Aman allahım, bu ne şiddet ve hiddet...Geçen haftaki Wolfowitz-Grossman-Perle-Holbrooke söyleşi dizisi toplumun bir bölümünü öylesine rahatsız etmiş ki, hala ateş püskürüyorlar.
Aman allahım, bu ne şiddet ve hiddet...
Geçen haftaki Wolfowitz-Grossman-Perle-Holbrooke söyleşi dizisi toplumun bir bölümünü öylesine rahatsız etmiş ki, hala ateş püskürüyorlar.
Büyük çoğunluğun merakı “Acaba çağırıldılar mı, yoksa kendileri mi gitti? Neden çanak sorular sordular ve ABD borazancılığı yaptılar?”
Ve tabii ardından hakaret fırtınası.
Ne Yahudiliğimizi , ne Ermeniliğimizi (sanki Yahudi veya Ermeni olmak çok kötü birşeymiş gibi...) ne de tabii CIA ajanlığımız kalıyor.
Açıkçası, bu söyleşi dizisiyle Türkiye’nin rahatını kaçırdığımız anlaşılıyor. Ne güzel, böyle gerçekleri duymak yerine, kafamızı kuma sokacak ve kapalı kapılar ardında fısıldaşarak dedikodu yapacaktık. Hiçbir şey olmamış gibi davranacaktık.
Sevgili dostlar, boş yere komplo teorisi kurmayın, kendinizi yormayın.
Wolfowitz’e her gazeteci gibi biz de Cengiz Çandar ile aylar önce başvurmuştuk. Bekledik ve sonunda “Okey” dediler... Elimizde yüzlerce soru vardı, ancak süremiz 30 dakika ile sınırlanınca, ancak bu kadarını sorabildik...
Bu kadar basit.
Keşke sizde akıl etseydiniz ve söyleşileri siz yapsaydınız. Adamlara Türkiye ile ilgili değil de, örneğin kimyasal silahların nerede olduğunu sorup meşruiyet kavgası etseydiniz. Ben bu kadarını yapabiliyorum. Daha fazlası elimden gelmiyor.
Yıllardır Rum liderinden Alman’a, Ermeni’den Rus veya İngiliz Başbakanlarına kadar hep aynı yöntemlerle randevu aldım ve aynı tip sorular sordum.
Hepsinin borazanı mı oldum?
Söylenen sözlerin analizini yapmak, nedenlerini araştırmak yerine işin sadece zarfı ile ilgilenmeyi ne zaman bırakacağız? Söyleşilerin içeriği mi önemli, yoksa kaç soru sorulup sorulmadığı, randevunun nasıl alındığı mı?
Ayrıca, ABD’nin politikaları veya haklı-haksız tutumu beni hiç ilgilendirmez. Benim için önemli olan, karşımdaki kişinin sorularıma en net yanıtları vermesi ve belirli bir süre için de söyleşinin tamamlanmasıdır.
Benim için önemli olan, Türk kamuoyunun –beğenmese dahi- gerçekleri öğrenebilmesidir. Tüm eleştirilere rağmen yine bildiğim gibi yapacağım. Zira ben Uluslararası alanda nasıl gazetecilik yapılıyorsa, öyle uyguluyorum. Daha iyisini yapabilen varsa, ortaya çıksın... Onlara da şapka çıkarır, selam dururum...
