Türkiye 2000 yılından bu yana sürekli kendi kendini düzeltmeye çalışıyor. Sistemin bozuk yerleri yeniden yapılandırılıyor.
Doğru dürüst ele alınmayan tek kesim yargı. Daha doğrusu Hukuk anlayışı öylesine eski, öylesine çürümüş bir hukuk düzeninde yaşıyoruz ki, bugün artık kimse, doğru dahi olsa yargının kararlarına inanmıyor.
Bunu yazmamın nedeni de, geçenlerde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün “Yabancı yatırımcılar köhnemiş hukuk sistemimiz nedeniyle gelmiyorlar” demesi. Ardından Yabancı Sermaye Derneği (YASED) Başkanı Şaban Erdikler’in “Biz hukuk sistemimize güvenmiyoruz, yabancılar neden güvensinler” diye Gül’ü desteklemesi...
Doğrudur.
Bugün Türkiye’ye gelebilen Yabancı Sermaye komik derecede küçüktür.
İkinci bir sorum da Abdullah Gül’e yönelik: Bu gerçeği biliyorsunuz, neden düzeltmiyorsunuz?
KIBRIS’TA ANNAN PLANI HALA YAŞIYOR
Dışişleri Bakanı Gül, son günlerde yakın çevresiyle konuşurken Kıbrıs konusuna epey açıklık getiriyor.
Gül’e göre:
1. Kıbrıs’ta bir çözüm olması için, seçimlerden sonra büyük bir kampanya başlatılacak ve çözüm hedefi, Kıbrıs’ın tam üyeliğinin uygulamaya gireceği 1 Mayıs 2004 . 2. Türk tarafı yeni bir plan hazırlamamaktadır. Çözümün temelini Annan planı oluşturacak. Denktaş’ın “öldü” dediği, bir daha ele alınmayacağını söylediği Annan planı tam aksine canlı ve gelecek bel kemiğini oluşturuyor. 3. Başlatılacak çözüm girişimi, Türk tarafının gerçekten içtenlikle hareket ettiğini ortaya çıkaracak ve kimse bunun bir oyun olduğu kuşkusuna kapılmayacak.
Eğer Abdullah Gül bu söylediklerine sadık kalır ve 14 Aralık seçimlerinden sonra Annan planı çerçevesinde kalarak bir çözüm arayışına girerse, Türkiye’nin işini büyük oranda hafifletebilecek. Bu açıklama çok önemliydi, zira Denktaş’ın konuşmalarında sürekli yeni bir Türk planından söz ediliyordu. Durum şimdi çok daha açıklık kazandı.
SİVİL DARBE
Fikret Bila, Milliyet Gazetesinin Ankara temsilcisi. Aynı zamanda CNN TÜRK’te program yapımcısı. Yeni bir kitabı çıktı.
Adı: SİVİL DARBE-ANKARA’DA IRAK SAVAŞLARI
Kitabın sayfalarını çevirdikçe, insan önemli saptamalar yapabiliyor. ANAP-DSP-MHP koalisyonunun son dönemlerinde yaşananlar ve özellikle siyasi iktidarın Genelkurmay ile ilişkileri inanılmaz ayrıntılarla dolu.
Fikret Bila, kaynaklarını iyice kontrol etmeden ve elindeki bilgiyi iyice doğrulatmadan yazı yazmayan nadir gazetecilerimizden biridir. Bu nedenle, diziyi büyük bir ilgiyle okudum.
Benim en çok dikkatimi çeken, SİVİL DARBE iddiaları oldu. Ecevit’i devirmeye yönelik girişimler, buna karşılıkta Ecevit’in direnişi ve daha da önemlisi, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu üzerinden iktidarını sürdürme, hiç değilse ilerde destek bulabileceği bir askeri düzen kurma çabaları...
