AB Komisyonunda Türkiye ile iki konu tartışılıyor. Kıbrıs’ taki gelişmelere hayret ettiklerini, Türkiye’ nin şansını arttığını söylüyorlar. Diğer bir söylenti ise, Prodi ve Verheugen’ in gezilerinin DEP davasına katılmak için yapıldığı. Komisyon yetkilileri bu iddiayı şiddetle yalanlıyor ve gerekirse gezinin iptal dahi edilebileceğini söylüyorlar.
Türkiye’ deki birçok çevrede olduğu gibi, Avrupa Komisyonu yetkilileri arasında dahi şaşkınlık var. Kimseler inanmamış. Rauf Denktaş’ ın ne yapıp edip hükümetin kurulmasını engelleyeceği veya Askerin ağırlığını koyup Annan planına atıf yaptırmayacağına inanılırken, Ankara’ dan gelen haberler Brüksel’ de sürpriz etkisi yapmış.
Perşembe günü Türkiye’ ye resmi bir ziyarette bulunmaya hazırlanan, AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi ile söyleşi yapmak üzere Brükseldeydim. Zeynel Lüle ile birlikte Prodi’ yi karşımıza oturttuğumuzda, Komisyon Başkanının ne kadar şaşırdığı hemen anlaşılıyordu.
“ Türkiye bizi sürekli olarak şaşırtıyor “ diye söze başlayan Prodi, Kıbrıs konusundaki son gelişmenin Türkiye’ nin önünü daha da açacağını ve işleri çok kolaylaştıracağını anlattı.
Prodi’ den duyduklarımı, AB Komisyonunun diğer üst düzey yetkililerinden de işittim. “ Türkiye nihayet işe el koydu ve beklenmedik bir hava yarattı. “ diyen yetkiliye, bu gelişmeyi hangi kelimeyle anlatabileceğini sordum. Yanıtı ilginçti:
- Bugün için- masaya konacak değişiklik önerilerini görmeden- kullanacağım cümle ‘Son derece önemli bir adım’ olur. Masaya koyacağınız öneriler de abartılı değilse, o zaman ‘ Kıbrıs’ ta deprem ‘ kelimesi daha doğru olur.
Komisyonda adeta bir elektriklenme havası var.
“ Bu Türklerin gözü kara...Bundan sonra kimse onları engelleyemez” cümlelerini sık sık duydum.
Ancak yine de son adım bekleniyor. O da, 1 Mayıs gününe kadar bir çözüm bulunması.
Türkiye’ nin Aralık ayındaki doruk toplantısında müzakereleri başlatma tarihi alma şansının, Kıbrıs’ taki son gelişmelerle birlikte biraz daha arttığı rahatlıkla söylenebilir. Tabii yine de 1 Mayıs tarihi var. Herşey bu tarihin etrafında dönüyor.
Nedeni de çok basit. Komisyonun üst düzey bir yetkilisi bana aynen şunları söyledi:
“...1 Mayıs’a kadar bir çözüm bulunmasını memnuniyetle karşılarız, çok rahatlama yaratır, ancak çözüm bulunamaması da AB’ yi rahatsız etmiyor. Çözüm olmazsa , 1 Mayıs günü Ada’ nın Güneyi girer, Kuzey dışarda kalır. Ondan sonra, pirincin taşını ayıklamak Türkiye’ ye kalır. Kuzey daha da zayıflar, bölge giderek boşalır, Türkiye daha fazla baskı altına girer. Özetle bizi zorlayan bir durum olmaz...”
1 Mayıs tarihine kadar bir çözüm bulunmasının Türkiye açısından bir başka önemi daha var. O da, 1 Mayıs öncesindeki anlaşma olursa, Annan planı Kıbrıs’ ın katılma anlaşmasının bir parçası durumuna girecek. Yani, Rumlar ilerde mızıkçılık yapamayacaklar, yan çizemeyecekler, bazı maddelerin uygulanmasından kaçamayacaklar. Elleri bağlanacak ve yapılan anlaşma Avrupa Birliğinin sorumluluğuna bırakılacak.
Eğer çözüm 1 Mayıs sonrasına kalırsa ne olacak ? Rumlar söz sahibi olacaklar. Veto hakkını ellerine geçirecekleri için istedikleri gibi top koşturabilecekler. Annan Planının, Kıbrıs Katılma Anlaşmasının bir parçası için 1 üye ülkenin red oyu vermesi yetiyor. Özetle, Rumlara gereksiz bir güç verilmiş olacak.
Şu anda kafanızdaki soruyu duyar gibi oluyorum. Eminim, “ O zaman Rumlar neden anlaşsınlar? Ellerinden geldiğince işi uzatırlar ve 1 Mayıs tarihini geçirtmeye bakarlar “ diyorsunuzdur.
Siz Rumların yerinde olsanız, farklı mı davranırdınız ?
Ancak iş o kadar da kolay görünmüyor .
Eğer Türk tarafı oyunu iyi oynuyabilirse, yani abartılı isteklerde bulunulmazsa, Brüksel’ deki hava Rumların büyük bir baskı altına gireceklerini gösteriyor. AB, kolları sıvamaya hazırlanıyor. Müzakerelere çok farklı şekilde katılacak. Rumları başıboş bırakmaya pek niyetleri yok.
Türk tarafıyla ilgili kaygılarının başında, Rauf Denktaş’ ın müzakereci olarak oynayacağı rol geliyor. Ankara’ nın istediği yönde mi tutum alacağı, yoksa kendi politikalarını mı sürdüreceği, büyük merak konusu. Mümtaz Soysal’ ın danışmanlık görevinden uzaklaştırılması ile ilgili haberler, burada ilginç bulunmuş. “ Soysal son derece yetenekli bir insan ancak, bu çağda yaşamıyor” diyen üst düzey yetkili, AB Komisyonunun bundan sonra BM Genel Sekreteri Annan’ ın tutumuna ve söyleyeceklerine özel önem vereceğinin altını çizdi.
DEP DAVASINA DESTEK NEREDEN ÇIKTI ?
Brükselde bir söylenti kulağıma geldi.
Prodi’ nin bu resmi gezisinde, yanına Komiser Verheugen ve Türkiye dosyasıyla ilgili tüm üst düzey yetkilileri yanına almasının nedeni olarak, 16 Ocak Cuma günkü DEP davasına gidip Zana’ ya destek gösterisinde bulunmak projesi yattığı ileri sürüldü. Merak edip en yakın danışmanlarına sordum.
Güldüler.
“ İki ay önce de aynı söylenti yayılmıştı. Ankara’ ya haber yolladık ve gezi tarihini değiştirmeye hazır olduğumuzu bildirdik. Türk yetkililer ısrarla değişmemesini istediler. Üstelik dava Cuma günü Ankara’ da yapılacakmış. Biz ise o sırada İstanbulda olacağız. Bu söylentileri kimlerin çıkardığını tahmin etmek hiç zor değil.” diyen yetkili, bazı Kürt kaynakları ve Ankara’ daki AB aleyhtarlarına özellikle dikkat çekti.
Brüksel’ de bulunduğum sürece bir çok soru sordum ve yanıtlar aldım. Bu soru / cevapları yarınki yazımda sizinle paylaşmak istiyorum. İlgilinenleri beklerim...