* * *
OKUYUCU TEPKİLERİ
* Sizin Wolfowitz ve Grossman ile olan görüşmeleriniz Türkiye için büyük bir hizmet. Türkiye'nin biraz daha uykuda kalmasını isteyenleri hayal kırıklığına uğrattınız. Osman Yaşar
* Bence Amerika yine bize bir şey koklatmazdı. Zavallı Özal'da bir şey koklayamamıştı. Yalnızca Irak projelerinin hamallıkları bize kalır, Kuzey Irak'ta yine söz sahibi olamazdık. Sadece biraz daha borçlanırdık. AKP'de bu paralarla biraz daha kadrolaşıp gelecek seçime göz boyayıp, tekrar iktidar olup, biz de biraz daha kamayi yemiş olurduk. Çetin Karakuş
* Amerika'da bu mulakatı yapmış olsaydınız mutlaka Pulitzer veya onun karşıtı bir haber emmy'si için en büyük adaylardan biri olurdunuz. Arkadaşınız da beraber tabii ki.Türkiye'ye çok çok büyük bir vazifeyi yerine getirdiniz. ONLARI UYANDIRDINIZ. Cok daha geç olmadan. Şimdi şapkayı önlerine koyup bundan sonra yapacaklarını (müsbet veya menfi) tartışıp aklıselim ile kararlaştırabileceklerdir. İnşallah Atatürk'un 80 sene once çizdigi yoldan ayrilmazlar. Anrı Asa
* Adamlar petrol için ve ileriki gizli tasarımlari için bu savaşı yapıyor bu açık ve seçikken daha ne ötüyorsun. Sen bazılarını rahatlatmak için onların defi haceti olmussun, bari edildiğin yerde kalda etrafa sıçrama. Aptal adam, masaya otursan ne olacak. Ali Sinan
* CBS Saddam'la bir röportaj yaptı ve sizde oldugu gibi, mesaji verene değil de, elçiye yüklendiler. Benim Amerika'ya, Amerikalılara diyeceğim yok. Ama bu hükümet (Bush yönetimi) çizmeyi aştı, ukala oldular. Mustafa Kemal
* Sizin soyleyemediğinizi ben söyleyeyim, "aptallığımızlaiftihar ediyoruz". Bu gidişle Türkiye hak ettiği yeri bulacak. Bir Polonya ve Bulgaristan kadar olamadık. Ama suç milletimizde, AKP gibi bir partiyi başa geçirdikleri için hem de çoğunlukla (bu haber benim hayatımın en karanlık haberiydi). Tülay Smartt
* Sizin şu an dizinize vurmanız, gördünüz mü neler kaçırdık, diyerek ahlamanız vahlamanız, inanın sokaktaki insan tarafından hayretle karşılanmakta.Türkiye Irak savaşında daha ne yapabilirdi.Hava sahasını açtı. Kuzeyde çephe açması için, araç sevkine izin verdi. İstihbarat bilgilerini paylaştı. İsimsiz
* “Eşekten düştük haberimiz yok”, başlıklı makalenizi okudum. Tüm söylediklerinize içtenlikle katılıyorum. Yalnız biri hariç ben Irak savaşı ile eşekten düştüğümüze inanmıyorum biz eşekten Özal’ın cumhurbaşkanı olup, populist olması esnasında düştük 1990 yılından bu yana Türkiye’de taş taş üstüne konmamıştır. Ne iç ne dış politikada, köklü politikalar bu kadar kolay çökemez, AB vs. gibi, ama sunu söyleyim bu ülkeye son dönemde Özal gibi bir kişi daha gelmez ise Türkiye’nin dünyada alacağı yer şu anda kesinleşti, Pakistan’ın yanı herhalde bunu sizde net biliyorsunuz. Sedat Ulkatan
* Uluslararası gazeteci olmanıza hayran kaldım. Bu anlamda sizinle ne kadar gurur duysam azdır diyemem, zira görünen o ki kendi yazınızda Türkiye'mizin bir gazetecisi olmadığınızı kabul etmişsiniz. Şunu daha yüksek sesle, herkesin anlayacağı bir dille ve de Amerika yanlısı yazılarınızın SIKLIGI kadar yazsanız da biz de sizi kötü anlamda eleştirmekten vazgeçsek. Cahit Perkgöz
* Biz birçok tabuları yıkmadan hiçbir zaman insan onuruna yakışır bir yaşam tarzına giremeyiz.Devlet veya Derin devlet’ten önce biz Türkiye halkı önce DEMOKRASİ’yi içimize sindirebilmeliyiz. Demokrasi demokratik toplumlarda yürür. Sistem insanları öyle bir hale koymuş ki “Ot gibi yasiyor”. Ramazan Salman.
* Bugünkü köşe yazınızı görünce kesinlikle kanaat getirdim. Siz bir CIA ajanısınız. Bu ülkeyi düşündüğünüz falan yok. Ahmet Ak
* Size hic katılmıyorum, ne yaparsak yapalım Amerika`ya yaranamayız o herzaman istediğini yapacaktır. En azından mesafemizi koruyarak daha az zarar görebiliriz.Yasemin Bollendorff
* Amerika'yı red etmemizin bize nelere mal oldugunu yazan yazınızın 100% YÜZDE YÜZ arkasındayım, ve tüm kalbimle destekliyorum. Bu kadar büyük hata yapabilen yönetimin ise (Ali Babacan Bey bir örnek) hala iş başında birakilmasini ise hazmedemiyorum. Halkımız neden böyle yönetimlere sesini çıkaramıyor ve hakkın arayamıyor? Bu noktaları araştıran bir yazı yazmanız mümkün mü? Sizin gibi gazetecilerimize büyük ihtiyaç var memleketimizde. Meltem Egemen
BASINDAKİ TARTIŞMA
* Melih Aşık (Milliyet- 08.05.2003)
Bekliyoruz ki, röportajı yapan meslektaşlarımız bu ağzından çıkanı kulağı duymaza dişe dokunur, onu rahatsız edecek bir tek soru yönetsinler... Örneğin, Irak’a kitle imha silahları var diye saldırdınız, hani nerede bu silahlar diye sorsunlar..... Ne gezer sordukları soruların neredeyse tamamı “çanak”....