Kıvrıkoğlu’nun süresini uzatma operasyonunu, Ecevit-Gürel ikilisine hiç yakıştıramadım. Uzun yıllar öncesinde darbelere neden olmuş, ardından binbir güçlükle düzene sokulmuş olan bir terfi mekanizmasını bozmayı istemelerinin temelindeki gerçek neden anlaşılamıyor. Org. Kıvrıkoğlu’nun Irak konusunda deneyimli olması, Aytaç Paşa’nın Irak görüşlerinin Ecevit ailesi tarafından paylaşılması mı, yoksa başka gerekçeler mi vardı, belli değil.
Allahtan ne Ecevit-Gürel ikilisi iktidarda kalmış, ne de Genelkurmay Başkanının süresini uzatma projesi gerçekleşmiş.
Ecevit-Gürel ikilisinin Irak’a bakışları bilinir. Buna bir de Kıvrıkoğlu-Aytaç ikilisinin eklenmesi, Türk-Amerikan ilişkilerini 1 Mart tezkeresinden çok daha sert biçimde sarsar, içinden çıkılmaz duruma sokardı.
Org. Kıvrıkoğlu, Genelkurmay Başkanlığı süresinin uzatılmasına karşı çıktığını şimdi açıklıyor. Ancak unutmayalım ki, hemen her iktidar, kendi görüşlerine yakın buldukları Genelkurmay Başkanlarının sürelerini uzatmak isterler ve bu da her 1 inci Başkanın hoşuna gider.
En doğrusu, bu tip demeçlere hiç girişilmemesidir.
ASKER İLE OYNAMAYIN
Politikacılarımıza da çok hayret ediyorum.
Hem bir yandan askerden korkuyorlar, öte yandan da kendi görüşleri paralelinde askerlerle oyun oynamaya bayılıyorlar. Ardından da, bol bol şikayet ediyorlar. Kimi zaman başkaldırıyorlar, karşıdan sert bir tepki gelince kaçacak yer bulamıyorlar.
Artık bu oyunlara son vermek gerekiyor.
AB’ye doğru yol alan Türkiye’de ne asker üzerinden oyun oynanmalı, ne de Asker iç politika sahasında oyun oynamalı. Artık bu alışkanlıklar bırakılmalı.
Bila’nın kitabı bir döneme ışık tutuyor.
AZER İLE GÜNEYDOĞU’YU KEŞFEDEBİLİRSİNİZ
Azer Bortaçina medya’nın tanınmış isimlerinin arasında gelir. Son dönemlerde, Türkiye’nin geniş toplum kesitleri tarafından bilinmeyen yörelerini adeta keşfedip, bizlere tanıtan röportajlarıyla tanındı. Bu alışkanlığını sürdürüp şimdi de bölgeleri ayrı ayrı kitaplaştırmaya başladı. Ekin Yazım Grubu (www.ekinyazim.com - 0212 233 97 54 faks: 0212 247 44 60) tarafından yayınlanan Karadeniz’den sonra şimdi de Güneydoğu Anadolu bölümü çıktı. Bu hem bir gezi rehberi (yani nasıl gidilir, nerede kalınır) hem mutfak (ne yenir) tarifi, hem nelerin görülmesi gerektiğini hikayeleriyle birlikte anlatan 216 sayfalık bir kitap. İçinde herşeyi buluyorsunuz. Okuyarak dolaşabileceğiniz ve hiçbir şeyi kaçırmadan bölgeyi tanıyabileceğiniz bir eser. Son derece hoş hazırlanmış. Ne tarih kitaplarının kuruluğu ne de gezi rehberlerinin mekanikliği var. Azer sanki kolunuza girip Güneydoğu Anadoluyu anlatarak dolaştırıyor. O zaman da Güney Doğu’nun renkliliğini, zenginliğini ve güzelliğini çok daha iyi anlıyorsunuz. Türkiye’yi tanımak isteyen (!) ancak evlerinden çıkmaya korkanlara da, gezmeyi sevenlere de ısrarla tavsiye ederim...
