Paylaş
Son günlerde, PKK kaynaklarından çok ilginç haberler geliyor. Örgütün politikalarını oluşturan, yönetici kadrosunda bulunanlar çok memnunlar. Kendilerine güvenleri artmış. Konjonktürün örgütten yana değişmeye başladığına inanıyorlar.
Kimi açık kaynaklardan kimi de PKK’ya yakın çevrelerden edindiğim bilgiler, birkaç haftadan beri örgütün değerlendirmelerinde önemli değişikliklerin yaşandığını gösteriyor.
Bu değişimin kaynağı da, Ankara-Telaviv gerginliği. Bundan sonra ne olursa olsun, uzunca bir süre Türkiye-İsrail sürtüşmesinin devam edeceğine inanılıyor. Bunun da, PKK’ya önemli avantajlar sağlayacağı ve Ankara’ya yaklaşımını etkileyeceği söyleniyor.
Nedir bu avantajlar?
Aslına bakacak olursak, İsrail’in PKK’ya destek verip vermeyeceği bilinmediği gibi, bu yönde hiçbir işarette yok. Ancak PKK, “mış” gibi yapıyor. İsrail destek vermese, reddetse dahi, Türkiye’deki birçok çevre, böyle bir desteğe inanacağı için, bu durumun PKK’ya moral, Türkiye’ye de sıkıntı yükleyeceği ileri sürülüyor.
İsrail isterse, PKK’ya önemli avantajlar sağlayabilir. Özellikle ileri teknolojiye dayalı, Türk Silahlı Kuvvetlerini yanıltıcı aygıtlar verebilir. Ancak Telaviv’in bu noktaya kadar gidip gitmeyeceği bilinmiyor.
PKK’ya yakın çevreler, İsrail’in desteği olmasa dahi, bu ülkenin Türkiye’ye sırt dönmesinin Washington’u da mutlaka etkileyeceğine inanıyorlar. İşte örgütün en büyük ümidi de bu...
Washington’un istihbarat paylaşımını, bırakın iptal etmesini, 24 saate çıkarmasının dahi, PKK’ya büyük avantajlar getireceği üzerinde duruluyor.
Tabii bütün bunlar spekülasyondan öteye gitmiyor, ancak herkesin ortak görüşü, örgütün özellikle belirle kentlerde terörü arttıracağı şeklinde.
Sonuç ne olur?
Bence, masum insanlarımızı kaybetmenin ötesine gidilmez. Türkiye, biraz daha karışır, ekonomik istikrar artar... O kadar. PKK istediğini elde edemez.
* * *
AÇILIM MUTLAKA DEVAM ETMELİ...
AK Parti 7 yıllık iktidarında birçok başarılı AÇILIM projesine imza attı. Kıbrıs’ta Annan planı, ardından Avrupa Birliği projesi olmak üzere, çoğu da alkış aldı. Ancak Açılım’ların anası, DEMOKRATİK veya KÜRT açılımıdır. Bu ülkenin en temel sorunu sayılan Kürt konusuna ilk defa böylesine direkt bir çözüm arayışı sergileniyordu.
Başlangıçta müthiş bir heyecan yaşandı.
Herşey de bir noktaya kadar olumlu gitti.
Habur’dan girişle birlikte ise, herşey altüst oldu. Bugün gelinilen noktaya bakacak olursak, Açılımın durma noktasına dayandığını söyleyebiliriz.
İçişleri bakanı Atalay, ısrarla çalışmaların sürdüğünü söylemesine rağmen, kamuoyu bu konuya öylesine soğudu ki, çalışmaların devam edip etmemesi dahi tartışılıyor.
Bugüne gelinmesinde herkesin belirli sorumluluğu var:
1. ÖCALAN çok sık tutum değiştirdi. İnişli çıkışlı bir yaklaşım sergiledi ve kafaları karıştırdı. Şimdi de, Türkiye’yi zorlamak için yine ateş emri verdi.
2. PKK, Kandil, Avrupa ve Türkiye’deki kollarıyla aynı kararsızlığı sergiledi. Birgün yapıcı, ertesi gün yıkıcı bir politika uyguladı. Terör saldırılarını arttırarak, Açılımdan geri kalan kırıntıları dahi yok etmek üzere harekete geçti.
3. BDP’de inişli çıkışlı bir politika izledi. Adeta bu Açılımdan korktu ve PKK’nın reddedici yaklaşımını benimsedi.
4. İKTİDAR, 7 yıllık faaliyeti içinde birçok başarılı girişimde bulundu, ancak hiçbiri Kürt Açılımı kadar hayati derecede önemli değildi. Keşke daha hazırlıklı olsa, daha hızla ve cesur adımlar atabilseydi.
5. MUHALEFET, özellikle CHP kendinden beklenmeyen sertlikte tepki verdi. Ülkede barış koşullarını oluşturacak bir fırsat kullanılmadı.
6. MEDYA, yardımcı olmak yerine çok kırıcı bir yayın politikası sürdürdü.
Bugünkü manzaraya bakarsak, başrolü PKK’nın aldığını görüyoruz. Açılımın tümüyle yok edilmesi için elinden geleni yapıyor.
İktidar derseniz, Kürt Sorunundan bir sonuç alınmayacağını görmüş olacak ki, İran’ın nükleer politikası ve Filistin sorununu gündemin en ön sırasına çıkardı ve Açılımı unutmuş gibi davranıyor.
Paylaş