* Derya Sazak (Milliyet 9.5.2003)
Musevi kökenli iki bakan yardımcısı Paul Wolfowitz ve Marc Grossman’ın CNNTÜRK kanalıyla Ankara’ya ilettikleri mesajlar Irak’ın yeniden yapılandırılması sürecinde Ortadoğu’nun geleceğiyle ilgili senaryolara da ışık tutuyor.
* Güngör Uras (Milliyet 9.5.2003)
Wolfowitz ve Grossman’ın fırçalarını Türk kamuoyuna duyuran iki önemli gazeteci.....
* Fatih Ataylı (Hürriyet – 08.05.2003)
Mehmet Ali Birand ABD savunma bakan yardımcısı “yavru şahin” Paul Wolfowitz’le yaptığı röportajla Türkiye’nin gündemini değiştirdi..Wolfowitz’in sözleri yenilir yutulur gibi değil......Ben şahsen Mehmet Ali Birand’dan Wolfowitz’e bu sözleri üzerine bir soru daha sormasını beklerdim. Sorulmayan o soru şu: “Türkiye’nin Irakla iş yapmasına kızıyorsunuz. Peki Irak’ın ambargo döneminde sattığı petrolün yüzde 80’inden fazlasını Başkan Yardımcınız Dick Cheney’in petrol şirketi aldı. Basra’dan yüklenen tankerler aldıkları malı doğrudan Teksas’a getirdiler. Türkiye’nin komşusuyla ticaret yapması ayıp da, sizin düşman ilan ettiğiniz ülkeden hem de Başkan Yardımcınız vasıtasıyla petrol almanız ayıp değil mi ?”. Birand bu soruyu nedense sormadı. Belki de bu durumu bilmiyordu....Mehmet Ali Birand yaptığı röportajla Türkiye’nin “en iyi muhabiri” olduğunu gösterdi. Ama keşke bu soruda aklına gelseydi.
* Ertuğrul Özkök (Hürriyet-10. 05. 2003)
Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar büyük bir gazetecilik olayı yaptılar. Türkiye günlerdir onların yaptığı mülakatı konuşuyor ama bakıyorum birçok gazeteci ve yazar, onları yerden yere vuruyor. Acaba neden? ...."Piyaniste ateş etmeyin. " Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'ın ABD savunma bakanı yardımcısı Wolfowitz ile yaptığı müthiş mülakattan sonra bazı gazetecilerin yazdıklarını okuyunca aklıma bu cümle geliyor. Hiç üzülmesinler. Ben böyle nefretleri çok yaşadım. O yazıların ancak küçük bir bölümü iyi niyetin eseridir. Gerisi ise mesleki kıskançlık veya ideolojik düşmanlık
* Ahmet Tezcan (Tercüman-12. 05. 2003)
Birand ve Çandar söyleşi yapan iki gazeteci gibi değil, "patronlarıyla mülakat yapan iki basın çalışanı" gibi kaldılar Wolfowitz'in karşısında....Birand, Wolfowitz ile söyleşirken "efendim" diye hitap ediyor, fakat ertesi gün Grossman söyleşisine "merhaba Marc" selamıyla başlıyor. İlk hitap tarzı muhatabının gücünü ve söyleyeceklerinin önemini belirlerken diğerinin yerini de gösteriyor
* Nazlı Ilıcak (Tercüman-14. 05. 2003)
Basında, fikir tartışmalarını bir seviyenin üzerinde tutmayı başaramıyoruz. Bizimle aynı düşünceyi paylaşmayanlara, "belden aşağı vurmayı" tercih ediyoruz. ..Kabul edelim, Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand, başarılı bir gazetecilik yaparak Wolfowitz'in mülakatıyla Türkiye gündemine damgalarını vurdular... Sadece basın mensupları değil devletin en yüksek makamlarına yükselmiş kimileri de üslubunu pek ayarlayamıyor
* Kemal Yavuz ( Akşam 11.5.2003)
ABD Savunma Bakanlığının sivil kesimince hazırlanmış olan, başrolde sayın bakan yardımcısının figüran olarak da bu maksatla yetiştirilmiş ve görevlendirilmiş iki Amerikan hoparlörünün rol aldığı sorusundan cevabına önceden hazırlanmış tam bir senaryo..
