Şimdi de, yargıya balans ayarı yapılıyor

Yaşananları özetlemem gerekirse, “yargıda ağır bir ayar yapılmaya çalışılıyor” diyebiliriz. Dışarıdan baktığımız taktirde, bir süre önce iktidar ile TSK arasında yaşananların şimdi de iktidar ile yargı arasında tekrarlandığını görüyoruz. “Kim haklı, kim haksız” diye sormayın. Zira her iki tarafın da haklı ve haksız yönleri var.

Haberin Devamı

İktidar ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki “balans ayarı” sürecine, şimdi de yargı dahil oldu.

 

İktidar ile yargı arasında bir hesaplaşma, bir güç denemesi yaşanıyor.

 

Durumu şöyle özetleyebilirim:

 

Yargı ikiye ayrılmış durumda.

 

Bir bölümü, laik Cumhuriyeti korumak üzerine oluşturulmuş olan düzenitemsil ediyor. Örneğin, Erzincan Başsavcısı, İsmailağa cemaatine karşı bir araştırma başlatıyor ve bu grubun irtica tehlikesi oluşturduğunu belirtiyor. İktidara sempati duyan İsmailağa gibi cemaatlere karşı savaşaçıyor.

 

Haberin Devamı

Diğer bir bölümü ise, tarikat ve cemaatlerin yakalarının bırakılmasını, iktidara karşı tutum alınmamasını istiyor. Onları da, Erzurum savcısı temsil ediyor.

 

Biraz daha özetlersek, iktidar her attığı adımda karşısında yargının dikilmesini artık istemiyor. Yargı’nın değişmesini ve gelişmelere farklı bakılmasını arzuluyor.

 

Yargının genelinde ise, iktidara direnme eğilimi var. Onlar da tüm güçleriyle, eski düzenin devamı için çalışıyorlar.

 

Anlayacağınız, taraflar arasında bir güç mücadelesi yaşanıyor. AKP’ya sempatiduyanlar, yargının değişmesi gerektiğine inanıyorlar. Muhalif görüştekiler ise, eski düzenin devam etmesi için çabalıyorlar.

 

Peki bundan sonra ne olacak?

 

Bu kavga bir süre daha devam eder.

 

İktidar, ya hemen veya seçimde alacağı sonuca göre ilerde,anayasa ve yasa değişiklikleriyle yargının yapısını farklılaştırır. Böylece Türkiye’dekikabuk değişimindeki son halkatamamlanmış olur.

                                                                                  *

 

Haberin Devamı

PKK, GERÇEK YÜZÜNÜ GÖSTERDİ

 

Hep duyardık...

 

PKK’nın her konuda, herşeyi yönettiği, özellikle siyasi kadroların kontrolünü ellerinde tuttuğu ve her dediğini yaptırdığı yazılır çizilirdi.

 

Kürt kökenli vatandaşlarımızın oy verdikleri parti adaylarının da PKK tarafından atandıklarını ve verilen direktiflerin dışına çıkanların hesaplarının kesildiğini de okurduk.

 

Bu bilginin büyük bölümü devlet kaynaklarındangeldiği için de, pek fazla inanılmazdı. Devlet örgütlerinin çarpıttığından kuşku duyulurdu.

 

Meğer doğruymuş.

 

Gerçekten de PKK, halkın oylarıyla seçilmiş temsilcilerini neredeyse birer piyon gibi görürmüş. Örgütün saptadığı politikaların dışına çıkanlar yargılanır, gerektiğinde de cezalandırılırlarmış.

 

Haberin Devamı

Kanal D haberde bilmem izleyebildiniz mi?

 

KCK, PKK’nın bölgede adeta “saha komiseri”gibi çalıştırdığı bir yan kuruluştur.Gelişmeleri yerinde izlerler ve gerekli gördüklerini raporederler.

 

İlk defa somut biçimde, kendi seslerinden yayınlandı. KCK üyesi olan bir temizlik işçisi, Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir’etutumundan dolayı yargılandığını söylüyor ve varılan sonucu tebliğ ediyor.

 

Duyduğumda, önce inanamadım.

 

Tekrar tekrar dinleyince, olayın ciddiyeti daha da ortaya çıktı. Bana “KCK’nın gencecik mensupları, partiyi avucunun içinde oynatır. Direktif verir, gerektiğinde hakaret dahi eder” derler de, kuşkuyla bakardım.

 

Meğer çok doğruymuş.

 

Haberin Devamı

Bu olay, BDP’nin tüm prestijini yok edecek derecede ciddidir.

 

Parti lideri Demirtaş, bu konudaki soruları yanıtlarken nedense sinirlendi. Kanal D haberi, komplonun bir parçasıymış gibi suçladı. “Daha önceden bilinen bir şeylerin şimdi servis edilmesi anlamlıdır” dedi.

 

Ben, Demirtaş’ın farklı bir tepki göstermesini beklerdim. Böyle bir şeyi kabul edemeyeceklerini, PKK’nın seçilmişlere bu şekilde yaklaşamayacağını söylemesini beklerdim.

 

Ya cesaret edemedi veya bu sistemi benimsediği için tepki göstermedi.

 

PKK’yı destekleyenler bu yaklaşımı iyi değerlendirmeli ve ciddi ciddi düşünmelidir.

                                                                                  *

 

Haberin Devamı

ORHAN MİROĞLU’NDAN GÜNEYDOĞU ANILARINI OKUYUN...

 

Güneydoğu’nun en acılı insanları analardır. Can parçalarını kaybetmenin acısını bağırlarına basan, yaslarını içine atan anaların bu sessiz çığlıklarını Orhan Miroğlu kitaplaştırmış. Evrensel Basım Yayın’ dan (www.evrenselbasim.com)çıkan söyleşiler demeti, Güneydoğu gerçeğini çok açık şekilde ortaya koyuyor.

 

Orhan Miroğlu, görüşlerine saygı duyulan, çizgisini hiç değiştirmeyen, her rüzgara göre yeni yön almayan bir düşünürdür. Bu kitabı (Her Şey Bitti, Ana’ya Söyleyin) mutlaka okuyun ve Kürt sorunu’nun bu ülke açısından he kadar çabuk çözülmesi gerektiğine kararınızı verin. Miroğlu’nu tebrik ederiz. Çok başarılı bir eser çıkartmış.

                                                                      *

 

TV HABERCİLİĞİNDE ETİK...

 

Aaaa var mı böyle birşey demeyin.

 

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Prof’u Bülent Çaplı ile İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesinden Hakan Tuncel, sadece öğrencilerine değil, bizlere de ders niteliğinde bir kitap yayınladılar. Bu konuya kafa yoran Türk ve Hollandalı tanınmış isimlerin görüşlerini açıkladıkları çalışmayı tüm iletişim meraklılarına tavsiye ederim. (http://ilef.ankara.edu.tr/etik/)

 

Yazarın Tüm Yazıları