Paylaş
Bu köşeyi izleyenler, Türkiye-İsrail ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu defalarca okumuşlardır. Son gelişmeler bu ilişkinin önemini biraz daha ortaya koydu.
Biraz dikkatli uzmanlar İsrail’in bölgedeki eski etkinliğinin nasıl giderek azaldığının farkındalar ve bu durumun saklanacak yanı da kalmadı.
Türkiye’yi arkasına alamayan, belirli konularda diyalog kuramayan bir İsrail’in ne kadar askeri gücü olursa olsun, ABD’yi ne kadar arkasına almış olursa olsun, yine de bölgede kendini yalnız hissetmekte, hiç değilse böyle algılanmaktadır.
İsrail, bizim gibi, bölgenin dev sorunlarıyla boğuşmak zorundadır.
Suriye’de rejim değişikliği süreci başlamıştır ve Esad’dan sonra kimin başa geleceği en çok İsrail’i düşündürmektedir.Müslüman kardeşler veya radikal dinci bir partinin iktidar olması bu ülkenin en büyük kaygısıdır. Esad‘ ın aksine agresif bir politika uygulayacak yeni bir Suriye, İsrail’ in başındaki dertleri arttırır.
Böyle bir durumda, İsrail’ e arka çıkabilecek tek ülke Türkiye’dir. Oysa, Suriye’ deki gelişmelerin en yakın adresi sayılan Ankara ile ne bilgi alış verişi yapabiliyor, ne de işbirliği.
“Arap Baharı” nın nerelere doğru gittiğini kimseler tahmin edemiyor.
Umutla beklenen “Demokratikleşmenin” daha çok uzun yıllar süreceği de apaçık ortada. Böylesine bir belirsizlik içinde, acaba İsrail’ in Türkiye’ den başka danışacağı-dayanışacağı kim vardır?
İran’ın “Nükleerleşmesi” konusu hepsinden daha büyük bir sorun. Topun hedefinde de İsrail var. Yakında bu tartışma daha da büyüyecek ve gerginlik biraz daha artacak. İran konusunda da, İsrail’in bölgede “Dayanışmasına” yine en çok ihtiyaç duyacağı ülke Türkiye’dir. Dikkat ediyorsanız, bu listeye, Irak’ın bölünme olasılığını ve Filistin sorununu katmadım dahi…
NETANYAHU KİBİRLİ TUTUMUNDAN VAZGEÇİP BİR KARAR VERMELİDİR…
Bütün bu gerçeklere rağmen, Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Lieberman’ın Mavi Marmara konusundaki kibirli tutumları değişmemektedir. Özellikle Lieberman‘ ın Türk gazetecilere açıklamalarının hala eski tutumda ısrar ettiklerini gösteriyor.
Çok yazık…
Bu sorunun üstesinden gelebilmek ve ilişkileri “Tekrar konuşulabilir” bir noktaya getirebilmek için, iki ülke diplomatları 15 ay süresince müzakere ettiler. 3 defa anlaşmaya varıldı ve her defasında bu Başbakan Netanyahu ve Lieberman tarafından siyasi nedenlerle veto edildi.
Türkiye, en sonuncu anlaşma olan Haziran 2011 metnini imzalamaya hazır olduğunu bildirdi, ancak aldığı yanıt işe şuydu: “…Biz daha önce reddettiğimiz bir metni şimdi kabul edersek, burnumuzu sürttürmüş oluruz…”
İsrail artık bir karar vermelidir.
Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek çıkarlarına uygun mudur, değil midir?
Türkiye ile diyaloğu açmak yarar sağlayacak mı, sağlamayacak mı?
Xxx
İSRAİL’SİZ BİR TÜRKİYE DE ZARAR GÖRÜYOR…
Madalyonun öbür yanına baktığımız zamanki manzara da pek parlak değil.
Kavgalı olmaktan dolayı sadece İsrail kaybetmiyor.
Türkiye de zarar görüyor.
Unutmamamız gereken en önemli unsur, İsrail ile hiçbir diyaloğu kalmayan Türkiye, bölge ülkelerinin gözünde artık eskisi kadar ilginç değildir. Sonuç olarak Davudoğlu eskisi gibi taraflar arasında gidip gelememekte, diyalog kuramamaktadır.
Erdoğan ünlü “ One minute…”çıkışıyla omuzlarda dolaştırıldı, posterleri asıldı. Ancak bugün artık o hava yok.
Arap dünyasındaki değişim Türkiye’ ye de yansıyor.
O zaman da eski etkinliğini ister istemez kaybetmektedir.
İsrail’siz bir “Orta Doğu politikası” yapılamayacağını artık herkes biliyor.
Orta Doğu’ daki satranç oyununda sadece Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle bir yere varılamayacağı veya “Sunii cephe” kurarak etkinlik kazanılamayacağı da ortada.
Neresinden bakarsak bakalım, İsrail’ in karşı karşıya kaldığı her sorun bizi de son derece yakından etkiliyor. Suriye’ de iktidar değişiminden İran’ ın “Nükleerleşmesine”, “Arap Baharı” ndan Irak’ın bölünmesi ve Filistin konusunda çözüm olasılığına kadar her konu Türkiye ile İsrail’in yakınlaşmasını, hiç değilse diyaloğunu gerektiriyor.
Türkiye de artık bir karar vermelidir.
İsrail ile ikili ilişkileri hareketlendirmek için koyduğu “ Gazze’den ve sınırlarını 67 harbi öncesine çekilme “ koşulu, adeta “Biz sizinle bir daha görüşmek istemiyoruz. Böyle kalmayı tercih edeceğiz” anlamına geliyordu.
Diplomaside yol bitmez.
Kendinizi ne kadar köşeye sıkıştırmış olsanız dahi, sonunda bir çıkış bulunur.
Önümüzde daha çok çetin yıllar var.
Gerçekçi olmak ve çıkarlarımıza göre hareket etmek gerekiyor.
İsrail ile kapıları açma zamanı gelmiş, geçmektedir.
Xxx
Paylaş