Demokrasinin kendini koruma hakkı vardır, ancak böyle değil. İnandırıcılığı cılız yöntemler yerine, hukukun işlediği, demokratik kuralların geçerli olduğu bir sistem oluşturmak zorundayız.
Erdoğan, Erbakan, Bozlak ve Akın hakkında çıkan yasaklar toplumun önemli bir bölümü için inandırıcı olmadı. Seçime 40 gün kala, adeta apar topar açıklanan kararların hukuki değil, siyasi gerekçelerle alındığı kanısı son derece yaygın.
Dışarda da, Türkiye’nin AB kriterlerine uygun değişiklikler yapsa dahi, uygulamada bunları görmezden geleceği izlenimini perçinletti.
Demokratik- Laik sistemin kendini koruma hakkı vardır. Ancak, son gelişmede görüldüğü gibi olmamalıdır.
Siyasi yasak Demokrasilerde en az ve en son kullanılan bir yöntemdir. Demokrasi, farklı görüşleri Meclis çatısına sokar, orada konuşma hakkı verir. Ancak sistemi veya ülke bütünlüğünü tehdit eden görüşlerin ülke yönetimine gelmesini Meclis içinde, sandıkta engeller. Terörü teşvik edenleri cezalandırır. Bütün bunları da, kamu vicdanını zedelemeden, çoğunluğun kafasında kuşku bırakmadan gerçekleştirir. Yasalar son derece nettir. Birbirleriyle çelişmezler.
Son yasakların hukuki yanı toplumumuz tarafından anlaşılamamıştır. Alel acele “ben yaptım, oldu” izlenimi doğmuştur. Bu aculluğun olumsuz sonuçları hem içerde, hem de dışarda seçim sonrasında görülecektir.
BU ŞEKİLDE DEVAM EDEMEYİZ
Türkiye laik-demokratik sistemini bu şekilde yönlendirmeyi sürdüremeyeceğini artık görmelidir. Son 20 yıldır yürütülen bu uygulamaların son noktasına gelinmiştir. Bundan böyle, yeni bir yaklaşımla sistemi koruma yöntemleri bulunmalıdır.
Hem Devlet, hem de karşıt görüşlüler oyunun kurallarını değiştirmek zorundadırlar.
- Devlet, artık eskimiş ve devri geçmiş yasalarını değiştirmeli ve yargıdan elini çekmelidir. Yasalar netleşmeli, fikir özgürlüğünün sınırları genişletilmeli ve demokratik toplumun iç dinamiklerine daha geniş söz hakkı verilmelidir. Adalet mekanizması da ideolojik kararlar yerine, hukuğu ön plana çıkarmalıdır. Çifte stardart izlenimi veren kararlardan kaçınmalıdır. - Farklı görüş sahipleri de, bugünkü sistemi yıkmak istedikleri izlemini veren yaklaşımlara son vermelilerdir. Demokratik haklarını abartılı şekilde kullanmamalılardır. Sistemi kaba güçle zorladıkları sürece, ters tepeceğini ve sonunda herkesin kaybedeceğini bilmelilerdir.
GELİN YENİ BİR SAYFA AÇALIM
Artık olan olmuştur. Hata edilmiştir. Yasaklılar, toplumun gözünde aksine suçsuz görülmektedirler. Toplumun tepkisi seçimlerde daha da açık şekilde görülecektir.
Bundan böyle “yanlış’ta” ısrar etmek yerine, yeni bir başlangıç yapılmalıdır. Kendi kendimizi yaralamak yerine, seçim sonrasında farklı bir anlayışla hareket edilmelidir.
Yasaklamaların hiçbir işe yaramadığını görüp yeni bir sayfa açılmalıdır. Bu sayfa’nın başında da, uzlaşı, ülke’nin bütünlüğü, laiklik ve demokrasinin üstünlüğü yazılıdır.
* * * SEZEN AKSU’YA TEŞEKKÜR EDERİZ
Geçen Cuma akşamı, Sezen Aksu’nun Açık Hava’daki konserine davetliydim. Garip bir tartışmaya neden olduğu için, biraz da gerilim vardı.
Sezen bize konser vermedi. Adeta bir ders verdi. Şarkılar önemli değildi. Konserin yapısı, düşünülüş şekli, vizyonu önemliydi. Cuma gecesi bir müzik konseriyle değil, kendiyle barışmak, birlikte yaşadığı, kültürlerini paylaştığı insanları kucaklamak isteyen bir şölenle ve daha da önemlisi, Sezen’i dakikalarca ayakta coşkuyla alkışlayıp, aynı fikirleri paylaşan müthiş bir toplulukla karşılaştım.
Sezen Aksu’nın vermek istediği mesajı destekleyen, ona sahip çıkan, gözleri yaşararak o kardeşlik manzarasını kucaklayan onbinleri gördüm. Konserin ötesinde huzur ve barış istediklerini gösterdiler. Keşke bu olay bir TV’de bütün Türkiye’ye yansıtılabilseydi. Belki hala yapılabilir.
En güzel yanı, Sezen’in bir misyoner gibi davranmamasıydı. İşi ideolojilere sokmadı. Kimselere gözdağı vermeye kalkmadı. Müziğin, kültürün insanları birbirlerine ne kadar yakınlaştırdığını gösterdi. Çok ölçülü, çok düşünceli abartısız bir “insanlık dersi” verdi.
Bu manzaraya bir de 1 inci Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan’ın katılması ve “Kültür mozaiğimizi gösteren muhteşem bir konser” demesi herkesi daha da rahatlattı. Bravo Nilgün hanımefendi.