Paylaş
Bilenler biliyor. Bilmeyenlere, duyurmak istiyorum.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, 8 ay sonra görevini bırakıyor.
Aslında gelecek yıl hem Avrupa Parlamentosu seçimi var, hem AB Komisyonunun tümü değişecek. Yeni bir Başkan ve yeni üyeler seçilecek. Olli Rehn’ de bu çerçevede ayrılacak.
Bu habere bazılarımız çok sevinecek, bazılarımız çok üzülecek. Olli Rehn, görev süresinde daima Türkiye’yi kolladı. Engel çıkarmak isteyenleri engellemeye çalıştı. Türkiye’yi zamanında sert şekilde de eleştirdi. Bunu da, kendi kalemize gereksiz goller atmayalım diye yaptı.
Çalışmalarını yakından izlediğim için,rahatça söyleyebilirim ki, Rehn’i ilerde mumla arayacağız.
Nedeni de, Komisyon’daki bu posta (Genişlemeden Sorumlu Komiser) şimdilik iki aday var. Biri, Fransa’dan geliyor. Henüz adı belli değil. Fransız hükümeti bu postu istediğini belirtmiş. Diğeri de, Alman Başbakanı Merkel’e çok yakın bir isimmiş.
İkisi de birbirinden tehlikeli.
Olli Rehn, geçen gün Brüksel’de TÜSİAD heyeti ile bir görüşme yaptı. Her ne kadardaha sekiz aylık süresi olsa dahi, işin sonuna gelmiş sayılır ve TÜSİAD’çılara gider ayak bir uyarıda bulunmuş:
“... Aman, Ulusal Programınızı biran önce tamamlayın. İşi uzatmayın. Sonra çok zorlanırsınız” mesajını vermiş.
Anlaşılan, hükümetin AB konusunda hala hareketlenmediği, ayak sürüdüğü Brüksel’den de görülmüş.
Gerçekten de, Başbakan, AB dosyasına gönül koymuş değil. Bu projeye Abdullah Gül gibi yaklaşamıyor. Ucundan tutuyor. Oysa, hepimizin beklentisi, Anayasa Mahkemesi sonrasında kolları sıvayacağı ve AB dosyasını canlandıracağı yolundaydı.
Gizli bir planı varsa bilemem, ancak, şu aşamada dışarıdan bakıldığında görünen, iktidarın ayak sürüdüğü şeklinde.
Olli Rehn, aynı uyarıyı haftaya Pazartesi Brüksel’de yapılacak olan AB-Türkiye troykasıtoplantısında Ali Babacan’a da tekrarlayacak. Büyük bir olasılıkla, Dışişleri Bakanı da “Hayır, hızla çalıyoruz” diyecek.Oysa, işlerin iyi gitmediğini en iyi bilen kişi yine kendisi.
* * *
BABACAN, AB’DE YANLIZ KALIYOR
İşlerin bu noktaya geleceğini sanmıyordum.
Ankara’dan gelen haberler hiç iç açıcı değil. Hele bundan 2-3 hafta önce Ulusal Programın ele alındığı kabine toplantısındaki hava, Türkiye-AB ilişkilerini yakından izleyen herkesi rahatsız etti. Buna göre, Ali Babacan yapayalnız kalmışdurumda. Ulusal Program konusunda, Dışişleri Bakanını destekleyen tek bakan, Atalay olmuş.
Tabii en önemlisi Başbakan’ın yaklaşımı.
Avrupa Birliği dosyası şu anda AKP yönetimini pek ilgilendirmiyor.Kabinenin ve Başbakan’ın önceliği, Mart ayındaki yerel seçimler. O zamana kadar da, iktidarı rahatsız edecek hiçbir şeye dokunmak istemiyor.
Başbakan’ın yaklaşımı da mesafeli. Örneğin, Ulusal Programın Bakanlar kurulundaonaylanmasına gerek olmadığını, kitap halindeyayınlanmasının yeterli sayılacağını söylemesi, hemen dikkatleri çekti. Oysa tam aksine, onay gerekiyor. Aksi halde bağlayıcı olmuyor.
Bütün karmaşanın arasında Ali Babacan tek başına kalmış durumda. Abdullah Gül, Çankaya’ya çıktığından bu yana, ne kadaruyarıda bulunursa bulunsun, o da Erdoğan’ı yüreklendiremiyor, Ali Babacan’ın işini kolaylaştıramıyor.
Bu gidiş, hem içerde hem de dışarıda, Türkiye’yi Avrupa dışında tutmak isteyenleri çok memnun ediyor. O kadar ki, artık Türkiye’yi yavaşlatmak için çaba dahi harcamıyorlar.
Eğer bizler hareketlenmezsek, Türkiye dosyası bu şekilde yavaş yavaş eriyecek ve zaman içinde de duracak. Yolun sonu yaklaşıyor ve biz iç politika oynuyoruz.
AB dosyasına yeniden kan vermekve eski heyecanın doğmasını istiyorsak, herşeyi yeniden düşünmek ve yepyeni bir mekanizma kurup harekete geçmek zorundayız.
Aksi halde, Ali Babacan bu projeyi kurtaramaz...
Paylaş