Paylaş
İsviçre’de cumhurbaşkanının adını kimse bilmez.
Ama Türkiye gibi sosyo-politik yapısı da, ekonomisi de, coğrafyası da hareketli ülkelerde, her kamu görevi insanlara büyük sorumluluklar yükler. Ülkenin bir sorununu çözdüğünüzde iki tane yeni sorun karşınıza çıkar.
Türkiye gibi ülkelerde bir de, zor sorunları çözmek yerine “kriz konuları stoku”na atıp, yıllandırmak gibi kötü bir alışkanlık da vardır. Örneğin “Güneydoğu sorunu” da,içeriğindeki “Kürt realitesi” ve beraberindeki “bölücü terörle” birlikte, kuşaktan kuşağa büyütülerek, çözüm üretilmedenaktarılmıştır.
Son 22 Temmuz seçimleri, bu konuda bir ümit ışığı yanmasınafırsat verdi.
Baraj yıkıldı
Kürt kökenli seçmenlerin oyları hem seçime bağımsız olarak giren DTP’li adaylar aracılığıyla TBMM’de temsil edilir oldu. Hem de tüm ülkede seçmenin desteğini kazanan AK Parti, Güneydoğu illerinde de başarılı sonuçlar aldı. Yani Güneydoğulu seçmenlerin geçen seçimde olduğu gibi, temsil edilememek gibi bir sorunları yok bugün.
Bir anlamda Güneydoğu’da seçim barajı yıkıldı.
Bu fırsatı siyasetçilerin ve özellikle iktidardaki AK Parti’nin değerlendirmesi ve soruna çözüm üretecek formülleri bulması gerekiyor.
AK Partililer çok iyi bilmeli ki, “rejim” denilen olgunun muhafızları için, DTP’lilerle AK Partililerin arasında fazla fark yok. “Ankara” için, biri “bölücülük” tehlikesini, diğeri de “şeriat” tehlikesini simgeliyor. Bu açıdan “seçilmiş” olmanın da gerektiği takdirde fazla bir anlam ve önem taşımadığı sürekli yazılıp, söylenmekte.
Tabii burada DTP’lilere de büyük sorumluluklar düşmekte. Cumhurbaşkanı seçiminde TBMM’de oylamalara katılarak, bu sorumluluklarının gereğini de yaptılar.
Tatsız bir gerginlik
Ama bu yetmiyor. Örneğin yarardan çok zarara neden olacak polemiklere katılmamaları da, siyasi aklın gereğidir.
Bu açıdan hükümet programının görüşülmesi sırasında Başbakan Erdoğan’la DTP Grup Başkanı Türk arasındaki tartışmaların, soruna çözüm üretmekten çok sorunu eski çözümsüzlüğe itecek nitelikte olduğunu söyleyebiliriz.
Önceki gün TBMM’deki konuşmasında Başbakan Erdoğan ''Bu ülkede bölücü teröre destek veren terör örgütünü de terör örgütü olarak ilan ediyorum. Bunu AB üyesi ülkeler, Amerika yapıyor, şurası, burası yapıyor da benim ülkemde bu kutlu çatı altında olanlar niye yapmıyor? Onlar da yapsın'' şeklinde konuştu.
Suçlamak çok kolay
Buna cevap olarak da Türk, şunları söyledi:
- Biz her türlü şiddete karşı olduğumuzu açık bir şekilde söyledik. Çatışmanın tamamen Türkiye'nin gündeminden çıkması için çaba gösterdiğimizi, onun için de her türlü katkıyı sunmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Her gün, herkes, buna benzer kınamaları ortaya koyuyor. Şiddet bitiyor mu? Hayır. Önemli olan nedenler üzerinde, TBMM çatısı altında nedenleri tartışarak sonuçları ortadan kaldıracak bir mantığı ortaya koymalıyız.
Bu çizgideki bir tartışmanın kimseye yararı olamaz.
Başbakan Erdoğan’ın, bu tür suçlamalarla dolu tartışmalarda, CHP’li sözcülerin kendisini ve partisini tarikatçılıkla, dincilikle ve takiyyecilikle suçladıklarını herhalde hatırlaması gerekir.
Şimdi hüner TBMM’ye seçilen DTP’lileri PKK’ya yakın göstermek değil, Güneydoğu sorunundaki “bölücü terör” öğesini siyaset yoluyla devre dışı bırakmayı ve terörizmi izole etmeyi başarmaktır.
ŞAKA
Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Beyazıt Yerleşkesi'ndeki “Astronomi ve Uzay Bilimleri Fakültesi” bahçesinin bir bölümünde, yaklaşık 4 metre derinliğinde çöküntü meydana gelmiş.
Bu çöküntüye, Astronomi ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nin bahçesinden uzaya fırlatılan bir füzenin sebep olduğunu sanmayın sakın.
Çökmenin, yerleşkenin etrafındaki duvarın dibinde yer alan vakıflara bağlı 60'a yakın dükkandan bazılarında yapılan genişletme çalışmalarından kaynaklandığını söyleyen İÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Güzel, "Duvar dibindeki bazı dükkan sahipleri dükkanlarındaki 3 metrelik alanı üniversitenin bahçesinin altına da girecek şekilde 10 metreye kadar genişletmiş durumda" demiş…
Paylaş