Türkiye ABD’siz tampon bölge kuramaz

Bizim kamuoyumuzda çok yanlış bir izlenim, son derece tehlikeli, aşırı bir özgüven var. “Şam daha da ileri giderse, TSK Suriye topraklarında bir tampon bölge kurar ve hem mülteci akınını keser hem de sınır boyunca bombardımanları durdurur” diyenler artıyor. Yanılıyorlar. Bakın neden?

Haberin Devamı

Türkiye, Suriye ile karşılaştırıldığı taktirde, hem daha büyük, hem de daha güçlü bir ülkedir. Özellikle konvansiyonel bir savaşta TSK ile Suriye ordusu karşılaştırılamaz dahi...

Ancak, hepimizi yanıltabilecek bu karşılaştırmaları bırakalım ve yine hepimizi büyük hayal kırıklığına  uğratabilecek tehlikeli bir olasılıktan söz edelim.

Kamuoyunda, uzmanlar arasında şöyle bir senaryo tartışılıyor: “... Suriye’den gelen mültecilerin sayısı artıyor... Sınırdaki bombalamalar durmuyor... Büyük bir savaş çıkmaması için, TSK sınır boyunca bir tampon oluşturur ve sorunları çözer...”

Ciddi bir şekilde tartışıyor ve böyle bir senaryonun kolaylıkla gerçekleşebileceğine de inanıyoruz.

Oysa, büyük bir yanılgı içindeyiz...

Kabul. TSK, tampon bölge oluşturacak şekilde, Suriye topraklarına girebilir, Tank, top, tüfek ile sınırı geçer ve tampon bölgeyi kurabilir. 900 kilometre boyunca, bu toprakları kontrol altına almanız çok zor olmasına rağmen, yine de başarabilir.  Ancak yine de yetmez.

Haberin Devamı

Eğer oluşturduğunuz bölgeyi havadan da kontrol altına alamazsanız, yani Suriye hava kuvvetlerinin tampon bölge üzerinde uçmasını, yerdeki Türk kuvvetlerini vurmasını istemiyorsanız,  Türk hava kuvvetlerinin sürekli şekilde devriye gezmesi gerekir.

İşte sorun da buradan kaynaklanıyor.

Suriye’nin son derece güçlü bir hava savunma sistemi var. İsrail’e karşı aldığı Rus yapımı radar ağı ve buna bağlı  400 Scud-C veya D’ler (kısa ve orta menzilli füzeler)  yanısıra, İran ve Irak’ın da desteğiyle kendi füze geliştirme  programı da var.

Burada çok ayrıntıya girmek  istemiyorum. Söyleyeceğim şu ki,  Türkiye’nin elindeki imkanlar, tampon bölgeyi havadan korumaya  veya Suriye uçaklarına yasaklamaya yetmiyor. Yani özetle, Türkiye tek başına işin altından kalkamaz.

Suriye’nin radar ve füze sistemini ancak ABD etkisizleştirebilir.

SONUÇ:  Ankara’ya tampon bölgeyi tavsiye eden, kimi köşe yazarları, kimi uzmanlar bilsinler ki, Washington olmadan, Türkiye tek başına hareket edemez. Bu gerçeği en iyi bilen de Türk Genelkurmayı’ dır.

YAZILI MEDYA YANLIŞ YAPIYOR...

Haberin Devamı

Bir süredir, yazılı medya ile internet  medyası ve televizyonlar arasında bir kriz yaşanıyor. Sizler farkında olmayabilirsiniz, ancak 20 gazete, belki de ilk defa bir araya geldi ve tepeden bakan bir dille kaleme alınmış, yasaklar getiren bir deklarasyon yayınladı.

Sözümona medyanın görevi, demokratik olmak. Yasaklarla mücadele etmekti.

Ama devletten daha yasakçı olduklarını gösterdiler. Öylesine hata ettiler ki, haklı oldukları noktalarda dahi haksız duruma düştüler. Tipik bir Türk  yaklaşımıyla, orta yol bulmak yerine “Yasakladım oldu” diye kestirip attılar.

Sorun, bazı (Hepsi değil) internet sitelerinin gazetelerin içeriklerini ve yazarlarının makalelerini  olduğu gibi yayınlamalarından kaynaklandı.

Haberin Devamı

“Gazetedeki habere ve yazara parayı ben veriyorum, büyük masraf ediyorum, siz ise o yazarın makalesini  veya benim haberimi alıp aynen yayınlıyorsunuz. Üstelik beş kuruş vermiyorsunuz.  3-4 kişiyle internette site kurup para kazanıyorsunuz. Benim hakkımı yiyiyorsunuz” diyen  20 gazete sadece internet sitelerini değil, tüm haber kanallarına ve Ana Haberlere yasaklama getirdi. Böylece, internetteki bazı haber sitelerinin ve kanallardaki medya programlarının suyunu kesti.

Uzlaşı aramak, köşe yazılarının tümüyle yayınlanmaması için bir ortak tutum bulmak yerine, herşeye ve herkese yasak koydu.

Gazeteleri ekranda göstermek yasak...

Manşetlerini veya yazarlarının yazı başlıklarını dahi vermek yasak... Yasak...Yasak...Yasak. Belki farkında değiller ancak, kendi bindikleri dalı kesiyorlar.

Haberin Devamı

- TV’ler, bu gazeteleri göstererek, haberlerinden söz ederek, muhabirlerini ekranda konuşturarak bedava reklamlarını  yapıyorlardı.
- TV’ler, özel haberlerini alıp ertesi gün “Bir televizyon kanalına göre...” diye hiç kaynak göstermeden veren bu gazetelere ses çıkarmıyorlardı.
- TV’ler, bu gazetelerin kendi internet sitelerinde, haber kanallarından izinsiz görüntü  yayınlamasına da göz yumuyorlardı.

“Yasakçı medya” tam Türk usulü bir iş yaptı.

İnternet siteleri ve TV kanallarıyla görüşüp, “Benim yazarlarımın yazılarının tümünü değil, bir bölümünü yayınla ve benim logomu da görünür şekilde koy” diyebilir ve haklı olurdu... Onun dışında, habere (İster özel, ister ajans haberine) zaten yasak koyamazlar. Zira haber yayınlandığı anda herkese aittir. Mahreç kullanarak herkes tekrarlayabilir.

Haberin Devamı

Gazeteler herşeye yasak koyuyor, ancak ceplerinden para ödedikleri muhabir veya köşe yazarlarının ekranlara çıkmasına ses çıkartmıyor. Zira işlerine geliyor.

Peki, yarın bu kanallar da görüntü-haber yasaklamasına başlarlarsa, “benim yayınladığım görüntü/haberi de sen kullanamazsın” derse ne olacak?

Tavsiyem, bindikleri  dalı kesmemeleri, “Alikıran baş kesenliği” bırakmaları, internet siteleri ve kanallarla konuşup bir orta yol bulmalarıdır.

Unutmasınlar ki, gelecek internet ve haber kanallarındadır. Yazılı basın bu yollarla ayakta kalacağını  düşünüyorsa çok  yanılmaktadır.

Yazarın Tüm Yazıları