Paylaş
Pazartesi akşamı Kanal D Ana Haber çok ilginç bir tartışmaya sahne oldu. FB İkinci Başkanı Nihat Özdemir ile GS Başkanı Ünal Aysal konuğumuzdu.
Nihat Özdemir saydığım bir insandır. Soğukkanlı ve kibardır. Fanatik yönetici hiç değildir. Nitekim, söyleşinin başında çok ağırbaşlı ve mantıklı açıklamalar yaptı. Havayı yumuşattı.
Ünal Aysal da bu sözleri sempatiyle karşıladı ve FB yönetiminin gelişmelerden sorumlu tutulmaması gerektiğini belirtti.
Program tam bitiyordu ki, Nihat Özdemir birden bire atağa kalktı. Şampiyonluğu kaçırmanın tepkisiyle dolu taraftarının gazını almak istemiş olacak ki, Ünal Aysal' a çok ağır ithamlarda bulundu. Bu arada ben de, 32.GÜN programında kullandığım bir sözden dolayı eleştirilerden payıma düşeni aldım.
Sadece Nihat Özdemir değil, bugünkü gazeteleri ve FB' li dostların açıklamalarını okuyunca, olaylardan kimlerin sorumlu olduğu ortaya çıkıverdi. Meğer bakın, o güzelim stadın mahvedilmesine yol açanlar, FB' li taraftarlar değil, GS' lilermiş!!!!!
KUPA :
GS'nin kupayı Kadıköy' de almakta ısrar etmesi, tahrik edici unsurların başında sayılıyor. GS yönetiminin maçtan önce (Resmi olmayan şekilde) TFF nin yapmış olduğu "Takımların kupayı ertesi gün kendi stadlarında almaları" önerisini reddetmiş olmasının FB' liler arasında gerginlik yarattığı belirtiliyor.
GS ise, kupanın maç sonunda stadda alınmasının bir kural olduğunu, yönetim kurulu ve Federasyon’ un bu konuda baştan itibaren kararlı davrandığını ve bu kararlarının maçtan üç dört gün önce açıkça basında da zaten yayınlandığını hatırlatıyor.
AYSAL-TERİM:
Kupanın sahada alınmasında aslında Terim' in daha çok ısrarcı olması ve Aysal' ın da bu konuda tam destek vermesinin taraftar üzerinde olumsuz etki yaptığı belirtiliyor.
GS ise, önemli bir kuralın olaylar çıktı diye bozulmasına karşı çıkıldığını vurguluyor.
BAYRAK :
FB taraftarını sinirlendiren ve olayların çıkmasına neden olan unsurlardan bir diğeri de, maç bittikten sonra, GS' li futbolcuların saha ortasında, ellerinde sarı kırmızılı bayraklarla dans etmeleri ve neşe içinde zıplamaları olarak gösteriliyor. Ayrıca bir de, kupa alındıktan sonra, büyük bir GS bayrağının sahaya dikilmek istenmesi üzerinde duruluyor.
GS' nin bu konudaki yanıtı şöyle: "Koskoca bir şampiyonluk kazanıldıktan sonra, 1 yıllık alın terlerinin karşılığını alan futbolcular ne yapmalıydı? Aman FB taraftarı alınmasın diye, sessizce soyunma odalarına mı kaçsalardı? FB takımı bizi Arena’ da yendikten sonra sevinç gösterilerinde bulundu ve biz sesimizi çıkartmadık aksine alkışladık. "
VE BEN :
Doğrusunu söylemek gerekirse, Nihat Özdemir' in beni de suçlaması ve benim 32.GÜN programında bir ara "Kanlı mı, kansız mı olacak?" başlığını kullanmamın gerilimi arttırdığını açıklaması ve sorumlular arasına beni de sokmasını çok yadırgadım. Zira hem o programda, hem de yazılarımda, bırakın germeyi, FB kazandığı taktirde, GS takımının alkışlamasını önerdim. Hem de defalarca bunu tekrarladım. Suçlandığım 32.GÜN ise, o ana kadar yapılmış en itidal dolu programdı. Hiç haketmediğim bir suçlama ile karşı karşıya kaldım. Buna rağmen alttan aldım ve özür diledim. Sanıyorum FB' li yöneticiler, medyaya benim üzerimden bir mesaj yollamak istemişlerdi. Ancak seçtikleri kişi yanlıştı.
SON SÖZ :
Bazı Kulüplerin yöneticileri giderek yarattıkları bir canavarın (Fanatik taraftar) esiri oluyorlar. Taraftarı tatmin edebilmek için son derece gereksiz açıklamalar yapıyor ve onların arkasına saklanıyorlar. Belki farkında değiller ancak, bu açıklamalarıyla taraftarı asıl onlar geriyor. Sonra da suçu yine taraftara atıyorlar.
Türk futbolunun en büyük sorunu kaliteli yönetici azlığından kaynaklanıyor.
Bunu söylerken, medyanın da tertemiz olduğunu iddia edemeyiz. Biz de gereksiz gerilimler yaratıyoruz. Gerilim sayesinde para kazanan konuşmacılara ekran açarak, bugünkü kaosa katkıda bulunuyoruz.
İşte böylesine bir kısır döngü içindeyiz.
KİTAP KÖŞESİ
HAREM
Muhteşem Yüzyıl, Osmanlı (Kıyam), kitaplar, yazılar… Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili son dönemde çok çalışır olduk. Ama en merak cezbeden yer tabii ki de “Harem”. Zülfü Livaneli’ nin de son çalışması Harem, Destek Yayınevi’ nden çıktı. Çağrı Çoşkun’ un çizdiği, Livaneli’ nin yazdığı çizgi roman bize bir harem ağasının hayatını anlatıyor.
Afrika’ dan başlayan yolculuğu, Osmanlı’ nın Topkapı Sarayı’ nda cariyeler, valide sultan ve padişah ile iyice karışıyor. Harem Ağası, nedir, ne değildir, nasıl olunuru merak edenlere, öneririm. (www.destekyayinlari.com)
Paylaş