Türkiye kendini imhaya götürüyor (2)

Laik kesim nasıl AKP cephesini anlayamıyor veya anlamak istemiyorsa, AKP’ de tehlikeli gidişin hala farkında değil. Onlar da “ inceldiği yerden kopsun” havası içindeler. Bir bölümü daha da ileri gidiyor ve “ bunları en zayıf anında yakaladık, sonuna kadar gidelim” diyor. Ateşle oynadıklarının farkında değiller. Laik kesim baskısını azaltmaz, AKP’de gerilimi indirmek için birkaç adım atmazsa, sonumuz çok kötü...

Haberin Devamı

Gidişten o kadar rahatsızım ki, bazılarınıza belki de abartılı biçimde karamsar görünüyor olabilirim. Oysa emin olun, karamsarlık yapmıyorum. Ciddi biçimde sonumuzdan korkuyorum. Türkiye’nin ilk defa bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğuna inanıyorum. Eğer Anayasa mahkemesi DTP ve AKP hakkında kapatılma kararı verirse, bu kararı izleyen dönemde Türkiye’nin inanılmaz bir iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği olasılığının giderek arttığını görüyorum.

 

Bazılarımız son derece iyimser.

 

Canım bu işleri fazla da abartmayın. AKP ve DTP kapanır, hemen ardından başka isimler altında başka partiler kurulur ve yollarına devam ederler” diyorlar.

Haberin Devamı

          

O zaman bunları neden kapatıyoruz?

          

Bunca gerilime ne gerek var?

          

Bu defa bu işler farklı yaşanacak.

          

Bundan dolayı korku içindeyim ve sizleri de korkutmak istiyorum. Zira korkmadığınız taktirde harekete geçmeyeceğinizden emin.

          

Sizler” yani laikciler, ulusalcılar...

           

“Sizler “ yani dindarlar, dinciler, Kürtçüler...

          

Hepinize seslenmek ve bağırmak istiyorum.

          

Öylesine tehlikeli şekilde gidiyorsunuz ki, yarın bu ülkede bir iç savaş çıkarsa hiçbiriniz ortalarda kalmayacaksınız. Bizler gibi, sizler de yanacaksınız.

          

Dünkü yazımda laik kesimin neler hissettiğini ve neler düşündüğünü, nasıl hatalar yaptığını anlatmaya çalışmıştım.Bugün de AKP kesimine değinmek istiyorum.

          

Laik kesimde nasıl bir panik ve elinden kaçan iktidara yapışma telaşı varsa, AKP’nin bir bölümünde de “fırsat bu fırsat, hadi bastıralım ve işi bitirelim” havası var. Sanki Türkiye’yi dinsizlerden temizleme zamanının geldiğini düşünüyorlar ve bu izlenimi veren kampanyalar açılıyor. İnanılmaz ve engellenmesi son derece kolay gelişmeler görmezden geliniyor. Sanki sırf güçlerini göstermek isterlermiş gibi, belediyeleri ısrarla alkolsüz alanlar oluşturuyor, Anadoluyu kendi istedikleri bir ortama sokmaya çalışıyorlar. Kendi yaşam koşullarını zorla bize kabul ettirmek ister gibi davranıyorlar. Yılların birikimi bir kindarlık, bir intikam alma rüzgarı estiriliyor.

Haberin Devamı

          

Bunlar abartılı kuşku ve kaygılar olabilir, ancak bu toplumun bir kesiminin kuşku ve kaygıları işte bu noktalarda yoğunlaşıyor.

          

AKP iktidarı ve taraftarlarında ise, bu duyarlıkları hiçbir şekilde ciddiye alma veya anlayışlı davranma arzusu yok. Oysa iktidar onların elinde. İsteseler, gidişi kısa sürede değiştirebilirler.

          

Anahtar Başbakan’ın elinde.

          

Baykal ile gerginlik yarışına girişmek yerine, “sizin kaygılarınızı anladım” dese, demeçlerinin tonunu indirseve basit birkaç adım atsa, hava hemen değişiverir. 22 Temmuz seçimlerinin gecesinde söylediklerini tekrarlasa ve örneğin, Milli Eğitim Bakanını değiştirse, bu ülkenin nabzı farklı atmaya başlar.

Haberin Devamı

          

Milli Eğitim Bakanı bir sembol olduğundan dolayı bu örneği verdim. Semboldür zira, okullarda -abartılı veya değil- yaşananlar, türbanın Üniversitelere sokulma çabasında oynadığı rol nedeniyle, laik kesim açısından bu konuma sokulmuştur.

          

Böyle bir konu gündeme geldiğinde, Başbakan büyük olasılıkla Bakanına arka çıkacak ve bırakın istifasını, aksine destek verecektir.

          

Oysa siyaset farklı bir şeydir.

          

Siyasette, gerekince en yakınınızı dahi harcamanız gerekebilir ve harcarsınız. Bugün Milli Eğitim Bakanı ya kendi isteğiyle veya Başbakan tarafından görevinden alınması, ülkeye “eğitimdeki laiklik kaygılarınıza saygı gösteriyorum” mesajı verir.

Haberin Devamı

          

Bunu yapmak çok mu zor ?

          

Başbakan muhalefetin gerilim politikası karşısında jest yapmak istemeyebilir. Ancak baksanıza göz göre göre felakete gidiyoruz.

          

Bu ülke 22 temmuz seçimlerinden sonra bir ara, gerçekten uçuşa geçecekmiş izlenimi veriyordu. AB reformları öncelikli olacak ve tüm görüş ayrılıkları bir kenara bırakılıp, sadece Türk insanının zenginleşmesine çalışılacaktı.

          

Daha doğrusu bizler öyle sandık.

          

Meğer fena yanılmışız.

          

AKP, MHP’nin tuzağına veya kışkırtmasına kapılıp türban’ı ön plana çıkarınca, ister istemez “ meğer bu partinin önceliği başkaymış” dedik.

          

Haberin Devamı

2003-2007 arasındaki sihir bozuluverdi.

          

Bugün ise, bırakın eski günlere geri dönmeyi, ülkenin bölünme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bir iç savaş olasılığından kurtulmaya çalışıyoruz.

          

Artık, oy hesabı yapılacak zaman değil.

          

Artık, seçmenlerin sizin için ne düşüneceğini hesaplamanın da zamanı değil.

          

Hem Deniz Baykal...

          

Hem Tayyip Erdoğan’ın sorumlulukları bambaşka.

          

Bu gidişle ülkeyi parçalanma tehlikesine kaydırıyorsunuz.

          

Farkında değil misiniz ?

          

Durun ve biran için şu iki gündür yazmaya çalıştıklarımı düşünün.

          

Değer mi ?

          

Allah aşkı için söyleyin, bu ülkeyi kendi kendine mahvetmeye götürmek sizlere yakışır mı ?

Yazarın Tüm Yazıları