* * *
Coşkun Aral savaş deneyimlerini son kitabı 'Ölümün Yakasına İliştirilmiş Hayatlar'da topladı
Ünlü savaş muhabiri Coşkun Aral 'Ölümün Yakasına İliştirilmiş Hayatlar' adlı kitabında Ruanda'dan Afganistan'a, Çad'dan Beyrut'a tanık olduğu savaşlardan kendine kalan insan hikayelerini anlatıyor. Yıllarca savaş muhabirliği yaptıktan sonra tüm yaşadıklarını bu kitabında okurlarına aktaran Aral; son kitabında ''savaş-ölüm'' gerçeğinin soğuk yüzüyle karşılaşacaksınız diyor. Yaşadıklarını fotoğraflarıyda desteklediği kitabı;yaşananları televizyon karelerinden çok, yaşayan birinin kaleminden öğrenmek isteyenler için...
RUMLAR, BİZE AÇIKÇA “BECERİKSİZSİNİZ” DİYORLAR
Kıbrıs’lı Rumlar, özellikle son haftalarda, konuştukça yüzümüzü kızartıyorlar. Gerçekleri öylesine açıkça yüzümüze vuruyorlar ki, gülelim mi, ağlayalım mı bir türlü karar veremiyoruz.
Baksanıza, hem eski lider Klerides, hem de yeni Başkan Papadopulos Türk tarafının enayiliği (!) sayesinde dünya’yı nasıl aldatabildiklerini, Türk tarafının kör bağnazlığından yaralanıp Avrupa Birliğine nasıl kolaylıkla tam üye olabildiklerini anlatıyorlar.
Tahmin ediyor, hatta büyük çoğunluğumuz yazıyor, ancak Ankara ile Lefkoşe kılını kıpırdatmıyordu.
Denktaş sağolsun, Annan hplanına düşman kesildiği için yerinden kıpırdamadı. Ankara’da, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, askerlerin ve AKP’nin içinden destek buldu. Hükümet’te ya kafası basmadığı veya deneyimsizliğinin getirdiği şaşkınlığı aşamadığı için, gelişmelere seyirci kaldı.
Böylece, Kopenhag doruğunda Türk tarafı elindeki en büyük kozları kullanamadı. Rumlar hiçbir ödün vermeden AB’ye üye oluverdiler. Denktaş bir adım atsa, Annan planına asıl Rumlar karşı çıkacaklardı. KKTC Cumhurbaşkanı, uzun vadeli hedefe gitmek yerine, kısa vadede direnmeyi tercih etti ve kaybetti.
Şimdi uyandık (!)
Yeni bir plan hazırlanıyor.
Rumlar köşeye sıkıştırılıp, oyunları bozulacakmış.
İş işten geçtikten sonra...
THY’NİN NEWYORK BÜROSUNA ULAŞILAMIYOR
Türk Hava Yollarının New York bürosuna ulaşmak (hele Manhattan’dan ayrılıp Long İsland gibi dünyanın bir ucuna gittikten sonra) daha da imkansızlaştı. Verilen numaralara telefon ediyorsanız, bilin ki ancak çalışma saatleri içinde yanıt alabiliyorsunuz. Tatil günleri veya akşamları kapı duvar. Havaalanını aradığınızda da, karşınıza bir teyp çıkıyor. Muhatabınız ya görev başında, ya tatilde veya başka yerde. Bizzat alana gidip başvurmaya kalktığınızda –uçakların iniş kalkışı sonrasında- Koreli kızlarla muhatap oluyorsunuz. Onlar da hiçbir şeyin farkında değiller. Tek çıkış yolu, tanıdık birini bulup THY yetkililerine özel numaralarından veya cep telefonlarından ulaşmaya kalıyor. Bunu da kaç kişi yapabilir ki...
Tüm Hava Yolları müşterileriyle mümkün olduğunca yoğun temas kurmanın yöntemlerini ararken, THY’nin kendini adeta gizlemesine ben bir anlam veremiyorum.
* * *
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır