Paylaş
Dünkü yazımda da değinmiştim.
Lübnan tartışmalarının asker göndermekle, Türkiye’nin uluslararası konumu, askerimizin hayatını kaybetme olasılığı ile hiç ilgisi yoktu. Herkesin ayrı bir düşüncesi, ayrı bir ideolojisi vardı.
Kavganın temelinde de, AKP’ye muhalefet yatıyordu. Adeta, önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek genel seçimlerin bir mini provası yapıldı.
Her şeyden önce, AK Parti’nin iç dayanışması denendi. Acaba parti içi muhalefet ne oranda güçlüydü? Erdoğan kontrolü kaybedebilir miydi?
Bu soruların yanıtları çok net olarak çıktı.
Erdoğan, teşkilatına ve grubuna son derece hakim. Ret oyları, beklenenden daha az çıktı. Grup, sağlıklı bir dayanışma gösterdi. Bu sonucun alınmasında, CHP Milletvekili Bayram Meral’in dediği gibi, seçim öncesinde listeye girememe korkusunun rol oynadığı açık. Ancak ne olursa olsun, AK Parti dağılmamış, aksine kemik gibi birbirine bağlanmış bir parti görünümü verdi.
Erdoğan aynı başarıyı, kamuoyunu ikna etme konusunda gösteremedi. Kamuoyu desteğini yanına çekemedi. Bu durumun seçim sandığına nasıl yansıyacağı şimdiden bilinmez. Ancak, AK Parti’ye muhalefetin yaygınlaştığı da açıkça göründü.
Muhalefet partileri bu defa da kazanamadılar. Kamuoyunu harekete geçiremediler. Toplumun kafasını karıştırmayı başardılar. Hükümeti hırpalayabildiler. Bu yönden puan kazandılar. Ancak, o kadar...
Bundan sonrası, Lübnan’daki gelişmelere bağlı. Eğer, beklenmedik olaylar patlar veya Türkiye’yi karıştırmak isteyenler Lübnan’daki Türk askerine karşı komplo kurdurur, saldırı düzenler ve şehitler gelmeyebaşlarsa, işte o zaman kıyamet kopar. Seçim sürecine daha da yaklaşıldığı bir dönemde AK Parti çok yara alır. Muhalefet AKP’yi hallaç pamuğu gibi atar. Zaten benim korkum da, başka hesaplar uğruna istikrarımızı bozmak isteyenlerin harekete geçmeleri. Eminim, bu fırsatı değerlendirmek isteyenler çıkacaktır.
Yeter ki bizler bu oyuna düşmeyelim.
* * *
RAMAZAN ŞENLİĞİ SULTANAHMET’E YAKIŞMIYOR
Sultanahmet Meydanı’nda 11 yıldan beri Ramazan şenlikleri düzenleniyor. Ramazan şenliği dediğiniz, pırıl pırıl, neşe ve eğlence saçan bir eylem değil. Tam aksine, pisliğin kol gezdiği, birbirinden çirkin çadırların kurulduğu, çoğu sağlığa aykırı yiyeceklerin satıldığı, köfte dumanları arasında dolaşılan bir şenlik alanı.(!)
Sultanahmet Meydanı’na yazık ediliyor.
Eminönü Belediyesi’nin bu şenliği tüm iyi niyetiyle düzenlediğinden hiç kuşkum yok. Başkan Er, Ramazan süresince halka bir etkinlik sağlamakistiyor. Haklıdır. Ancak, bu işin yeri Sultanahmet değil.
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’un bu konudaki itirazı çok haklı. Belki vatandaş isteyebilir, ancak Sultanahmet’in bu kadar hoyratçakullanılmaması gerekir.
Sultanahmet Meydanı, İstanbul’un en gözde alanıdır. Eğer İstanbul “Dünya kültür merkezlerinden” biri ise... Eğer İstanbul mutlaka ziyaret edilmesi gereken kent ise, bunda Sultanahmet’in büyük payı vardır.
Eminönü’nde oturan birkaç yüz kişinin hoşuna gidiyor diye, bu değerli alanı pislik yuvası haline getirmememiz gerekir.
Ramazan şenliği, Sultanahmet Meydanı yerine, ister Gülhane Parkı’na, ister aynı bölgede başka bir yere taşınabilir.
Eminönü Belediye Başkanı Er, bu olayı kişiselleştirmemeli ve çözüm yolu aramalı. Yoksa, hepimizin gözü bu yıl Sultanahmet’in üstünde olacak.
* * *
AB’YE NE ZAMAN SIRA GELECEK?
En gereksiz konular tartışılıyor.
En gerekli konularda ise, öylesine boş tartışmalar yapılıyor ki, insan inanamıyor. Hükümet üyeleri, zamanlarının büyük bölümünü bu tartışmalara ayırıyor. Başbakan, Dışişleri Bakanı her şeyi bir yana bırakıp, incir çekirdeğini doldurmayacak kavgalara yanıt veriyorlar.
Bu sırada, Türkiye’nin geleceğini her şeyden çok etkileyecek olan Avrupa Birliği’ni düşünen yok... Babacan nihayet Avrupa turuna çıktı, kimsenin umurunda değil... Bürokrasi Avrupa Birliği’ni çoktan unuttu bile... Avrupa Parlamentosu ağır bir rapor onaylıyor, gereken değişiklikleri yapabilmek için bir tek parlamenterimiz dahi Brüksel’e gitmiyor... Kıbrıs nedeniyle dev bir krize doğru kayıyoruz, kimsenin umurunda değil.
AKP, bindiği dalı kesmeye devam ediyor.
AB’nin bayraktarlığını yaptıktan sonra, şimdi görmezden geliyor.
Neden?
Ne zaman, Avrupa ile ilişkileri düşünmeye başlayacağız?
Geç kalırsak, sonradan pişman olacağımızı da unutmayalım...
Paylaş