Paylaş
Bu defa da onu eski Yunancadan çeviren Furkan Akderin’den okuyorum. (Alfa Yayınları) Ölümlü olan bizler, tarihin yapıldığı bir coğrafyada yaşamamıza rağmen, sık sık her şeyin bizimle başlayıp bizimle bittiğine inanırız nedense. Yine böyle davranmıyor muyuz? Sanki ilk defa bir parti iktidar oluyor ve sanki Anadolu’daki ilk güçlü adam Tayyip Erdoğan...
Heredotos’un “Tarih”inde mesela Lydia Kralı Kroisos vardır. Biz bu güçlü adamı
zenginliği ile biliriz ve ona “Karun” deriz. Kroizos Trakya’dan Ege’ye uzanan alanlardaki bütün kavimleri egemenliğine almış, o dönemin bütün hazinelerini sarayına taşımış. Kendisini de dünyanın en mutlu insanı olarak bilirmiş.
O sırada Atina’dan yola çıkan Solon, Lydia’ya gelmiş.
Solon da, Atina’da yasalar yapıp, bu şehir devletini hukuk düzenine sokan kişidir. Bu yasaları yaptıktan sonra “dünyayı göreceğim” demiş ve Atina’dan ayrılmış. Aslında birileri yaptığı yasaları değiştirmesin diye ayrılmış Atina’dan. Solon yolculuğa çıkarken Atinalılar “Bu yasaları 10 yıl değiştirmeyeceğiz” diye de yemin etmişler.
İşte bu Solon’u, kendini dünyanın en mutlu kişisi sanan Kral Kroisos, sarayına davet edip ağırlamış, ona hazinelerini göstermiş ve sormuş:
-Ey bilge kişi... Bir filozof olarak bunca
ülkeyi gezmek isteyecek kadar meraklı bir yaradılışın var. Söyle bana. Benden daha mutlu bir insana rastladın mı?
Solon tanıdığı mutlu insanları yaşam öykülerini anlatarak sıralamaya başlamış. Bunların hiçbirisi ünlü ve güçlü kişiler değilmiş. Mutlular listesinde
kendi adının geçmediğine sinirlenip tepki gösteren Kral Kroisos’a da şu cevabı vermiş Solon:
-Bir insan 70 yıl yaşar. Yani yirmialtı bin ikiyüzelli gündür ortalama bir yaşam. Ama bugünlerdeki hiçbir olay diğerine benzemez. Yani bir insan için mutluluk ve mutsuzluk daimi değildir. Çok zengin, çok güçlü olabilirsin. Ama senin dünyanın en mutlu insanı olduğunu söyleyemem. Çünkü bir insanın yaşamının güzel olup olmadığını anlamak için ölümünü görmem gerekir. Tanrı çok insana çeşitli biçimlerde mutluluğu verir ve sonra da elinden alıverir. Sen ölmeden önce kendine hakim ol, kendine “mutluyum” demek için acele etme, sadece “şanslıyım” de.
İşte böyle durum.
Tabii ki güncel siyasetin gelişmelerini gözleyip tartışacağız. Doğal olarak yaşadığımız her seçim, bizim sosyo-politik yaşamımızı derinden etkileyecektir.
Ama ölçüyü kaçırıp, her şeyi bir ölüm-kalım savaşı veya var olmak ile yok olmak arasında bir tercih olarak görürsek hata yaparız.
Bazıları sanki Abdullah Gül’ün kan davalısıymış gibi, onun cumhurbaşkanı olması ihtimalini bir korku filmi senaryosu içinde değerlendiriyorlar. Oysa Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı dönemi bile başladığı gibi bitmiyor mu?
Kroisos kendini dünyanın en mutlu insanı
sanıyordu Solon’la buluştuğu zaman. Ama daha
sonra Pers Kralı Kyros’a yenilip esir düştü ve tacı da hazineleri de elinden gitti. Esir düşüp zincire vurulurken, “Solon, Solon” diye bağırdığını yazıyor Heredotos.
Ehliyet alması şart mıydı yani?
Rusya’da Putin’e muhalif kadın gazeteci Elena Vassilieva, Murmansk kentinde sürücü ehliyeti almak için tıbbi muayeneye girince polis tarafından gözaltına alınmış. Daha sonra Vassilieva’nın, kentin 150 kilometre dışındaki bir akıl hastanesine kapatılmış olduğu anlaşılmış.
Kıssadan hisse- Demokrasinin ve hukukun tartışmalı olduğu ülkelerde, muhalif gazetecilerin ehliyet almadan araç kullanmaları en azından kendileri için daha güvenlidir.
Liberal demokrasi de tehlikeli mi?
Sanmayın ki Türkiye’de sadece “Siyasi İslam”ın söylemlerini seslendirmek belirli çevrelerin öfkelenmesine neden olur. Türkiye’de “Liberal Demokrasi”nin söylemleri de, aynı çevreler için öfkelenmenin fitilini hemen ateşler.
Prof. Dr Atilla Yayla’ya karşı gösterilen tepkiler henüz unutulmamışken, şimdi de Prof. Dr. Zafer Üskül’ün “İdeolojik devletle demokrasi bağdaşmaz” gerçeğini vurgulaması da, belirli çevreleri öfkelendirdi.
Bazılarının da bunu bir fırsat olarak bilip, sanki 22 Temmuz seçimi yapılmamış gibi “Nerede kalmıştık” mantığıyla temcit pilavlarını siyaset ve düşünce sofrasına sürmelerini, ibretle izlemek durumundayız.
Ne demiş atalarımız bunlar için?
-Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!
Paylaş