Kendini ispat etme sırası, şimdi yargıda…

Yargı sistemimiz, uzun süredir ilk defa, son derece ciddi bir sınavdan geçiyor. AKP iktidarına sırtını dayayan “yanlı yargı” suçlamalarının uçuştuğu, Ergenekon ve Balyoz soruşturma yöntemlerine yönelik eleştirilerin yaygınlaştığı bir dönemde, bakalım bu davalar nasıl sonuçlanacak? Herkesin gözü yargıçların üstünde. Kamuoyu merak içinde. İddialar doğru mu değil mi? Beklenen, en kısa sürede, net-açık ve kamuoyu vicdanını tatmin edecek kararların çıkmasıdır.

Haberin Devamı

Toplum olarak hepimiz gerildik.

 

İşter Ak Parti yanlıları olsun, ister muhalif kalanlar, herkes Ergenekon ve Balyozsoruşturma ve davalarının biran önce bitmesini, kimin haklı, kimin haksız olduğunun ortaya çıkmasını istiyor.

 

Askere inananlar da, inanmayanlar da artık karanlıkta kalmak istemiyor.

 

Ergenekon davasındaki sivil veya asker, kim olursa olsun, gerçekten bir darbe peşinde mi koşuyorlardı, yoksa sırf muhalefet etmek isterken bir “yanlış anlama veya değerlendirme veya ard niyetle” mi tutuklandılar?

 

Hele Balyoz soruşturması ve onu izleyecek olan dava, toplumun askere bakışını çok etkiler. Bir bölümümüz, TSK’ya olan güvenini arttırdı ve AKP’nin askeri yıpratmak için yandaş yargı yarattığına inandı.

 

Haberin Devamı

Ergenekon da toplumun kuşkuları vardı. Tutuklanan Askerlere bakış daha farklıydı. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diyenlerin sayısı fazlaydı. Balyoz soruşturması ise, o kadar inandırıcı olmadı.

 

Anlayacağınız toplum ikiye bölünmüş durumda. İşte bu nedenle de, tüm gözler yargıya çevriliyor.

 

Acaba yargı gerçeği ortaya çıkarabilecek mi? Yoksa, AKP’nin yarattığı “yandaş yargı”savı doğrulanacak mı?

 

Türk yargısı şimdiye kadar böylesine ciddi bir sınavdan geçmemiştir.

 

Beklentiler çok önemli...

 

Mümkün olduğunca çabuk sonuç alınması... Kararın çok net ve açık olması... Kamuoyunu tatmin edecek bir karar çıkması...

 

Bu davaların sonucu, yargımızı toplumun gözünde ya aklayacak veya tam aksine yaralayacak.

                                             *                               *                               *

 

Haberin Devamı

DARBEYİ, TARAFLI YARGIYI VE DİNCİLERİ SADECE AB DURDURABİLİR, ANCAK...

 

Yaşanan kavgaları izledikçe daha çok inanıyorum. Bu ülkenin nereye gittiği konusunda kuşku duyanları dinledikçe, inancım bir misli artıyor.

 

Laik kesimin, Türkiye’de bir gün dine dayalı bir yönetim kurulabileceği kuşkusunu sadece AB üyeliği önleyebilir. AB üyesiTürkiye, dinciler tarafından yönetilemez.

 

Muhafazakar kesimin darbe korkusu, dini özgürlükleriyle ilgili duyarlığının da güvencesi yine AB üyeliğidir.

 

Taraflı yargıdan, baskıcı bir iktidardan, ekonomik istikrarsızlıktan, yandaş Anayasa mahkemesinden, basın özgürlüğünün giderekyok olmasından kaygılananların da tek garantisi AB’dir.

 

Haberin Devamı

Ancak gelin görün ki, AB’ye tam üyeliğin gerçekleşmesindenbüyük çıkar sağlayacak çevreler, ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar.

 

Ulusalcılar, CHP’liler, MHP’liler, medya, üniversite karşı çıkıyor. Geriye bir tek AKP kalıyor.Tek ümit Başbakandaydı, ancak ne yazık ki, iktidar da artık pek oralı değil.

 

AB DOSYASINI HATIRLAYAN VAR MI?

 

Galiba bu yılı da kaybettik.

          

Avrupa Birliği dosyası yeniden kayboldu.

          

Baksanıza, sabahtan akşama kadar yine iç kavgalara boğulduk. Kimsenin gözü başka birşey görmüyor.

          

Asker-iktidar kavgasıbitmedi ve devam edeceğe benziyor.

          

Yargı kavgası sürüyor. Onun da bitip bitmeyeceği belli değil.

 

Haberin Devamı

Medya ile kavga deseniz, gündemin ayrılmaz parçası.

 

Bitmeyen kavga ise, muhalefet ile iktidar arasında hemen hergün yaşanıyor. Hayatımızın bir parçası oldu.

          

Bu durumun, 2011 Mayıs’ında yapılması öngörülen seçimlere kadar devam edeceği anlaşılıyor.

Peki bu arada AB dosyası nerede ?

          

Unutuldu mu ?

Hayır, unutulmadı ancak kimsede dosyanın sayfalarını açacak hal kalmadı. Kabine dün toplandı ve reformlar konusundu kararlar aldı, ancak ben pek ümitli değilim, zira hükümetin tüm enerjisi bu iç kavgalara gidiyor. Başka konularla ilgilenilecek ne zaman, ne de heyecan var. Başmüzakereci Egemen Bağış’ın dışında kimseler koşuşturmuyor. Asıl önemlisi, Başbakan işe el atmıyor. Lokomotif görevini henüz başlatmadı. Bundan sonra, özellikle şimdi anayasa değişikliğini de işin içine katarsak, kolları sıvar mı, bilemiyorum.

 

Haberin Devamı

Bürokrasiye “Hadi arkadaş harekete geçelim ve adım atmaya başlayalım” dediğiniz zaman, yanıt hazır: “Aman durun, biraz önümüzü görelim. Baksanıza gerilim artıyor. Belki de erken seçime gideriz...”

 

Herşey seçimlere endekslendi.

          

Gereksiz zaman kaybediyoruz ve ABçarklarını bir türlü döndüremiyoruz.

          

İlerde bugünleri çok arayacağız.

          

Lütfen bana “Canım biz ne yaparsak yapalım, AB yine de önümüzü açmaz” demeyin.

 

Türkiye harekete geçsin, adımlarını atmaya başlasın, reformlarını hızlandırsın ve müzakerelerde üstüne düşeni yapsın, bakın görün o zaman Avrupa Birliği’ndeki paniği.

 

Bugün bizlerin kendi içimize kapanmamız ve AB projesini rafa kaldırmamızdan çok memnunlar.

 

Dikkat edecek olursanız, hiç üzerimize gelmiyorlar. Nedeni de çok basit. Zira, yarın reformları başlatacakolan bir Türkiye’yi durduramayacaklarını çok iyi biliyorlar.

 

Ne yapalım, bizim demokrasimiz de böyle işliyor.

 

Kendi kendimize didişmekten, gözümüzü dışa çeviremiyoruz. En hayati konularımızı dahi unutabiliyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları