Paylaş
Yılmaz’ın “Bağımsız milletvekili” olgusuna bakış açısının irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Birincisi, bir insanın bir siyasi partiye dayanmadan kendisini seçmenlere kabul ettirip TBMM’ye girmesi, en azından hem bireysel hem de siyasal bir başarıdır. Örneğin yakın dönemde Mehmet Ağar bu başarıyı iki kez Elazığ’da sağladı. Açıkçası bu başarısı, parti liderliğindeki başarısından daha etkileyiciydi.
Bu seçimde mesela Baskın Oran gibi bir ismin İstanbul’da partili adayların arasından sıyrılarak TBMM’ye girmesi, Türk demokrasisine
bir nefes aldırmayacak mıdır?
İkincisi, siyasi geleneklerimizde önce parti kurulur, sonra o partiyle seçime girilip iktidar olmaya çalışılır.
Mesut Yılmaz da bu şekilde, Turgut Özal’ın kurduğu ANAP’ın kurulduğu yıl seçimi kazanması ile milletvekili, bakan, başbakan ve genel başkan olmuştur.
Tayyip Erdoğan da, AK Parti’yi kurmuş ve aynı yıl iktidara gelip başbakan olmuştur.
Yani Mesut Yılmaz, “Beni bağımsız milletvekili seçerseniz parti kurup size hizmet edeceğim” söylemini tekrarlamamalıdır. Doğru olan, Yılmaz’ın kendisini başbakan bile yapan eski partisi ANAP’ın neden erime ve yokluk sürecine girdiğini, halka açık ve seçik anlatmasıdır. Bu hem
bir dönemde ANAP’ı iktidara getiren seçmenlere, hem de Türk siyaset yaşamının bilinmezleri arasında kalan kamuoyuna berraklık getirir.
Turgut Özal’ın benim kaleme aldığım “Anılar” ında ANAP’a dönük iki uyarısı vardı:
1- ANAP diğer partilere benzerse yok olur.
2- ANAP benimle (Özal’la) olan bağlarını kopartırsa yok olma sürecine girer.
Ne yazık ki, Mesut Yılmaz’ın genel başkanlığında ANAP bu iki uyarıyı da kulak ardı etmiştir.
Sivil, değişimci, reformcu ANAP statükocu olmuş ve 28 Şubat döneminde ise,
“Devlet Partisi” kimliğini kabullenmiştir.
Özal’ın ANAP’ı Türkiye’nin gündemini belirlerdi. Diğer parti sözcülerinin söyledikleri ile uğraşılmaz, ANAP’ın vizyonu ve icraatı anlatılırdı.
Oysa Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı mesela Tansu Çiller’le uğraşmayı, kendi vizyonunu anlatmanın önüne koydu. “Medya-siyaset” ilişkilerinin yozlaşmasının önünü açtı.
Tabii ki bağımsız aday Mesut Yılmaz’ın da Rizeli hemşerilerinden oy almasını bekliyoruz.
Bir kent başbakan çıkarırsa, elbet onunla övünür.
Ama eline siyasi tarihin en büyük olanaklarından biri, hazırlop yumurta biçiminde geçen Mesut Yılmaz’ın, bu yumurtayı kırıp
döktükten sonra“Beni seçin ki parti kurayım” demesini anlamamız zordur.
Mesut Yılmaz siyasi yaşamına
keşke sondan başlayabilseydi.
Meteorolojik tatil
Bugüne kadar Milli Bayram tatillerimiz ve Dini Bayram tatillerimiz vardı.
Eğer hava sıcaklığı mevsim normallerinin çok üzerine çıkar ve çarşamba günü tatil ilan edilirse, hayatımıza bir de “Meteorolojik Bayram Tatili” kavramı girecektir. Bari bu bayramın marşı da
“Havada bulut yok” türküsü olsun.
Zaman sanki bir rüzgar
Çetin Altan’ın doğum gününü, Solmaz Kamuran’ın kardeşinin evinde Fazıl Say’ın piyanosunu dinleyerek açtık. Bu arada Nebil Özgentürk, ABD’de bulunan Orhan Pamuk’la Çetin Altan’ı konuşturdu. Ara Güler’li, Rıfat Bali ’li, Neşe Düzel’li konuklar topluluğu, tek mumlu doğum günü pastasını paylaştı. 1960’ların iki genç ve zıpkın gibi yazarı Çetin Altan’la İlhan Selçuk’un, yılların ardından kucaklaşmaları herkesi duygulandırdı.
“Doğum günü pastası orman yangınına benzediği zaman yaşlanmaktan söz edilebilir” deyişini, kimse hatırlamadı o gün. Çünkü bedenlerin değil beyinlerin genç kalması gündemdeydi.
Paylaş