Paylaş
Avrupa Birliği Türkiye’den rahatsız oldu. Büyüklüğü ve içeri girdiği zaman dengeleri alt üst etme olasılığından korktu ve müzakerelerin yavaşlatılması konusunda, üyeler arasında bir uzlaşı doğdu.
Kimi, tamamen kendi iç politikalarındaki çalkantılardan, kimi tamamen farklı nedenlerle, tam üyelik müzakereleri daha doğru dürüst başlatılamadan, “nefes
Bugün yaşanan durumu şöyle özetleyebilirim:
Türkiye Avrupa’ya, bir kaç numara büyük geldi.
Hani, bir elbise veya ayakkabı denersiniz, üstünüze geçirdiğiniz anda hissedersiniz. Çok büyüktür. İşte aynen böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Yaşananların Türk dostluğu veya Türk düşmanlığı ile hiçbir ilgisi yok. Avrupalı siyasiler, bizim politikacılarımızdan farksızlar. Günü gününe yaşıyorlar. Uzun vadeli düşünmüyorlar. Vizyonları yok. 10-15 yıl sonrasındaki kazançlar onları ilgilendirmiyor. Onlar da, bizimkiler gibi bu yılki veya iki yıl sonraki seçimleri düşünüyorlar. Nasıl Kıbrıs umurlarında değilse, uzun vadeli çıkarlarını da hesaplamıyorlar. Yarın işlerine geldiğinde göreceksiniz, Papadopulos’u bırakıp, Türkiye’yi omuzlarında taşıyacaklardır.
Şu yaşadıklarımız, tipik Uluslararası bir dengeler ve pazarlıklar oynudur. Kişiselleştirmeyelim ve dost-düşman komplekslerine girmeyelim.
Şimdi gelelim bugünkü duruma…
İki cephe oluştu:
HAYIR CEPHESİ: Fransa, Almanya, Avusturya, Hollanda, Danimarka, Kıbrıs ve Yunanistan’ın başı çektiği bu grup 11-12 Aralık Dışişleri Bakanları toplantısında, Avrupa Komisyonu’nun tavsiye kararının ağırlaştırılmasını istiyor:
EVET CEPHESİ: İngiltere, İspanya ve İtalya’nın başını çektiği bir başka grup ise, Türkiye’ye kesilen cezanın hafifletilmesi için mücadele ediyor. AB toplantılarında bir kararın alınabilmesi uzlaşıya bağlı. Birinin HAYIR demesi, kararı bloke edebiliyor. EVET’çilerin en büyük avantajları da bu. Kararı bloke edebilecekler, ancak karar alınamaması Türkiye açısından avantaj yaratmıyor. Zira böyle bir olasılıkta, Kıbrıs herşeyi bloke edeceğinden dolayı, müzakereler fiilen donacak.
Özetle, HAYIR’cılar Türkiye ile müzakereleri mümkün olduğu kadar derine gömmeye çalışıyorlar. Hiç değilse birkaç yıl boyunca, Türkiye konusunun tekrar gündemlerine gelmemesini sağlamak istiyorlar. EVET’çiler ise, tam aksine Türkiye’yi mümkün olduğu kadar toprağa yakın tutmak istiyorlar ki, konjonktür değişir değişmez hızla hareketlenilebilsin.
Avrupa birşeyi unutuyor: Türkiye’nin Avrupalılığına onlar karar veremeyecekler. Ona bizler karar vereceğiz. Türkiye’den kurtulamayacaklar.
* * *
İRAN GEZİSİ ÇOK İYİ BİR ZAMANDA YAPILDI
Bazı geziler vardır, içeriğinden çok yapılmış olması yeterlidir. Bazıları, yapılmış olduğundan dolayı başınıza dert açar (Hizbullah liderinin,
Erdoğan’ın İran ziyareti, işte bu açıdan çok zamanlıydı.
Özellikle, Avrupa’da yankı buldu.
Nedeni, Türkiye’nin İslam dünyasına kayma işaretleri verdiği varsayımına dayanmıyor. Yankılanmanın temelinde ENERJİ yatıyor.
Avrupa borsasında, Türkiye’nin alternatif bir enerji koridoru oluşturması konuşuluyor. Avrupa sadece Rusya’ya bağlı kalmaktan çekiniyor. Yan seçeneklerin oluşmasını istiyor. Bunun başında da, Türkiye’nin Azerbaycan-Kazakistan-İran üçlüsünden kaynaklanan doğalgazı Avrupa’ya taşıma olanağı var. Rusya’nın yanısıra, Türkiye’nin oluşturacağı böyle bir koridor Avrupa’ya çok cazip görünüyor.
Başbakan’ın İran gezisi, hem bu açıdan hem de nükleer kavga açısından büyük ilgiyle izlendi.
Avrupalılar Türkiye’nin stratejik değerini yeniden keşfedecekler. Göreceksiniz, o zaman masada herkesin oturduğu yer değişecek.
Paylaş