Paylaş
Rus Federasyonu lideri Putin, Sochi’deki yazlık konutunda bir grup yazarla (Ertuğrul Özkök, Mehmet Yılmaz, Ergun Babahan, M.Ali Birand)yaptığı uzun değerlendirme sohbetinde son derece rahattı. Ne soru seçimi yaptı, ne de muğlak yanıtlar verdi. Ertuğrul Özkök’ün adeta nostalji (!) kokan, “Sizin şu Katarina olmasaydı, bizim Baltacı Mehmet Paşa’nın koynuna girmeseydi, Plevne savaşınıkaybetmezdik ve bölgedeki dengeler çok farklı olurdu” anlamına gelen sorusunu dahi, içindeki ince espriyi de kavrayarak yanıtladı.
Özkök, bizim tarih kitaplarında, romanlarda sözü edilen bir konuda Rus liderinin tepkisini almak istemişti. Seks yüzünden (!) tarihin gidişinin değiştiğini esprili şekilde sormuştu. Ben, ciddiyetiyle tanınan Putin’in nezaket çerçevesinde soruyu anlamamazlıktan geleceğini sanmıştım.
Çok yanılmışım.
Gülerek “Ancak bizde bu olayın farklı bir versiyonu vardır” diye, başladı anlatmaya.
“Rus ordusu kuşatma altındayken, Katerina Kuşatmayı yönetenlere rüşvet vermiş. Tüm kadınların takılarını zorla toplatmış kendi mücevherleriyle birlikte paşaya rüşvet olarak vermiş. Böylece Türk kuvvetleri Rus askerlerini savaşmadan serbest bırakmış. Bu olaydan sonra Petro, özel olarak kadın nişanı çıkartmış. Adını da "Kutsal Katerina" koymuş. Petro Moskova'ya döndüğünde ilk eşini manastıra sürgüne gönderip, Katerina'yı kendisine eş olarak aldı.”
Gördünüz mü, her olayın birkaç versiyonu var. Bizim için şöyle olanlar, başkaları için çok daha farklı çıkıyor...
* * *
“ERDOĞAN, SÖZÜNDE DURAN İNSAN”
Bu sohbet sırasında en çok merak edilen nokta, Tayyip Erdoğan ile ilişkisiydi. Zira unutmamamız gerekir ki, geçmiş yıllarda Çeçenistan’daki gelişmelere destek veren Milli Görüş’ün en faal isimlerinden biri de, o dönemde hem İstalbul Belediyesi, hem de Refah içinde son derece faal rol oynayan kişilerden biriydi.
Putin, Erdoğan ile ilişkisi konusunda hiç tereddüt etmedi. Daha Başbakan olmadan önce, AKP lideri sıfatıyla Moskova’ya davet almış ve 2003’te Putin ile görüşmüştü.
Rus lideri, Başbakan Erdoğan’ı “Söz verdi mi, sözünde duran insan” diye niteliyor ve şöyle söz ediyor:
“Şahsi ilişkileri sevmem önemli değil. Önemli olan güven ortamının oluşması. Güven ortamı işlerin halledilmesine yardımcı oluyor. Sizin başbakanınızın sözünü tutan bir insan olarak tanıyorum. Ne kadar zor olursa olsun verdiği sözü tuttuğunu gördüm... Bana özel bir konu hakkında söz vermedi, ancak belirli konularda ne kadar zor olursa olsun tavrını kendisi ve ülkesi için zor konular olsa bile değiştirmediğini gördüm. Ben bu davranışına şaşırdım doğrusu. Erdoğan'ın bu özelliği şahsi konulardan ziyade devletlerarası ilişkilerde de çok önemlidir.”
* * *
Çoğumuzun kafasında Çeçenistansavaşı nedir?
Rus baskısı altında kalmış, sonunda (Sovyetler Birliğinin dağılması sırasında) bağımsızlık istemiyle ayaklanmış, mağdur ve gururlu bir halkın mücadelesi gibi görürüz. Rusların otomoni sözü verip, sonra vazgeçtiklerine, şimdi de ağır ateş gücü ile bağımsızlık savaşçılarını susturmaya çalıştıklarına inanırız.
Acaba hangisi doğruydu?
Olayların Rus versiyonu neydi?
Putin’e “Çeçenistan’da ne oluyor? Diye sormamın nedeni buydu. Verdiğiyanıt, o masanın etrafındaki gazetecilere mantıklı ve tutarlı geldi. Madalyonun farklı bir yüzüyle karşılaştık:
“Evvelki gün orada seçimler yapıldı. Seçmenlerin yüzde 80'i oy kullandı. Bu kadar insan zorla sandık başına gitmez. Daha önce Çeçenistan'ın anayasası da halk oyuyla kabul edilmişti. Bu anayasaya göre Çeçenistan'ın Rusya içinde yer alması benimsendi. İnsanlar bunu istediğini gösterdi. Anayasanın halkoyuna sunulmasısırasında çok büyük bir risk aldık. Ama halkın ne ne düşündüğünü öğrenmemiz gerikiyordu. Oradaki halk yıllardır maaşlarını ve emekli maaşlarını alamıyordu. O dönemde sadece Çeçenisten'de değil diğer ülkelerde de aynı ayrılıktı eğilimler baş gösterdi. Ve rusya o yıllarda bir yandan özgürlük ilan etti ve bu ülkeleri bir arada tutmak için güz kullandı. Çeçenler kendilerini tarihi dayanarak aşağılanmış bir millet olarak kabul ediyordu. 1996 yılında Rusya fiilen Çeçenisten'ın bağımsızlığını kabil etti. Hukuki olarak değil ama fiili olarak kabul etti. Rusyanın bölgeden çekilmesiyle oluşan boşluk İslami köktendincilikle dolduruldu ve bu köktendincilik iktidarı ele geçirilmesi için araç olarak kullanıldı. 1999 yılında Çeçen toprakalrından komşu dağıstan'a saldırdı. Dünyanın dört bir yanından teröristler Dağıstan'a saldırmak için Çeçenistan'a geldi. Çeçenlerin büyük bir kısmı milli duygularının bille kesimlerce kötüye kullanıldığını anladı...Biz seçimimizi yaptık Çeçenistan'daki geniş kitlelerin tümüyle görüşme kapısını açtık. Gelmeyenler haydutluğu seçti. Biz Çeçen halkına bugün de geniş otonomi sözü veriyoruz. Komşu Türkiye bizi bu hususuta iyi anlıyor alsa gerek, çünkü Türkiye de yıllardır bölücülükle ve terörle uğraşıyor.”
Anlaşılan,Tayyip Erdoğan’da işin farklı olduğunu görmüş ve Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımını değiştirmiş.
* * *
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır
Paylaş