Paylaş
Artık gerçekçi olalım.
Ermeniler, Soykırım iddialarında yavaş yavaş işin sonuna geliyorlar. 100 yıldır hiç bıkmadan usanmadan ve başarılı şekilde, bir karınca çalışkanlığı ile iddialarını dünya' ya kabul ettirdiler. Yaşadıklarını, acılarını anlatırlarken, bizler ne olup bittiğini kendi kendimize dahi tartışmadık. Kafamızı kuma soktuk ve bugünlere geldik. İddiaları inandırıcı şekilde yanıtlayamadık. Davayı kaybettik.
Hiç farkında değiliz, ancak Ermeniler bizi sürgün ediyorlar.
Bu defa onlar bize Tehçir Yürüyüşü yaptırıyorlar .
Uluslararası kamuoyu önünde bizi sıraya dizmişler, yürütüyorlar. Bizim 100 yıl önce yaptığımızı, bu defa farklı bir şekilde bize uyguluyorlar. Hangi ülke parlamentosunun önünden geçsek, başımız önümüzde "Soykırım Suçlusu" damgası yiyoruz .
Her damga yiyişimizde kızıyor, küplere biniyor, bir süre sonra yine yatışıyor ve hiçbir şey olmamış gibi unutuyoruz. Belki de unutmak istiyoruz. Oysa, bizim görmezden geldiğimiz bu tehçir yürüyüşü sürüyor ve en önemli durağa 2015'te ulaşılacak. Ermenilere göre, Soykırımın 100 üncü yıldönümünde son nokta konacak.
Halen 19 ülke parlamentosunda kabul edilen Soykırım iddiaları, hepsinden önemli olan ABD Kongresinden geçirilecek. Ardından da diğerleri çok daha kolay gelecekler.
Şimdi göreceksiniz, Fransa ile kavga da bir süre sonra unutulacak. Gündem değişecek ve başka konulara dalıp gideceğiz .
Geldiğimiz noktada da, artık kitap yazıp, belgesel çekip bu gidişi engeleyebilmemiz de imkansızdır. Bundan sonra, ya, Uluslararası kamuoyunu şaşırtacak ve Ermeni iddiaları konusunda tereddüte sevkedecek kadar cesur adımlar atılmalı veya Soykırım Damgasını yemeği göze alıp bunun önlemleri şimdiden planlanmalıdır.
Benim şimdi en çok merak ettiğim , acaba Ankara'da bu konuda orta ve uzun vadeli hazırlık, planlama yapan bir çalışma gurubunun olup olmadığıdır. Varsa, hem şaşıracağım, hemde memnun olacağım. Yoksa hiç şaşırmam. "Tam bize göre bir tutum" der, kadere boyun eğerim. Ancak sonrasında yine bağırıp çağırmalar başlarsa, bırakın yabancıları, ben bile inanmam.
Ermeniler de , boynumuz eğik bizi Soykırım suçlusu olarak dünyaya hem teşhir ederler, hem de tehçir yürüyüşümüzü devam ettirirler .
TÜRKİYE’DEKİ 70 BİN KAÇAK ERMENİYE İŞ VERİN, SONRA BAKIN...
Genelde sorunları daha akıllı yollardan çözmek yerine, karşımızdaki duvarları yıkmaya çalışırız. Hep böyle olmuştur ve bu alışkanlıktan da kurtulamıyoruz.
İşte son örnek ...
Ermenilerin soykırım iddialarıyla mücadele edebilmek için, genelde, ne kadarını yerine getirebileceğimizi bilmediğimiz tehditler savuruyoruz. Sert sözler söylüyoruz. Bazılarımız, ülkemizde kaçak çalışan 70 bin civarında olduğu tahmin edilen Ermenistan vatandaşlarının yakalanıp sınır dışı edilmesini öneriyorlar . Bu şekilde Ermenistanın cezalandırılacağını, sınır dışı edilenlerin Erivan'a tepki göstereceklerini ileri sürüyorlar .
Ben ise tam aksini öneriyorum. Negatif değil, pozitif adım atalım, diıyorum.
70 bin boynu eğik insanı sınır dışı etmenin, ülkemize çok daha büyük zarar vereceği, "işte Türkler böylesine gaddardır" dedirteceği için, gelin o insanlara sahip çıkalım önerisinde bulunuyorum. Bu insanlar yaşam kavgası verdikleri için buralarda, evlerinden uzak çalışıyorlar. Eğer gerçekten bir lobi yaratmak istiyorsak , bu insanlara, çok giriş-çıkışlı ve uzun süreli vize verelim. Çalışma izni verelim. Hatta isteyeni vatandaşlığa alalım. İşte o zaman siz asıl lobi çalışması neymiş görün...
Kafamızı biraz pozitif adımlara çalıştırsak, işimiz çok kolaylaşacak.
GEL DE, PROTOKOLLERİ MUMLA ARAMA ...
İsviçre Dışişleri Bakanı ve Konfederasyon Başkanı M.Palmy-Rey, dün Türk Büyükelçilerine son derece hoş bir konuşma yaptı. Bu hanım, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan, ancak Azerbaycan'ın tepkisi üzerine vaz geçmek zorunda kaldığımız protokollerin yapılmasında son derece olumlu bir destek vermişti. Zaten bu çabalarından dolayı davet edilmişti. Davetin, basında çıkan bazı tepkiler üzerine iptal edilmemesi de son derece doğru.
Bu arada hatırlatmak istediğim, bir diğer nokta da, rafa kaldırılan Protokol'ları daha şimdiden mumla aramaya başladığımız gerçeğidir. Bugün o protokoller uygulamaya girmiş olsaydı, ne Fransız Meclisinden böyle bir karar çıkardı, ne de ABD kongresi soykırım tasarısını tekrar gündemine alır .
Bence , kaçırılmış olan en büyük fırsattı .
Azeri dostlarımızın uğruna geri adım attık .
Eğer Türkiye , dört bir cephede savaşmak , batı ile arasına bir set çekmek istemiyorsa , eninde sonunda bu protokollerin tekrar canlandırılmasından başka bir çıkış yolu da görülmüyor .
Paylaş