Yargıda büyük bir rezalet yaşanıyor…

Balyoz tutuklamaları ile ilgili arka arkaya gelen iki karar, Türk adalet sistemine çok ağır bir darbe vurdu. Bir hakim, tutuksuz yargılama yapılabileceğine karar veriyor, üç gün sonra bir başka hakim tam tersi karar alıyor. Bu gelişmelere bakanların adalete güveni kalır mı? Çifte standart konusundaki kuşkular daha da artmaz mı? Durmadan yargı bağımsızlığından söz ediyoruz, oysa yargı bugün de bağımsız değil ki...

Haberin Devamı

Kamuoyunun önemli bir kesiminde şok yaşanıyor.

 

Balyoz davasından tutuklu 19 sanık geçen hafta serbest bırakılmıştı.

 

12'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin yedek hakimi Oktay Kuban, sanıklar hakkındakuvvetli suç şüphesi” bulunmadığı ve kaçma ihtimallerinin de olmadığı gerekçesiyle serbest bırakma kararı almıştı.

 

3 gün sonra tam tersi karar çıktı.

 

Aynı mahkemenin üç hakimi, savcıların itirazı üzerine toplandı ve oybirliğiyle, Yedek Üye Kuban’ın takdir hakkını “sınırsız, sorumsuz ve keyfi” kullandığını belirtip, serbest bırakılanların tekrar tutuklanmasına karar verdi. Kuban’ın daha önce serbest bıraktığı iki muvazzaf General’in de tutuklanıp cezaevine konulmasını istedi.

 

Haberin Devamı

Adalet Bakanlığından, kim olduğu belirlenmeyen bir yetkilinin “çetenin hakimleri de varmış” gibi bir söz söylemesi de, bütün bu gelişmelere tuz biber ekti.

 

Bu insanlar neden bırakıldılar, şimdi neden tekrar tutuklandılar ?

 

Buna çifte standart denmez de, neye denir ?

 

Kamuoyu kime inanacak ?

 

Demek ki, herkesin kendine göre bir hakimi var ve objektif değerlendirmelere göre değil, kim neredense ona göre kararlar veriliyor.

 

Kamuoyundaki “Bağımsız Yargı” tartışması da, bu gelişmeden sonra farklı yorumlanacaktır.

 

Anayasa değişikliği, yargı bağımsızlığını yok edecek deniyor.

 

Peki bugün yargı gerçekten bağımsız mı ?

 

Ben inanmıyorum.

 

Son bir not daha:

 

Haberin Devamı

Bu köşede defalarca yazdım. Ben özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarındaki tutuklu yargılamanın çok abartıldığına inanıyorum. Gereksiz şekilde insanları hapislerde süründürüyoruz. Kaçma ihtimali olmayanlara adeta eziyet ediyoruz.

 

Suçlu olanlar, cezalarını bulsunlar.

 

Üstelik çok suçlu olan da var. Ancak kamu oyundaki “Yaşların yanında kuruların da yandığı” kuşkusunun giderek yaygınlaştığı da bilinmeli.

                                              *                                *                                *

 

AKP, HER OLASILIKTA KAZANIYOR, ANCAK...

          

Yaşananlara bakınca, hepimiz geriliyoruz.

          

Sürekli şekilde kavga içindeyiz.

Haberin Devamı

          

Sürekli şekilde birşeyler değiştirilmeye çalışılıyor.

          

Sürekli şekilde gerilim yaşıyoruz.

          

Ak Parti (AKP), Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana alıştığımız bir düzeni değiştiriyor. Bunun adına ister demokratikleşme deyin, isterseniz dindarlaşma deyin, ne derseniz deyin Türkiye değişim içinde. Şimdiye kadar da hiçbir sivil iktidar, sosyal ve siyasal yaşamı böylesine temelden değiştirmeyi denemedi. Bir tek Özal, ekonomik anlayışta devrim uyguladı, o kadar. Geriye kalan siyasal değişiklikleri hep askeri yönetimler yaptı.

          

Yaşanan kavganın temelinde de bu yatıyor.

          

AKP düzeni değiştiriyor, muhalefette buna direniyor.

Haberin Devamı

          

Biraz dışarıdan bakarak analiz edersek, sürecin her şeye rağmen yürüdüğünü ve iktidar partisinin tüm direnişe rağmen, çoğunluğunu kullanarak istediğini elde etmekte olduğunu görüyoruz. Tabii, hem Türkiye, hem de Uluslararası koşulları iyi kullanıyorlar.

          

Muhalefet ise, kamuoyunun gözünde, sadece itiraz ediyor. Yeni bir öneri getirmeden, meydan muharebesi veriyor. Her konuya tepki gösteriyor. En basit ve doğru adımları da durdurmaya çalıştığından dolayı istediği kamu desteğini bulamıyor.

          

Anayasa değişikliğinde şu geldiğimiz noktaya bakarsak, nereye gittiğimizi ve kimin kazanma şansının daha yüksek olduğunu görüyoruz. Ak Parti, gündemi öylesine kendi kontrolüne aldı ki, neredeyse 2011 seçimlerine kadarki dönemi yönetebilecek noktaya geldi. Bu mücadeleden de, her halükarda kazançlı çıkmaya hazırlanıyor.

 

Haberin Devamı
  1. MECLİSTEN ÇIKMAZSA, MUHALEFETİ SUÇLAYACAK:

Değişiklik teklifi mecliste yeterli oy bulamadığı taktirde, muhalefet bunun iktidar partisinin bir hezimeti olarak gösterecek, ancak AKP de , muhalefete partilerini demokratikleşme çabalarını engellemekle suçlayacak. Paketin içindeki yargı bölümü ile ilgili tartışmayı halkın anlayabilmesi zor. AKP, kendi içinden vereceği fireleri bile “ çürük elmalar” diye niteleyip kendini kurtarabilecek.

  1. ANAYASA MAHKEMESİ DURDURUSA YİNE SUÇLAYACAK:

İkinci olasılık, yani Meclisten geçip Referanduma giderken Anayasa mahkemesi engeline takılması. O zaman da gerekçe hazır. Anayasa mahkemesinin, statükoyu korumak, gücünü azaltmamak için böyle davrandığını söyleyecek ve genel seçimlere “değişim getirmek isterken engellenen mağdur parti” olarak gidecek.

  1. REFERANDUMDA MAĞLUBİYET OLMAYACAK:

Eğer Anayasa teklifi referanduma kadar giderse, AKP’ nin, sandıkta red oyu ile karşılaşması söz konusu olamaz. Belki kabul ve red oyları arasındaki oran düşük olabilir, ancak iktidar kolaylıkla ZAFER ilan edebilecek bir oy sağlar.

 

Peki neden ?

 

AKP neden böylesine bir kavganın içine giriyor ?

 

Gündemi kontrolünde tutabiliyor ve istediğini yaptırabilen bir konumda olduğunu kamu oyuna gösteriyor. Genel seçimlere gitmeden önce adeta bir Güven Oylaması yapıyor ve kazanıyor. Bir nevi, 2011 seçimlerini güvenceye alıyor.

 

ANCAK, bütün bu kavgaların ülkeye getirdiği bir gerilim ve daha da önemlisi bir cepheleşme faturası var ki, Ak Parti’nin bunu da düşünmesi gerekir.

 

ARTIK yetti. Bu toplumun bir süre için dinlenmesi ve karşılıklı açılan yaraların sarılması kaçınılmazlaşıyor.

 

ACABA, iktidar partisi bu durumun farkında mı ?

 

Yazarın Tüm Yazıları