Paylaş
YÖK’ün katsayı ile ilgili son kararı, yıllardan beri üzerinde tartışılan bir konuyu bitirdi. Meslek liselerinde okuyanların önünü kapatan katsayı sayısı, sadece ve sadece İmam Hatip Lisesi (İHL) memurlarının bürokrasinin belirli noktalarına gelememeleri, örneğin kaymakamlıktan başlayan sürece katılamamaları için yaratılmıştı. İmam Hatiplileri kontrolde tutalım derken, diğer Meslek Okulu mensupları da cezalandırıldı. Ben bu açıdan baktığımda, katsayı kararının doğru bir adım olduğuna inanıyorum.
Ancak, şimdi delaik kesimlerde bir korku yaşanıyor.
Acaba, yeni alınan bu karar ile İHL’lerinin artık önü açıldı mı ? Bundan böyle bu liselerden çıkanlar kolaylıkla bürokraside yükselip Devleti kontrol altına alacaklar mı ?
Bugün Türkiye’nin Başbakanı İmam Hatip Lisesi mezunu.
Bugün Çankaya başta olmak üzere, hemen hemen bütün bakanlıklar ya İHL’li veya aynı dünyayı paylaşan kişiler tarafından yönetiliyor.
İmam Hatiplerin, Genel Meslek Okulları içindeki oranı 0.9. Yaygın eğitim içindeki oranı da,resmi rakkamlara göre 0.7.Ancak bu okulların Türk bürokrasisine dindar kadrolar yetiştirme açısından büyük bir tehlike oluşturacağını söyleyen ve kaygı duyanların sayısı da hiç az değil.
Türkiye’de478 İmam Hatip Lisesi var.
Ortalama 143 bin öğrencisi var.
Din Okulu dememek için , Meslek Okulu adı altında açıldılar. Gerekçe, aydınlık ve iyi eğitilmiş İmam yetiştirmekti. Ancak bir süre sonra bunun bir kandırmaca olduğu anlaşıldı. Zira bu okullardan yılda ortalama 13 bin öğrenci mezun oluyor. Mezunların yüzde 54’ü kız. Yani İmamlık mesleğine giremeyen kesim. Geriye kalan 46 oranındaki erkek sayısı da (yaklaşık 6 bini) ülkenin ihtiyacı olan 3 bin imam sayısının çok üstünde.
O zaman neden 478 lise var ?
Gereğinden fazla değil mi ?
Neden bu okulları gerçek amaçlarına göre , yani gerçek bir İmamlık Mesleği için yeniden düzenlemiyoruz ?
Şunun adını koyalım.
İHL’ler din okulları mı, yoksa Meslek Lisesi mi ?
Bunun adını koyar ve gerçek nir meslek lisesi konumuna sokarsak, o zaman katsayının kalması herhangi bir sakınca yaratmaz. Bir kesimi kaygılandırmaz. Ancak, benim dediğim dediktir, diyorsanız, o zaman başka...
* * *
KUZEY IRAK’TA İLK BÜYÜK DEMOKRASİ SINAVI…
Birçoğumuz küçümsüyor, ancak Kuzey Irak Kürdistan Bölgesinde yarın ilk gerçek Demokrasi sınavı yapılacak. Hem Bölge Başkanlığı, hem de Parlamento seçimleri var.
Benan Kepsutlu, yıllar boyunca Kanal D adına bölgeye gidip gelmiş bir gazeteciydi, şimdi TRT adına Kuzey Irak’ta görev yapıyor ve bana yolladığı notlara bakınca, kendi kendime hayretler içinde kalıyorum.
Yarın bazılarımızın beğenmediği Kürt Bölgesinde yepyeni bir dönem başlayacak. “İlk” lerle dolu bir sayfa açılacak. Bizler sürekli olarak, Kuzey Irak’ın zenginleşmesinden veya bağımsızlığından korkup “Aman, bunlar böyle giderse, bizim Kürtlerin de kanı kabarır” deriz. Oysa, asıl şimdi korkmamız gerekecek bir sürece giriyorlar. Eğer Demokrasiyi gerçekten yerleştirebilirlerse, işte o zaman bizim Kürtler için çekim merkezi oluşturacaklar.
Yaşanacak ilk’leri, Kepsutlu’nun notlarına da bakarak şöyle özetleyebilirim:
- Eskiden iki Ağa vardı. Biri Barzani (KDP), diğeri Talabani (KYB). Kürdistan bölgesinin Başkanını da Parlamento seçerdi. Şimdi, halk seçecek ve bu defa 5 aday var. Mesud Barzani’nin en güçlü rakibi ise, Halo İbrahim Ahmet.Talabani seçimlere katılmıyor. Halo İbrahim Ahmet, onun kayınbiraderi ve Talabani oylarını arkasına alan kişi.
- Eskiden halk sandığa gitmezdi. Şimdi, cep telefonlarına gelen mesajlarla, yarın nerede oy kullanacaklarını öğrendiler bile…
- Yarın,Parlamento seçimleri de yapılacak ve ilk defa her parti kendi listesiyle girecek.Eskiden Barzani ve Talabani’nin ortak listelerine girebilenler oy alırlardı. Şimdi 111 sandalyeli Meclis için 24 ayrı liste yarışacak. İçlerinde en iddialı yeni isim “Neşirvan Mustafa’nın Değişim Gurubu” Hem Barzani’ye, hem de Talabani’ye açıkça kafa tutuyor.
- Bu seçimlere ilk defa Türkmenler de kendi listeleriyle ve bağımsız giriyorlar. Eskiden,KYB veya KDP’ye ilişip Meclise girmeye çalışırlardı.
- Bizi üzecek diğer bir “ilk” de, çıkarılan son yasayla,parlamentosunun yüzde 30’unun kadın kontenjanına ayrılmış olması. Adaylar da kendi listelerinin yüzde 30’unu kadınlara ayırmak zorunda kalacaklar.
Bu seçimlerin neden bizi üzmesi gerektiğini bilmem anlatabildim mi ?
Aslında üzülmemek, tam aksine sevinmek gerekir. Zira Kuzey Irak Kürdistan Bölgesinde Demokrasi ne kadar gelişirse,bize daha olumlu yansır. Demokrasinin geçerli olduğu komşuluklardan zarar gelmez. Bazen itişip kakışsak dahi, sonunda sağduyu kazanır.
Paylaş