Paylaş
Ya da CHP kapılarını Baykal’dan yana olmayanlara kapattığına göre bunlar Deniz Baykal’ın kişisel sorunları.
Ama CHP aynı zamanda ana muhalefet. Yani iktidarın alternatifi.
Bu nedenle CHP’nin yurt ve dünya sorunlarına bakış açısı, Baykalcılar dışındaki kitleleri de ilgilendiriyor.
Örneğin önceki gün CHP’nin MKY’si, Tahran Erdem’in Milliyet’te yayınlanan “türban raporu”nu ele almış ve bu rapora göndermeler yapan Genel Başkan Baykal şöyle konuşmuş:
- Tarhan Erdem'in türbanla ilgili araştırması çok önemli sonuçlar ortaya koymaktadır. Türban takanların sayısının giderek artmakta olduğunu biz de gözlemliyorduk ama şimdi bu bilimsel çalışmayla da ortaya konuldu. Bu giderek tırmanarak önemli sorunlara yol açacaktır, Türkiye giderek daha muhafazakâr bir ülke haline geliyor.
Bilimsellik görecelidir
Her anketi “bilimsel çalışma” diye nitelemek bir kesimin alışkanlığı.
Ancak aynı CHP nedense Tahran Erdem’in 27 Temmuz seçimlerini AK Parti’nin büyük farkla kazanacağını öngören “bilimsel çalışması”na hiç ilgi göstermemişti.
Bu durum bir kasabadaki çorbacının hikayesini hatırlatıyor.
Kasabanın zabıta müdürüçorba içerken çorbadan bir tane saç teli çıkınca, çorbacının dükkanını kapatmış. Çorbacı da işsiz güçsüz dolaşmaya başlamış. Ertesi gün ıssız bir parkta zabıta müdürünü bir kadınla oynaşırken görmüş. Zabıta müdürü kadının saçlarını öpüyor, kokluyor, saç tellerini dişleri ile çekiştiriyormuş.
Çorbacı duruma müdahale etmiş. Zabıta müdürüne bağırmaya başlamış:
- Benim çorbamdan bir tane saç teli çıktı diye dükkanımı bir hafta kapattın. Şimdi ağzın burnun bu kadının saçları ile dolu. Utanmıyor musun?
Zabıta müdürü bu sözleri duyunca kadını bırakıp, çorbacıya dönmüş. Gayet sakin cevap vermiş çorbacıya:
- Bu kadının saçlarından çorba çıkarsa bunu da kapatırım!
Kararlılık sarsılırsa korkusu
Acaba Deniz Baykal türban konusunu ele alan sosyologların bilimsel çalışmalarını da Tahran Erdem’in bilimsel anketi gibi değerlendirse, siyasi kararlılığı mı sarsılırdı? Bu “kararlılık sarsılması”ndan korkan 28 Şubatçılar da sosyoloji bilimini devre dışı tuttukları için sonunda AK Parti, tek başına iktidar olmadı mı?
Gelelim Baykal’ın diğer açıklamalarına.
22 Temmuz seçimleri sonrasında iktidarın artık çok daha cesur kararlar aldığını, bunun bir süre sonra büyük sıkıntılar yaratacağını belirten Baykal, "Bu çerçevede Hâkimler ve Savcılar Yasası'nda yapılan değişiklikle de yargı siyasallaşacak ve belki de giderek tarikat etkisi altına sokulacak” demiş.
Nasıl Tahran Erdem’in anketi Milliyet’te yayınlandıysa, Hakimler ve Savcılar Yasası’nı irdeleyen Taha Akyol’un yazısı da Milliyet’te yayınlandı. Özetle şöyle diyordu Akyol:
Milliyet kaynak ise…
- Yeni kanuna göre, hâkim ve savcı adayı olmak isteyenler önce ÖSYM'nin yapacağı yazılı sınavı kazanacak. Eskiden de böyle merkezi yazılı sınav yapılıyordu. Sonra Adalet Bakanlığı'nın kuracağı bir komisyonda yapılacak mülakat sınavına girecekler. Eskiden de böyleydi, yeni kanunda da böyle! Hatta eskiden yazılı sınav ve mülakat eşit ağırlıktaydı. Yeni kanun ise yazılı sınavın puan ağırlığını 70'e çıkarıyor, mülakat sınavının puan ağırlığını 30'a indiriyor! Kanuna itiraz edenler adaylığa kabul için mülakat sınavının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından yapılmasını istiyorlar. HSYK'nın kararları yargıya götürülemez, ama Adalet Bakanlığı mülakat sınavlarında haksızlık yaparsa yargıya gidip iptal ettirilebilir. Halbuki, HSYK'nın kararlarına karşı yargıya gidilemez; meslekten atılan Van Savcısı yargıya gidememişti nitekim.
Tahran Erdem şu anda Deniz Baykal yönetimindeki CHP’nin toplum katındaki tutulma oranını bir bilimsel çalışma ile yeniden saptasa, bu partiye türban konusunda bilimsel birilham vermiş olmasından daha yararlı bir katkıda bulunurdu.
ŞAKA
Ayağımın altı pekmez…
Hayrünnisa Gül'ün ayakkabılarının kırmızı tabanına bakıp bunların “Christian Louboutin” marka olduğunu ve 450 Euroya satıldığını yazan ve “ayıp değil mi böyle bir lüks ve israf” diye İslam’ın tasarrufla ilgili hükümlerini hatırlatan uzmanlar, şimdi suskun. Meğer bunlar Nurettin Sabri Çelik ürünüymüş ve 270 liraya Nişantaşı’ndan alınmış.
Bu durumda şöyle yeni bir eleştirel yaklaşım düşünülebilir.
- Türkiye Cumhurbaşkanı’nın eşine yerli malı ayakkabı giymek yakışıyor mu? Yoksa adamın adı Hıristiyan (Christian) olduğu için mi, o yabancı markayı almaktan kaçındı?
Paylaş