* Emre Aköz (Sabah-10. 05. 2003
Çandar, Birand ya da bir başkası Wolfowitz ile söyleşi yapmasın mı? Acaba Birand ve Çandar'a "ABD’nin hoparlörü" diyen Kemal Yavuz, ABD yönetiminin Türkiye hakkındaki fikirlerini öğrenmemizi istemiyor mu? O zaman kendisi niye gazetede yazıyor? Okuru bilgilendirmek için mi yoksa başka bir amaçla mı? Hepsinden önemlisi mesleğini yapanlara hoparlör demek bence çok ayıp
* Oktay Akbal (Cumhuriyet-11. 05. 2003)
İki ahbap çavuş, Mehmet Ali Birand ile Cengiz Çandar, ABD savunma bakanı yardımcısı Wolfowitz'e gitmişler, konuşmuşlar... Neden, niçin? Hızlı ABD’ci, diye tanınır Çandar ile Birand... biri Belçika uyruklu, öteki ne bilmiyoruz... Ama ikisi de sanki Türkiye’nin bağımsız bir politika yürütmesine karşı!... İlle ABD’nin yanında olmalıyız
* Çetin Altan (Sabah -08.05.2003)
Mehmet Ali Birand ile Cengiz Çandar, tarihsel bir gazetecilik yaparak Pentagon’da ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’le konuştular... İyidir bunların ortaya çıkması. Enseyi karartmayın. İnsanlık kötüye gitmez. Türkiye de gitmez. Statükoda direndiği ölçüde acı ve beklenmedik bedeller öder sadece.
* Yıldırım Türker (Radikal iki-11. 05. 2003)
Amerika'nın belkide kendine en yakın hissettiği iki Türk vatandaşı, Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand... Özellikle Birand'ın savaş boyunca şımarık kolejli tavrıyla Cnntürk'ün habercilik politikasını belirliyen Amerikan yanlısı tutumu, "köy yanar deli kız taranır" misali neredeyse sevinçli bir telaş içinde, binbir güçlükle öğrenmiş olduğu Türkçe ile başa çıkamayan sevimliliğini unutmak ne mümkün.
* Murat Yetkin (Radikal-07. 05. 2003)
Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'ın dün CNNTÜRK'te ABD savunma bakan yardımcısı Paul Wolfowitz ile yaptıkları röportaj, nereye doğru sürüklenmekte olduğumuzu göstermesi açısından ufuk açıcıydı.
* Arslan Bulut (Türkiye'de yeni çağ-11. 05. 2003)
Ertuğrul Özkök, Mehmet Ali Birand ile Cengiz Çandar'ın ve Wolfowitz ve Grossman'ın Türkiye’ye vermek istediği mesaja aracılık etmesini eleştiren gazetecilerin mesleki kıskançlık içinde bulunduğunu yazıyor... Kendisi kıskanıyordur, bu doğrudur... Ancak biz niçin kıskanalım... Türklük camiası şan ve şerefine yakışmayan bir konumda olmaya niçin özenelim? Gazeteci olmak, insana kendi vatanı ve milletinin şan ve şerefini düşürme iznimi veriyor? Pentagon sözcülüğü yapmak gazetecilik mi oluyor?
* Ege Cansen (Hürriyet-10. 05. 2003)
Bu süper gazetecilik olayını yaratan Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'ı kutlarım. gündem yaratmak, buna denir doğrusu. acaba Türk dostu diye bilinen Wolfowitz, böyle bir röportaj vermeye nasıl ikna edilmiştir? Yoksa bu söyleşi, onun arzusu üzerine mi gerçekleşmiştir?
* Şakir Süter (Türkiye'de akşam-08. 05. 2003)
Tartışmak değil, muhataplarını konuşturup cevap almaya çalıştılar; mesleki başarılarından ötürü kendilerini kutlarız. Ancak şu sorularıda biz sormadan edemiyoruz doğrusu;
- Irak'ta yeni bir yönetim biçiminden söz eden ABD'liler, türkiye'deki yönetim biçimini niçin örnek gösterdiler? -Parlamenter demokrasilerde meclis kararlarının hiç mi kıymet-i harbiyesi yoktur ABD'nin gözünde? -ABD, kendi içine dönük nerede hata yaptıklarını hiç düşünmez mi acaba?
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)