MİT, artık ihtibaratın sivil patronu oluyor

Hakan Fidan uzun süredir ilk defa MİT Başkanı olarak medya ile buluştu. Yaptığı açıklamalar, kurumun yepyeni bir sürece girdiğini gösteriyor. Uludere konusunda kesin yalanlamanın dışında, bence en önemli mesajı kurumun yeniden düzenlenmesiydi. Açıklamalar eski istihbarat kargaşasının artık bittiğini ve MİT’in Türk istihbaratının tepesine oturduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Hakan Fidan ile MİT Müsteşarlığı’nda 2-3 saat birlikte olduk. Kurumunun 85. kuruluş  yıldönümünde, “Teşkilatın” yeni reform ve yeni düzenlemesini anlattı.
 
Benim bu konuşmadan çıkardığım sonuç şu : Askerin elindeki istihbarat da dahil olmak üzere, ülkenin genel iç-dış istihbaratının patronu artık sivil bir kurumun, MİT'in patronajına geçiyor.
 
Bunun en açık örneği de, yaklaşık 1 yıldır süren pazarlıklar sonunda, Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’nın, tüm personeliyle birlikte MİT operasyonuna dahil edilmesidir. Artık aynı konuda iki ayrı çalışma yapılmayacak. Tüm sinyal istihbaratı tek elde toplanacak ve ihtiyacı olanlara dağıtılacak.
 
Hatırlayacaksınız, eskiden her kurum (Polis-Asker-MİT) kendi istihbaratını toplar ve başkasıyla paylaşmazdı. Bunun zararlarını da herkes görürdü. İşte bu çarpıklığın önüne geçiliyor. Polis veya askerden gelen tüm bilgiler,  MİT'in gözetimindeki istihbarat havuzuna giriyor ve her kurum oradan ihtiyacı olanı alıp kullanıyor .
 
Hakan Fidan, yeni akademisi ve  teknolojiye verdiği ağırlıkla MİT'in nasıl kabuk değiştirdiğini anlattı. Siyasi iktidarın tam desteğine sahip, nadir “Şanslı” müsteşarlardan biri olduğunu gösterdi.
 
Bu arada son bir not:  Uludere konusunda öylesine net konuştu ki  hayret ettim. Yaptığı açıklamada, kendilerinden askere giden hiçbir istihbarat olmadığının altını çizdi. Yani top tekrar askere gitti...

Haberin Devamı

HAKAN FİDAN BENİ ÇOK ŞAŞIRTTI...
 
Yeni MİT  müsteşarı hakkında övgüler dizeceğim hiç aklıma gelmezdi. Ancak kompleks duymaya da hiç gerek yok .
Hakan Fidan ile dün ilk defa karşılaştım. Daha önceki izlenimim,  Fidan ' ın iktidar partisine yakın olduğu için  bir  “Siyasi atama” ile o makama geldiğiydi.  Doğrusunu söylemem gerekir ki  son derece olumlu yönde etkilendim.
 
Son derece düzgün bir Türkçe ve son derece mantıklı bir konuşma şekli var. Konusuna çok hakim olduğu izlenimini veriyor. Sorulara verdiği yanıtlar ve kendine güven duyan bir duruşu var.
 
Dikkat ettim, basın toplantısına kendine yönelik eleştiri dolu yazı yazan gazeteler de davetliydi. Tepeden bakmayan, her soruyu yanıtlayan bir yaklaşım sergiledi. 
  
Aşırı bir özgüven veya "En büyük biziz " gibi yaklaşımları da yok. Teşkilatının hem gücünü  hem de aksak noktalarını iyi bildiğini gösterdi. Mütevazi yaklaşımıyla da etkili oldu. Kalıbıyla, duruşu ve işini kavradığını gösterdiği performansıyla; "MİT'in başına sağlam biri gelmiş" dedirtti.
 
Ne demeli, insanları tanımadan yargılamada bulunmanın ne kadar hatalı bir şey olduğunu bir kez daha yaşamış oldum.
      
GELİN, CEMİL ÇIÇEK 'İ KAVAĞA ÇIKARALIM (!)

Haberin Devamı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek  bir toplantıda gazetecilere "Yeter ki yeni bir anayasa yapalım, kavağa bile çıkarım" demiş. Daha önce de "Bağırıyorum, amma onlar maç seyrediyorlar" diye tepki göstermişti.
 
Koskoca TBMM Başkanı’na bu lafları söyleten nedir biliyor musunuz ?
 
Sizin, benim ve hepimizin uyuşukluğu, tembelliği, hazır yeme alışkanlığımız .
 
Beyler ve hanımefendiler, duyduk duymadık demeyin. Bu ülkede yeni bir anayasa yazılıyor. Bir uzlaşı komisyonu kuruldu ve çalışmalar başladı. Belki de ilk defa, herkesin bu çalışmaya katkıda bulunması isteniyor. Baştan aşağı anayasa yazın denmiyor. Nasıl bir anayasa istediğinizi yazın, birkaç madde konusunda veya genel olarak ne beklediğinizi yazsanız dahi yetecek ...
 
Hani o mangalda kül bırakmayan üniversitelerimiz, sivil toplum örgütlerimiz, meslek kuruluşlarımız var ya, işte hemen hemen hiç birinden (birkaçı hariç ) ses yok. 163 üniversite (Koç ve Sabancı hariç) ilgilenmemiş bile...
 
Cemil Çiçek'i işte bu ilgisizlik çıldırtıyor. Düm akşam yayınlanan 32.GÜN programında da, şikayetlerini sıraladı ve önemli bir çağrıda bulundu.
 
Son derece de haklı...
 
12 Eylül Anayasası’nı yıllardan beri, haklı olarak, yerden yere vuruyoruz.  Şimdiye kadar görülmüş en faşist en “Askeri”, bireyi ve özgürlükleri ezen anayasa idi.  Oysa, eminim hatırlarsınız, o anayasayı tek bir maddesini dahi okumadan, 1980'lerin kendine özgü koşulları nedeniyle, alkışlarla ( yüzde 92'lik bir oranla) kabul etmiştik. Sonradan aydık, ancak çok geçti. Yine de değişmesi için elimizden geleni yaptık.
 
Şimdi işte bu fırsat doğdu. Artık devletin esiri bir toplum değil, hakkını arayan, devletin koruyup kollayacağı bir toplum olma imkanı var. Yeni anayasadaki haklarımızı savunma olanağı doğdu. Herkesten istenen de  bu çalışmaya katkıda bulunması, o kadar ...
 
Aaaa! Bir de ne görüyoruz...Yine kimseler ilgilenmiyor.
 
Şahane bir vurdum duymazlık, tembellik ve kolayına gitme hastalığı devam ediyor .
 
Birileri yapsın, sonra biz çıkıp eleştirelim.
 
Bu defa aynı oyunu oynayamayacağız... Bu defa görüş vermeyen veya katkıda bulunmayan lider de laf etme hakkına sahip olamayacak... Artık sivil haklarımıza sahip çıkma zamanıdır... Bugün konuşmayanın, yarın da konuşamayacağını bilmesi gerekiyor

Yazarın Tüm Yazıları