Paylaş
Eğer sabırlıysanız...
Bir toplumun nabzını iyi tutabiliyorsanız...
İstediğiniz herhangi bir konuyu, sürekli tartıştırarak, insanları konuşturarak, eninde sonunda arzuladığınız şekle sokabilirsiniz.
Batı dünyasında çok kullanılan bu yöntemi şimdilerde, Erdoğan türban konusunda uyguluyor.
Önce Anayasayı değiştirmekle yola çıktı.
Bence iyi hazırlanılmamış bir formülle hareket etti ve başaramadı.
Şimdi, siper savaşı yapıyor.
Teker teker siperleri çökertip, sonunda istediğini elde etmeye çalışıyor.
İlk siper, laik kamuoyunun vicdanının dahi pek kabul edemediği Üniversitelerdeki yasak konusuydu.
Bugün gelinilen noktaya bakacak olursak, Üniversitelerdeki yasak yavaş yavaş eritiliyor. Bunun başlıca nedeni de, Üniversite Yasağı’nın mantıksızlığı, kamuoyunda kabul görmemesi. Adeta zorla sürdürülmesi.
Laik kesim ise, hiç yerinden kıpırdamıyor.
Savunulması en zor siper olan Üniversiteleri, adeta inanmayarak korumaya çalışıyor. Zira, “Bunu kaybedersek, sonraki siperler de düşer” mantığıyla hareket ediyor. Oysa her geçen gün, Üniversitelerdeki yasak kendi kendine, büyük bir savaş verilmeden eriyor.
Vicdanlar kabul etmediğinden dolayı, bu siper ha düştü, ha düşecek.
İKİNCİ SİPER, TÜRBANLA HİZMET VERME SERBESTİSİ...
Üniversitelerdeki yasağın aşılmasından sonra sıra, ilk-orta- liselere ve türbanın hizmet veren mesleklerde de serbest bırakılmasına gelecek. Asıl savaş orada yaşanacak. Sağlık sektörü, yargı gibi alanlar başta olmak üzere, Üniversite mezunları, okudukları alanlarda mesleklerini icra etmek isteyecekler.
O zaman ne diyeceğiz?
“Okumasaydın” deyip , kapıyı kapatacak mıyız?
Kadın doktor, bir erkeği muayene etmeyecek, erkek bir cerrah bir kadını ameliyat etmeyecek mi?
Yoksa, bu ikinci siper daha iyi tahkim edilerek, Üniversiteye başörtüsüyle girenler, belirli meslekleri türbanlı icra edemeyeceklerini bilerek mi okuyacaklar?
Sıra ilk- orta ve liselere geldiğinde ne olacak?
Bence bu konu, Üniversitelere türbanlı sokmama mücadelesinden çok daha önemli.
ÜÇÜNCÜ SİPER, DEVLET DAİRELERİ ...
Üçüncü Siperde ise, Devlet Dairelerinde, Bürokraside başörtüsüyle görev yapabilmek ve son aşamada TBMM’ne girebilmek savaşı yaşanacak.
Türban, dini ilkelere inancı gösteren, ideolojik bir sembol.
Türbanlı bir polis, asker veya savcı-yargıç, kendi kadar inançlı olmadığını gördüğü veya hissettiği kişiye nasıl yaklaşacak?
Tarafsız olmasına imkan var mı?
Amerika veya Avrupa da da din unsuru son derece önemli. Ancak, din bu alanlara kesinlikle sokulmuyor.
Anlayacağınız, türban-başörtüsü siper savaşları daha çok uzun süre hayatımızın bir parçası olacak.
* * *
YA UZLAŞI VEYA TÜRBAN KAZANACAK ...
CHP lideri, laik kesimin kendi kendini düşürdüğü bu tuzağı çok net şekilde görüyor.
Bundan dolayı da, kaybedilmek üzere olduğu Üniversiteler Siperinde fazla ısrar etmemeye ve yasağın yavaş yavaş kalkmasını görmezden gelmeye başladı. O da, bu siperin savunulamayacağını görüyor. Toplum vicdanının, devletin genç insanlara nasıl giyinilmesi gerektiğinin dersini vermesini kabul etmediğini hissediyor.
Enerjisini “kaybetmeye mahkum olduğu bir siper savaşında” harcamak istemiyor. Aksine, daha çok önem verdiği ve kamuoyunu daha kolaylıkla arkasına alabileceği, 2'nci-3'üncü siperlere bırakmaya hazırlanıyor.
Bence de doğrusunu yapıyor.
Neden doğru biliyor musunuz?
Türk toplumu, tahminlerin de ötesinde bir hızla dönüşüyor.
Artık yasal engeller veya yasaklarla bazı kurallar yaşatılamıyor.
Artık insanlar günlük yaşamlarında ne giyeceklerine kendi kendilerine karar vermek istiyorlar.
Bugüne kadar, dindar kesim çok ödün verdi.
Şimdi sıra laik kesimde.
Laik yaşamın ne anlama geldiğini yeniden düzenlemek ve Türkiye’nin laik sistemini yeniden ele almak zorundayız.
Uzlaşmak zorundayız.
Eğer, mantıklı isteklere göz yumarsak, bu ülkenin laikliğini tehlikeye atmayız. Israrla en mantıksız beklentilerimizi dahi dayatırsak, uzun vadede kaybederiz.
Anayasa Mahkemesinin değişeceğini, Yargının, Askerin ve Polisin yaklaşımının farklılaşacağını, iktidarların daha uzun yıllar boyunca muhafazakar partiler tarafından paylaşılacağını düşünürsek, gerçekçi davranmak ve uzlaşı aramaktan başka çaremiz yoktur.
Paylaş