eden siyasetçiler, bir gün gerçek gündemin bir anda sıcak gündeme dönüştüğünü görür ve çaresiz kalırlar.

Türkiye’nin gerçek gündeminin maddeleri bugün bazen “bölücü terör”, bazen “türban tartışmaları” ile de bir anda sıcak gündeme dönüşmüyor mu?

Aklın gereği bu sıcak gündemleri uyarıcı işaretler olarak değerlendirip, gerçek gündemi oluşturan konulara, ön yargısız, çözüm üreten, uzlaşmacı ve demokratik yaklaşımlarla eğilmektir.

Çünkü gerçek gündemle inatlaşılmaz… Ya ona uyum gösterilir ya da onu değiştirecek yapısal reformlar gerçekleştirilir. Günümüzde bu reformlar “AB ile uyum” olgusu içinde bulunabiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları