Laik cephe kaybediyor, AKP kazanıyor

Ben kendimi laik cephenin bir eri olarak görüyorum. Ancak, Anıtkabir’de “Ordu göreve” pankartı açan Atatürkçü dernek yöneticilerini, Çankaya’yı türbanlılara kapatan, Cumhurbaşkanı Sezer’i, hükümeti sürekli tahrik eden bazı rektörleri tasvip etmiyorum. Bu tutumlarıyla bizlere kamuoyunda puan kaybettiriyorlar.

Anıtkabir’deki rektörler yürüyüşünün tam ortasında koskoca bir pankart açılmış ve Orduyu göreve davet ediyordu. Açıkçası Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yapmaya çağrılıyordu.

Neden?

YÖK Yasa Tasarısı’nın, Türkiye’de laikliği yokedeceği varsayımından hareketle 2000’li yıllara girildiği bu dönemde, Atatürkçülüğü ile övünen bu dernek asker kışkırtıcılığı yapıyor.

Hayır. Eğer bu insanların Atatürkçülüğü, laiklik anlayışları, laikliği koruma yöntemleri bu ise, ben bunu kabul edemem. Benim gibi nice Atatürk çocuğu da kabul etmiyor.

YÖK Başkanı Kemal Gürüz bu pankartın kendi görüşlerini yansıtmadığını açıklıyor. Oysa konuşmalarına, eylemlerine bakıyorsunuz, rektörler de hemen hemen aynı şeyleri söylüyorlar.
Askere göz kırpıyorlar. Gerektiğinde askeri göreve çağıracaklarının mesajını veriyorlar. Rektörlerimiz manidar konuşuyorlar, Atatürkçü dernek çok daha açıkça, gerçek niyetlerini pankartta yazıyor. Bazı rektörler gibi ağızlarında gevelemiyorlar.

KAMUOYU ÇOK FARKLI ALGILIYOR

Gerçekleri görmek için sosyal bilimci olmaya gerek yok. Kamuoyu bir olayı nasıl algılıyorsa, gerçek odur. Son haftalarda ardı ardına gelen gelişmeler, özelllikle, YÖK Yasası’nda değişiklik girişimi, bu çerçeve İçinde ortaya atılan İmam Hatip ve türban tartışmalarını önce AKP başlattı.

Ancak AKP her defasında akıllı davrandı. Gerilim çıktıkça uzlaşıyı tercih etti. Gerektiğinde geri adım attı. Bunu da kompleks yapmadı.
Bizim laik cephemiz ne yaptı?

AKP gerilimi düşürmeye çalıştıkça rektörlerin sesi yükseldi. Bu yetmiyormuş gibi, hükümet Atatürk’e şikayet edilir oldu. “Atam vatan elden gidiyor” çığlıkları atıldı. Oysa AKP durmadan “uzlaşalım” mesajları veriyordu. Kamuoyu rektörlerin sertliğini anlayamadı.
Bu da yetmemiş olacak ki, birden bire Cumhurbaşkanı Sezer’in Çankaya’yı türbanlı milletvekillerine kapatma kararı çıktı.
Kamuoyu Sezer’in böylesine ağır bir karar vermesini hem anlamadı, hem de yaygın biçimde eleştirdi. Bu karar genelde ayrımcılık olarak görüldü. Şimdiye kadar türbanlıların da davet edildikleri Çankaya köşkü, ne olmuştu da kapanmıştı?

AKP yöneticileri, Sezer’in bu tutumuna da büyük bir tepki göstermediler. Gerilimden kaçındılar.

Ardından, Genelkurmay İkinci Başkanı’nın AKP’yi hedef alan ve laiklik konusundaki sert uyarısı duyuldu.

En son gelişme geçen haftasonu yaşandı.

Anıtkabir’de binlerce insanın katıldığı ve ana teması yine YÖK Yasası olan yürüyüşte, rektörler AKP’yi Atatürk’e şikayet ettiler. En çarpıcı gelişme “Ordu göreve” afişiydi. Kamuoyu yine anlayamadı.

Neydi bu gerilim?

Neden böylesine bir sertleşme yaşanıyordu?

AKP gerilimden kaçtıkça rektörler, Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhurbaşkanlığı ve Atatürkçü Düşünce Dernekleri bir cephe kurmuşlar ve adeta gerilimi artırıyorlardı. Kamuoyunun algılaması böyle oldu.

AKP İSE SESSİZ KALDIKÇA KAZANIYOR

Gelelim AKP’nin tutumumuna.

Gereksiz şekilde YÖK konusunu ilk ortaya atan olmasına rağmen AKP yönetimi kamuoyunun nabzını daha iyi tuttu.Gerilim arttıkça Başbakan’ın müdahale edişi sürtüşmeye girmemesi ve uzlaşı araması kamuoyunda çok prim yaptı.

Hele yüzde 33 oy almış ve tek başına hükümet kurmuş bir siyasi güce sahip olmasına rağmen bu gücünü kullanmaması çok alkış topluyor.
Kamuoyu YÖK tartışmasını bir türlü çözemedi. Bunun bir laik- anti laik kavgası olduğunu söyleyen laik cephe tarafından ikna edilemedi. Rektörlerin direnişi daha çok kişisel çıkarlara bağlandı.

Sonunda AKP, ağırbaşlı davranan bir iktidar görüntüsüne kavuşurken, her kavgadan oyunu artırarak çıkar oldu.

Laik cephe ise bir siyasi parti istediği kadar seçim kazansın, Türkiye’nin kendilerinden sorulacağı mesajını sürdürüyor, ancak bu hatalarla ağırlığını giderek kaybediyor.

İşte bence asıl tehlike de bu...
Yazarın Tüm Yazıları