Terörle mücadelede ince ayar...

Avrupalı, terörle mücadele ederken kimse ağzını açmıyor. Türkiye ise hemen hemen aynı yasalarla, aynı mücadeleye girince kıyametler kopuyor. Bu farklılık, biraz çifte standarttan, ancak biraz da bizim uygulama tavrımızdaki bozukluklardan, hoyratlıklardan kaynaklanıyor.

Bazı çevrelerde bir kuşku var.

Terörle Mücadele Yasasında bazı değişiklikler yapılıyor. Örneğin İngiltere veya Almanyada uygulanan ancak bizde bulunmayan bazı maddelerin eklenmesi söz konusu.

Yapılacak değişiklikler ne kadar AB kriterlerine uyarsa uysun, İngiltere veya Almanya’daki örnekleri aynen alınıp uygulansın, Avrupa kamuoyunda tepki doğacaktır. Her ne kadar genel olarak terörle mücadelede Avrupa artık eskisi gibi davranmıyorsa da, yine de kenarından köşesinden eleştirilerle karşı karşıya kalacağız.

Bu çifte standartın gerekçesi acaba nedir ?

Neden biz yapınca eleştiriliyoruz da, İngiltere, İtalya, Amerika veya Almanya yapınca eleştirilmiyorlar.?

Özellikle Batılı uzmanlar ve Sivil Toplum Örgütleri yetkilileriyle konuştum ve aldığım yanıtlardan şöyle bir manzara çıktı :

1. ÇİFTE STANDART:
Avrupa Kamu oyunda ve Avrupalı Sivil Toplum Örgütlerinde Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı bir ön yargı vardır. Uzun yıllardan kaynaklanan bu ön yargı, Türk Devletinin kaba kuvvet kullanan, sert tepki gösteren ve özgürlüklere hiç önem vermeyen bir görüntüden kaynaklanmaktadır. Türk Devleti ağzıyla kuş tutsa dahi, Avrupadaki bu çifte standart nedeniyle, kendini kimselere beğendiremeyecektir. Diğer bir neden de, Batılının kendini herkesin üstünde görmesidir. Bu büyüklük kompleksinden kurtulmaları son derece güçtür.

2. SABIKALIYIZ:
Türkiye’ nin özellikle 1960’lardan başlıyarak 1990’lara kadar uzanan “askeri darbeler ve askeri yönetimler” altında yaşaması ve askeri dönemlerde son derece sert uygulamalara başvurulması, Avrupadaki önyargıları arttırmıştır. 1960-90 döneminde Avrupa’da sol güçlüyken Türkiye’ de sosis diyenlerin dahi hapse atılması...Avrupada fikir özgürlüğü ve insan hakları önem kazanırken, Türkiye’de önce Sosyalizme, ardından da Kürt milliyetçiliğine karşı sert uygulamalar, ülkenin sabıkasını arttırmıştır.

3. TAVIR BOZUKLUĞU:
Terörle mücadelede Türkiye’yi en çok yaralayan unsur olarak, güvenlik kuvvetlerinin zaman zaman karşı karşıya kaldığımız tutumu ve yargı sisteminin yasaları farklı yorumlaması olduğu ileri sürülmektedir.

Aynı tip olaylarla karşılaşıldığında, Batı’lıların ve Türk’lerin nasıl davrandıkları şöyle özetleniyor:

- TÜRK güvenlik yetkilileri ( asker veya polis), abartılı şiddete başvuruyor. Görenleri dehşete düşüren dayak veya büyük ateş gücü kullanıyor. Sanıklara, TV kameraları önünde hoyratça davranıyor, itip kakıyor. Hapishanelerde kötü muamele yaygın şekilde uygulanıyor.
- BATI güvenlik kuvvetleri, kamu oyu veya TV kameraları önünde genelde abartılı şiddet kullanmıyor. Sanki ,sanığın haklarına da saygı duyuyormuş gibi bir tutum sergiliyor. Bazen mecbur kalıp, onlar da sertleşiyorlar, ancak genelde soğukkanlı ve yasalara saygılıymış izlenimi veriyorlar. Buna karşılık, yasaları da gaddarca uyguluyorlar. Nazik ancak katı bir tutum alıyorlar.
- TÜRK yargısı elindeki yasaları, günün koşullarına, Ankara’nın tepelerinde esen rüzgarlara göre yorumluyor. Savcı ve hakimler, gerçek terör hareketi ile fikir özgürlüğü çerçevesine giren eylemleri birbirinden ayıramıyorlar. Aksine, en kanlı terör olayı ile 12 yaşındaki bir çoçuğun trak dağıtmasını aynı muameleye tabi tutabiliyorlar. Terörle , fikir özgürlüğü arasındaki ince çizgi yeterince dikkate alınmıyor. Batılı yargı ise, bu ince dengeleri gayet iyi koruyor ve terörle fikir özgürlüğünü birbirine karıştırmıyor.

DÖNÜP DOLAŞIP, İŞ EĞİTİME GELİYOR...

Bugünkü aksaklıkların temeline indiğiniz zaman, karşımıza hemen eğitim çıkıyor.

Öğretmenler gününde kadınları yerlerde sürükleyip coplayan polisin tutumu... Gereksiz zamanlarda silaha davranması, gereksiz sert tepkiler vermesindeki eğitimsizlik...

Geneldeki bu tutum bozukluğumuz yeni de değil.

Dikkat edin, çocukluğumuzdan bu yana, ailemizden okula ve oradan da iş hayatımıza kadar hep itiş kakış içinde yaşamaya alışmış bir toplumuz.

En basit tartışmada dahi, hemen karşımızdaki insanı, fiziğimiz elverirse tehdit ediveririz. Hemen itişmeye gireriz. Bizim için, otoritenin istediği gibi hareket etmeyene dayak atılması normaldir.

Böyle bir toplumdan gelen güvenlik kuvvetlerimizi iyi eğitemediğimiz, toplumumuzu da bu konuda duyarlılaştıramazsak, hem çifte standartın önüne geçemez, hem de Uluslararası normlara uyum sağlayamayız.

Anlayacağınız, sorunun bir bölümü karşımızdakilerden, diğer bölümü de bizden kaynaklanıyor.

Yazarın Tüm Yazıları