Paylaş
Esad rejiminin düşürülmesi konusu artık inada bindi.
Nedenleri de son derece önemli ve Türkiye’ yi de çok yakından ilgilendiriyor.
Bize göre, Rusya’ nın Suriye liderine destek vermesininin iki nedeni var:
İlki, Suriye’ nin Tartus limanındaki üssünü korumak ve bu sayede Akdeniz’ e ulaşabilmeyi sağlamak. Diğeri de, eski müttefiki Suriye’ ye silah satışını sürdürebilmek, böylece Orta Doğu’ da da söz sahibi olabilmek.
Geçenlerde, ardı ardına açıklamalar yapıldı ve en son olarak da, Moskova’ daki Strateji ve Teknoloji Analizleri Merkezi Direktörü Ruslan Pukhov’ un bu konuyla ilgili son derece önemli bir makalesi yayınlandı. Yukarıda saydığım gerekçelerin artık önemli olmadığını ve Putin’ i asıl Radikal İslam’ ın rahatsız ettiğini belirten Pukhov, Rusya için hayati başka noktalara değiniyordu.
Uzmanlarımızın dikkatine:
Herşeyin başında, Tartus Limanı’ ndaki üssün hiç de sanıldığı kadar önemli olmadığı geliyor. 50 kadar denizci ve birkaç barakadan ibaret olan bu üs, bayrak göstermenin dışında hiçbir stratejik avantaj sağlamıyor.
Silah satışı da, 2011 yılında, Rusya’nın tüm satışının yüzde 5’ ini teşkil ediyor. Üstelik Ruslar Şam’ a, uzun zamandır ileri teknoloji ve ateş gücü yüksek silah satmıyor. Bundan sonra da, yeni kontrat imzalamayacaklarını açıkladılar.
Rusya için, Suriye rejiminin devrilmemesi bambaşka açılardan önem kazanıyor:
- Esad’ ın “Batı” tarafından, Libya’ nın Kaddafi’ si gibi devrilmesi, Rusya’ nın Orta Doğu’ daki son müttefikinin de yok olması ve Rusya’ nın sembolik anlamda dahi olsa, “Süper güç” statüsünün tümüyle erimesi anlamına gelecektir. Moskova, işte bunu istemiyor ve Esad’ ı “Batı” ya bırakmamak için mücadele ediyor.
- Putin, “Batı” nın Orta Doğu’ da böylesine rahatça hareket etmesinden son derece rahatsız. Özellikle “Arap Baharı” nın bölgeyi alt üst etmesini ve laik rejimlerin devrilip, yerine “İslamcıların” hakimiyet kurmasını Rusya’nın aleyhine bir gelişme olarak niteliyor. Moskova için “Otoriter laik rejimler”, “İslamcı” lara karşı en önemli korunma unsuru ve bu çerçevede de Esad, o kadar da kötü bir diktatör değil. Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ ın, Suriyeli muhaliflere verdiği destek de, “İslamcıların” baskısı olarak görülüyor.
- Rusya, başta ABD olmak üzere, “Batılıların” istedikleri yönetimleri, BM kararlarını çarpıtma pahasına, devirmesine de ateş püskürüyor. Örnek olarak da Libya gösteriliyor.
Özetlemek gerekirse, Rusya bu işin peşini kolay kolay bırakmayacak. Eğer Esad içerideki muhalefeti yatıştırabilir ve kan dökülmesini durdurursa mesele yok, ancak olaylar bugünkü tempoda devam ederse, Moskova da eninde sonunda Esad’ ı bırakmak zorunda kalır.
BARZANİ’ NİN MESAJI, DENGELERİ DEĞİŞTİREBİLİR
Esad’ ın bu kadar direnmesinin dış nedeni Rusya-Çin-İran üçlüsü ise, içerideki nedeni özellikle Hristiyanlar ve Kürtlerin önemli bir bölümünden aldığı destektir. Onların da korkusu, Esad’ dan sonra iktidarı “İslamcıların” alması ve ülkenin laik sisteminin bozulması.
Bu dengede Kürtler önemli rol oynuyor. Bir bölümü Esad’ ı desteklerken, diğer bir bölümü muhalefet ediyor. Bu bölünme de, Esad’ ın işine yarıyor.
Barzani’ nin önceki gün yaptığı açıklama bu açıdan son derece önemli.
Suriye Kürtlerinin birleşmesi ve birlikte hareket etmeleri halinde, dengelerin nasıl değişeceğine işaret eden Barzani, ortak bir strateji oluşturmaya çalışıyor. Başarılı olabilir mi bilinmez, zira Kürtler arasındaki görüş ayrılıklarını gidermek hiç de kolay bir şey değildir.
Kürtler de, her ne kadar Esad tarafından adam yerine konulmuyorlarsa dahi, ileride İslamcı bir rejimle karşı karşıya kalmaktan korkuyorlar. Onlar da, bu yönden Ruslar gibi, Esad’ı adeta “Ehven-i- şer bir diktatör” olarak görüyorlar.
Ancak durum giderek gerginleşiyor.
Rus-Amerikan-İran itişmesi arasında, Kürtlerin bir taraf seçme gerekliliği giderek artıyor. Barzani’ nin de istediği, bıçak kemiğe dayanmadan Kürtleri kendi siyasi liderliği altında birleştirmek ve güç kazanmak.
Başarabilir mi?
Önümüzdeki haftalar bu yönden çok önemli… Eğer Barzani kazanır ve Kürtler topluca
Esad’ a muhalefet ederlerse, dengeler büyük oranda değişir.
EYVAH, İSTANBUL’ A GELİYORUM(!)
Yandık demektir… Günü birliğine İstanbul’ a gelmem gerekiyor. Şimdiden kara kara düşünmeye başladım.
Kara Yolları Genel Müdürü Cahit Turan beyin tavsiyesi üstüne hemen tatile çıkmıştım. Böylece trafikten bir araç eksilterek, her gün eziyet çeken halka bir katkıda bulunabileceğimi düşünmüştüm.
Şimdi Haber Merkezine soruyorum ve durumun hafifleyip hafiflemediğini araştırıyorum. Verdikleri haberler inanılır gibi değil.
İstanbul’da trafik duruyormuş.
Aman Allahım, ne yapacağım şimdi?
Günü birliğine gelip yollarda kalmak, uçakları kaçırmak ve tekrar geri dönememek var.
Ben Genel Müdürün sözüne güvenmiştim.
Ne yapacacağım şimdi?
Şansımı denedikten sonra, İstanbul maceralarımı yine yazacağım…
Paylaş