Bunlar senaryoları bazen uygulamayı da denerler

Washington’daki Hudson Enstitüsü toplantısında, Türkiye üzerine hazırlanmış bir felaket senaryosu üzerinde “uzmanlar” tarafından beyin fırtınası estirildiğini, Yasemin Çongar’ın BBC’de yayınlanan haberinden öğrendik.

Haberin Devamı

Bu senaryonun yazıcıları, İstanbul ve Ankara’daki sabotaj ve suikastlar ertesinde Türkiye Irak’a askeri müdahalede bulunursa, Amerika’nın nasıl reaksiyon vereceğinin alternatiflere dayalı olarak yorumlanmasını istemişler. Bu arada toplantıya katılan bazı Türk görevliler, Amerika, Kuzey Irak’taki PKK liderlerini Türkiye’ye teslim ederse, bunun seçimde AK Parti’nin işine yarayacağını söyleyip, uyarılarda bulunmuşlar.

Tabii ki çok tatsız bir durum bu. Felaket senaryosunun içeriği kadar, Hudson Enstitüsü’nün böyle bir senaryoya Türkiye’yi konu etmesi de, bu senaryonun tartışılmasına bazı kamu görevlisi Türklerin katılması da, en azından hem akılsızlık, hem densizlik.

 

Bush’a suikast

 

Haberin Devamı

Ama bunlarböyle işte. Hollywood filmlerindeki ve televizyon dizilerindeki Amerika’yı konu alan siyasi senaryoları hatırlayın. Amerika’da vizyona giren “Death of a President” (Bir Başkanın Ölümü) adlı İngiliz yapımı filmde, Başkan Bush bir suikast sonucu öldürülüyor ve Başkan olan Cheney de Suriye’yi işgal emri veriyordu.

Aslında bunlar bizim senaristleri de etkiledi. Televizyon kanallarındaki gerçek mi hayal mi olduğu anlaşılamayan terörizm ve siyasetin birbirlerine karıştırıldığı dizileri hala tartışmıyor muyuz?

Ancak bilelim ki, sade Amerika değil, kendilerini süper güç olarak gören diğer devletler de, başka ülkeler hakkında kağıt üzerinde kalmaktan öteye, ayrıca uygulanan senaryolar yazarlar. Toplumları ayaklandırmak, suikastlar düzenlemek, darbe yaptırmak, sahte belgelerle kamuoyunu yanıltmak, bu senaryolarda yer alabilir. İran’da Musaddık (1953), Şili’de Allende (1973) böyle devrilmemişler miydi? Macaristan (1956) ve Çekoslovakya’daki (1968) özgürlük hareketleri, böyle sona erdirilmemiş miydi?

 

İşin tadı kaçıyor

 

Türkiye’nin 21’inci yüzyılda, bir Amerikan düşünce kuruluşu tarafından bu tür senaryolara bir beyin fırtınası toplantısında konu edilmesi ve bu toplantıda bazı Türk kamu görevlilerinin de bulunması, Türkiye’de büyük tepkilere sebep olacaktır.

Haberin Devamı

Nitekim CNN Türk’ün programında Başbakan Erdoğan “Son zamanlarda bu neo-conların senaryolarını bazı medya organlarında ve enstitülerinde görüyoruz. Bu senaryo yazma maharetlerini Türkiye lehine senaryo yazmak için kullanırlarsa seviniriz” diye konuştu.

Gerçekten de “Hudson Enstitüsü”ndenve “Washington Times” gazetesinden Türkiye’ye yönelik yapılan değerlendirmeler, artık işin tadının kaçmaya başladığını gösteriyor. İşin kötüsü Türkiye’de bunları hoş görmekten öteye, bunlarla aynı titreşim katsayısına sahip olanlar da var.

ŞAKA

 

Hudson’dan Olgunlaşma’ya…

 

Türkiye üzerindeki felaket senaryosunu “Hudson Enstitüsü”nün uzmanları ile birlikte değerlendiren Türk kamu görevlileri gerçekten varsa, bunlar Türkiye’ye dönünce “Olgunlaşma Enstitüsü”ne yazılıp, bundan sonraki davranışlarını olgunlaştırmalıdır.

Haberin Devamı

Sağım solum sobe…

Meğer ülkemizde sosyal demokrasinin de, muhafazakarlığın da ne kadar çok bekçisi varmış.

Televizyon kanallarında AK Parti’den aday olan sosyal demokratları ve CHP’den aday olan muhafazakarları birileri öylesine sorguluyor ki, bilmeyenler bu partilerin gerçekten muhafazakar ve sosyal demokrat olduklarını sanabilir.

Oysa bu iki parti,içlerinde sağın da solun da temsil edildiği pragmatik merkez partileri. Nişantaşı ve Çankaya seçmenleri ne kadar işçi sınıfını temsil ediyorlarsa CHP o kadar solda, Ümraniye ve Altındağ ne kadar burjuva ise AK Parti o kadar sağda değil mi aslında?

Yazarın Tüm Yazıları