Paylaş
O dönemde komünist işletmelerde de “kâr” motifinin aranması gerektiğini yazıp söyleyen Ukraynalı Marksist ekonomist Evsei Liberman’a (1897–1983), başta Suslov olmak üzere Sovyet rejiminin ortodoks ideologları “ideolojimize ihanet ediyor” diyerek çok ağır biçimde saldırıyorlardı. Onlara göre “kâr” kapitalist ekonomilerin aracıydı.
Kosigin bu tartışmalara karşı ağırlığını Liberman’dan yana koydu ve konuşmasında şöyle dedi:
-Düşman olarak gördükleriniz akıllı işler yaptıkları zaman siz bunları düşman yapıyor diye reddederseniz, sonunda akılsızca işler yapmak durumuna düşersiniz.
Baş kadar beyin de önemli
Türkiye’de çeşitli konulardaki siyasi kamplaşmaların taraflarının karşıtlarının söylemlerine yaklaşımları, bana hep Kosigin’in söylediklerini hatırlatıyor.
Somut örnek yeniden alevlenen “türban” tartışmalarından verilebilir.
Örneğin belirli kesimlerden başı açık kadınlar, başı kapalılara (veya türbanlılara) onların ne söylediklerini ve ne düşündüklerini dinlemeye gerek görmeden öfkeyle (hatta nefretle) yaklaşıyorlar.
Mesela türbanlı yazar Ayşe Böhürler’in Yeni Şafak’taki yazısını okusalar, örtülü veya örtüsüz başların altında, aynı şeyleri düşünen “beyin”lerin bulunduğunu da belki düşüneceklerdir.
Şöyle yakınıyordu Böhürler:
-Her kuşak başörtüsü yasaklarının sadece kendileri ile başladığını zannediyor. Üstelik yeni kuşak başörtülü kızlar başörtüsü yasağının arkasına saklanarak ne kendilerini ne de içindeki yaşadıkları toplumu anlamak noktasında hiçbir çaba sarfetmiyorlar… “Ben kimim” sorusunu sadece örtülü olmak üzerinden tanımlanamayacağını bilmiyorlar.
Türbanlı da düşünür
-Dindar erkekler ise kendileri için sonuna kadar açılan kapıların, dindar başörtülü kadınların üzerine kapanmasına vicdan yapıp üzülseler de attıkları her adım başörtülü kadınların üzerine örülen duvarların yükselmesine engel olamıyor. Bu noktada belki de en fazla onların kendilerini sorgulamaları ve başörtülü kadınların dünyalarını tanımaları gerekir.
-Başörtüsünün modalaşmasına ve modalaşarak yaygınlaşmasına/ Başörtüsünün dindarlığın tek ölçütü olarak algılanmasına,/ Dindarlığın ahlak ve diğer bütüncül unsurlarından soyundurularak salt kadın kıyafeti üzerinden tanımlanmasına / Başörtüsü üzerinden iyi Müslüman kötü Müslüman tanımı yapılmasına / Kadınları daha kapalı giyinmeye, başını örtmeye zorlayan baskılara /Kadınları açılmaya zorlayan baskılara karşıyım. Kadınları bırakıp erkeklere dönelim.
Akıllı olmak gereği
Örneğin Başbakan Erdoğan türbana “yasakçılığın kalkması” açısından yaklaşıyor.
CHP Genel Başkanı Baykal “Ben de yasakçılığa karşıyım. Türbanlılar da üniversitelerde okuyabilmeli” dese ve sonra Erdoğan’ı “ama bu işi Anayasa’yı kullanarak yapmaya kalkarsan doğacak rejim tartışmasının altından kalkamazsın” diye uyarsa, bu konuyu Erdoğan’ın elinden alır.
Baykal Erdoğan’a şöyle dese:
-Sen özgürlüklerden, demokrasiden, insan haklarından yana isen gel birlikte demokrasimizi temsil açısından topallatan yüzde 10 barajını da birlikte kaldıralım… Türban konusunda sergilediğin kararlı tutumu, Ceza Yasası’nın 301’inci maddesi konusunu ipe un sermeye döndüren politikana da yansıt.
Birbirlerini aşağıya çekiyorlar
Veya AK Parti’ye karşı olanlar, seçimde bu partiye oy verenleri “göbeğini kaşıyanlar” benzeri laflarla küçümsemek yerine, bu seçmenlerin çoğunun geçen seçimlerde başka partilere ve hatta Ecevit’e de oy verdiklerini hatırlasalar, siyasetteki “alternatifsizlik” krizi belki aşılabilir.
Belki Başbakan Erdoğan’ın sorunu bu durumlardan kaynaklanıyor.
Rakipleri akıllı davranmadıkları için o da akıllı davranmak zorunda hissetmiyor kendisini. Rakiplerini akıl dışı söylemlerinin üzerine gidip gerginliği daha akıl dışı yollara sürüklüyor bazen.
Paylaş