Paylaş
Türk-Amerikan ilişkilerine ince ayar yapılıyor. Bir süre önceki tehlikeli gidiş, yerini daha sakin bir sürece bırakıyor. Karşılıklı, yeni bir deneme, ilişkileri rayına oturtmak için yeni bir fırsat yaratılıyor.
Obama yönetiminde ateş püskürenlere Beyaz Saray’dan “Türkiye’yi hırpalamayın” mesajı çıktığı anlaşılıyor. Başkanın haftasonu Hürriyet’e verdiği demeç, (“İlişkilerimiz dayanıklıdır, bazı anlaşmazlıklar olabilir, önemli değil” ) bunun ilk işareti sayılmalı.
Ardından da, yönetimin, Ermeni tasarısının Temsilciler Meclisi gündemine gelmesi konusundaki duyarlığı da, buna eklemek gerekir. Anlaşılan, Yönetim Ankara’yı daha anlayışla izlemeye hazırlanıyor. Nitekim, geçen hafta İstanbul’a sırf“Türk-Amerikan ilişkilerindeki gidişidönüştürmek ve Türkiye’yi anlamak” için gelen bir diğer heyetin ziyareti de dikkatleri çekti.
Başta, eski Dışişleri Bakanı Madeleine K. Albright olmak üzere, Amerika’nın dış politikası hazırlanırken görüşleri dikkate alınan, Emekli Büyükelçiler, Sivil Toplum Örgütleri, Akademisyenlerden oluşan (Morton Abramowitz, Henri Barkey gibi) ve Amerikan Barış Enstitüsü tarafından organize edilen bu ziyaretin amacı, Ankara’da ne olup bittiğini, Türkiye’nin nereye gittiğini, gerçekleri yerinde incelemek ve anlamaktı.
Hepsi, Türkiye ile ilişkilere çok önem veren, bölgeyi iyi bilen, daha da önemlisi Obama yönetimine yakınisimlerdi. Anlayacağınız, kimsenin kimseyi ikna etmeye veya haklı davalarımızı anlatmaya ihtiyacı yoktu.
Nitekim de öyle oldu.
Onlar sordu,İlter Türkmen başkanlığındaki Türk katılımcılar dagörüşlerini paylaştılar. Emin olun, görüş çeşitliliği ve yapılan analizler açısından toplantı son derece bilgilendiriciydi. Erdoğan’a zaman zaman eleştiren isimler dahi, Başbakanın hakkını verdiler.
ARTIK, ESKİ ABİ-KARDEŞ İLİŞKİSİ KALMAMIŞ...
Daha önce de bu tip toplantılara çok katılmışımdır, ancak bu defakinin tonu ve havası bambaşkaydı. Sonunda yayınlanan açıklama da bu gerçeği gösteriyor. Konuşmalardan çıkardığım izlenimlerimi özetleyerek şöyle aktarabilirim:
- Türk-ABD ilişkileri artık eskisi gibi, büyük abinin sözünden çıkmayan kardeş görünümünde değil. Amerikalıların bir bölümü, Türkiye’nin bölgede önemli bir rol oynadığını kabul ediyorlar, ancak Washington’un önemli bir bölümü bu gerçeği henüz içlerine sindirebilmiş değil.
- ABD’nin Ak Parti’den vazgeçmesi veya sırtını dönmesi gibi bir durum söz konusu değil.Bundan böyle görüş ayrılıkları, hatta ciddi anlaşmazlıklar olacağını görüyorlar. Ancak yolun sonunda yine de aynı kampta buluşulacak.
- Washington'da artık genel tutumunu değiştirmek zorunda olduğunun farkında. Türkiye’nin, İran-Hamas-Hizbullah-Sudan ve Suriye ile ilişkilerini sevmiyor, ancak yutkunup kabullenmesi gerektiğini de görüyor.
- Eski “Stratejik Ortaklık” deyiminin içinin tamamen boşaldığı, onun yerine başka bir slogan aranması gerektiği de kendini açıkça gösteriyor.
- Türkiye’nin eksen kaymasından çok, kendine yeni bir yer ve yaklaşım aradığı kabul ediliyor.
- Türkiye’de bir eksen kayması olmadığı kabul edilmekle birlikte, Ankara’nın kendini daha doğru dürüst anlatması gerektiği de sık sık tekrarlandı.
- İran ve İsrail konusundaki Türk tutumunun değişmesi gereği kadar, Amerika'nın da Türkiye ile politikalarını paylaşması gereği üzerinde de duruldu.
ANKARA’DA TUTUMUNU AYARLAMALI
Aslında bu heyetin asıl amacı, Türkiye’yi Washington’da anlatmak. Türkiye tartışmalarını olumlu yönde etkilemek, doğru bir çizgiye oturtmak.Nedeni deAnkara'nın, eksen kayması olmadığını ABD’de yeterince anlatamaması. Davutoğlu’nun ABD’ye her gidişindeki temaslarındaders verircesine uzun konuşmasına rağmen kimseyi inandıramaması. Diğer bir nedeni de, demokrasinindaha da derinleşmesini sağlamak.
Bu toplantı ve ardından yapılan açıklama, bu yönden Türkiye’nin bölgedeki yaklaşımını anlatma yönünden çok yararlı olacak. Ancak, unutulmaması gereken bir diğer nokta da, bu çabanın Türkiye tarafından da desteklenmesi gereğidir.
Ankara’nın da tutumuna iyice ayar yapması, Washington’u yerinden zıplatmaması, İsrail’i sürekli dövmemesi bekleniyor.
Her konuda olduğu gibi, tango dansı tek başına değil, iki kişiyle yapılır.
ERMENİ PROTOKOLLERİNİ MUMLA ARAYACAĞIZ...
Ermeni Soykırım tasarısında, uzatmaların oynandığı sırada, bir kaza golü yemekten zor kurtulduk.
Obama yönetiminin baskısı, Ermenilerin Kongre'de yeterli sayıda oy ve Yahudi lobisinden bekledikleri desteği bulamamaları sonucu, top dışarı çıktı.
Herkes rahat bir nefes aldı. Oysa hiç merak etmeyelim, Nisan ayında yeni bir tasarı gelecek. O da geçmezse, gelecek yıl tekrar bir yenisi sürülecek. 2015’e kadar(Soykırım iddialarının 100'üncü yıldönümü) bu baskı devam edecek. Önemli bir adım atılmaz, beklenmedik bir gelişme yaşanmazsa, Ermeniler 2015’e kadar Soykırım tasarısını, ne yapıp edip çıkarmaya çalışacaklar.
Bu süreci durduracak tek unsur, Erivan ile imzalanan protokollerdi. Üstümüzdeki baskıyı kaldıracaktı. Ancak, bu protokolleri –birbirimizi aldatmayalım- Ankara hayatta tutamadı. Dışişleri Bakanlığı, ya Azerilere iyi anlatamadı veya Azeri kardeşlerimiz önce aldırmadı veya ciddiye almadı, ancak iş ciddiye binip imzalar atılınca ayağa fırladılar. Türkiye'de Aliyev’i kıramadı, Bakü’ye boyun eğdi.
Özetle, Ankara şimdi bin pişman.
Bu protokolleri yeniden canlandıramadıkça, Ermeni sarmalından kurtulmanın imkansızlığı ortada.
Peki ne yapacağız?
2015’e kadar her yıl bu işkence yaşanacak mı?
Paylaş