Paylaş
KÜRTSORUNUNU TARTIŞMAYA ALIŞTIK
Cumartesi-Pazar günleri Bilgi Üniversitesinde, Türkiye’nin “Kürt sorunu” tartışıldı. 300 kişiye yakın katılımcı, haftasonunda dinlenmek yerine, konferans salonunu doldurmuştu.
Hiç tahmin etmiyordum. Cılız bir katılım, korku içinde etrafını süzen ve salondan çıkarken tutuklanmamak için,boş sloganlarla konuşan katılımcı bekliyorum.
Tam aksi çıktı.
Büyük kalabalık, çok açık sözlü katılımcılar, geniş bir medya ilgisi vardı ve Kürt sorununun en önemli isimleri bir araya gelmişti.
Bir yanda, 70’li yıllarda “Ben Kürt kökenliyim” dediği ve Meclis restoranında Diyarbakır’dan gelen ve Türkçe bilmeyen seçmeniyle Kürtçe konuştuğu için kıyametler koparılan Milletvekili ve BakanŞerafettin Elçi ... öte yanda, Kürt kökenli olmamasına rağmen, Kürtçülük üzerinde araştırmayapan ve resmi ideolojiye ters düştüğü için hakkında 52 dava açılan, yıllarca hapisanelerde süründürülen bilim adamı İsmail Beşikçi... eski ve yeni tüfekler, bilim adamları, aydınlar, DTP temsilcileri, Öcalan’ın yakınları... Herkes oradaydı.
Aslında devletin yapması gerekeni, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Empati Grubu gerçekleştirdi. Herkesi bir araya getirdiler. Bilgi Ünivesitesi de, bu konferansa ev sahipliği yaparak, farkını ortaya koydu.
Konferansa katılanlarıntümü “aynı sazı” çalmadı. Değişik yaklaşımlar, farklı görüşler ortaya atıldı. Ne Türk-Kürt ne de Kürtler arasında kavga çıktı(!). Ermeni, AB veya Kürtkonularının tartışıldığıher toplantıyı protesto etmeyi reklam aracı gibi gören protestocu gruplar dahi ortalıkta yoktu.
* * *
“PKK’NIN SİLAH BIRAKMASINI KİMSE İSTEMİYOR”
İki gün süreyle, siyasetçisinden, sivil toplum örgütüne, DTP’lisinden Öcalan’ın yakınlarına, PKK’lılardan PKK karşıtlarına kadar geniş biryelpaze ile görüşme imkanı doğdu. Bölgeye gitmeden, bölgenin nabzı Bilgi Üniversitesinde attı.
Çok kişiyle konuştum.
İlginç bulduğum izlenimlerimi ve görüşleri şöyle özetleyebilirim.
Eski silahlı gücünü kaybetmesine rağmen, bölgenin genelinde hala duruma hakim olduğu ve tüm gelişmeleri kontrolü altında tuttuğubelirtiliyor. Resmi yöneticiler ve Güvenlik kuvvetlerinden çok, PKK’nın sözünün dinlendiği vurgulanıyor.
Buna karşılık, PKK karşıtı Kürt grupların ve PKK dışı (Barzani gibi) akımların etkinliklerinin artığına dikkat çekenlerinsayısı da epey fazlaydı.
Örgütün prestjinin özellikle Şemdinli olaylarıyla birlikte yükseldiği, ilk defa para akışı ve gerillakatılımının arttığını söyleyenler çoğunluktaydı.
Eskiden Abdullah Öcalan tartışılmaz liderdi. Dikkat ettim, bu defa Öcayan giderek daha fazla tartışılıyor. Kimine göre, Türk devleti ile yakın ilişkili ve Türk tezlerini savunan bir kişi. Ancak ne olursa olsun, hala toplumun genelini harekete geçirebilen bir isim.
DTP lideri Ahmet Türk, bizimle sohbetindebölgedeki genel inancı şöyle özetledi : “...Kimse PKK’nın silah bırakmasını istemiyor. Zira, Orta Doğu’da yeni bir düzen kurulmaya çalışılıyor. Bu düzen kesinleşene kadar, PKK’nın devre dışı kalmaması için herkes elinden geleni yapıyor. Ne T.C. Devleti, ne Kuzey Irak, ne de başka güçler. Bugünkü durumun sürmesi isteniyor. Bunun için örgütün üstüne gidiliyor, yumuşama yaratacak adımlar atılmıyor. ..”
Son derece ilginç bir saptamaydı ve konferansa katılanların büyük bölümü tarafından onay gördü.
Güneydoğu’dan gelen heberler hep yanı noktalarla buluşuyordu: Siyasi liderler büyük sözler söylüyorlar, vaatlerde bulunuyorlar ancak bunların hiçbiri gerçekleşmiyor. O zaman da hayal kırıklığı artıyor.
Beklentiler de şöyle özetleniyor:
1980-90’larda Öcalan’ın bölgedeki tüm Kürt toplumlarının lideri olduğu belirtilirdi. Talabani-Barzani ikilisiningiderek gölgede kaldığı vurgulanırdı. Irak istilasından bu yana, masadaki yerler değişmişe benziyor. 1998’de Öcalan’ın yakalanıp İmralı’yahapsedilmesi ve daha da önemlisi Barzani’nin uyguladığı politikalar, Güneydoğu’da yaşayan Kürt kökenli Türk vatandaşlarını da çok etkilemiş görülüyor. Her ne kadar son aşamada hala Öcalan tercih ediliyor olsa dahi, Barzani’nin prestiji artık gizlenemeyecek kadar açık ve giderek artıyor.
Türk silahlı Kuvvetlerinin Irak’a girişini engelleyebilen bir lider görünümünü kazanan Barzani ve partisi KDP, şu sıralarda Güneydoğu bölgemizdeki birçok “fikir önderinin” favori ismi olarak niteleniyor.
Kürt hareketinin herhalde en büyük hendikapı, ortada çok fazla fikir öncüsügörünümünde insan dolaşması, buna karşılık lider konumunda bir kimsenin görünmemesi. Ahmet Türk mü, Leyla Zana’mı? Yoksa, OsmanBaydemir’e mi kulak verilmeli? Bulidersizliği Öcalan’ın tercih ettiğini seyleyenlerde var. Ancak böyle bir durum ister istemez müthiş bir kafa karışıklığını da beraberinde getiriyor. Çok fazla ses, sayısız görüş, birbiriyle çelişen çözümistekleri çıkıyor. O zaman da, ne bölge halkı, ne Türkiye, ne de dış dünya bir çözüm çalışmasına girebiliyor. Sorun böylece ortada kalıyor.
İşin pratik yönüne bakılırsa, önümüzdeki Salı günü kutlanacak olan Nevruz , Kürt hareketinin boyutlarını ve gücünü gösterecek. Hazırlıklar yapılmış. Büyük bir sivil itaatsizlik sergilenecek. Tabii bu arada bazı grupların provokasyona girmeleri de büyük olasılık.
İşte bu toplantıdan size aktarabileceklerim.
Yarın, Kürt olayının değiyen cehresini daha geniş bir açıdan anlatmaya çalışacağım.
Paylaş