Paylaş
Hasan Cemal kadar bu mesleğin üst düzeyine çıkmış, köşe yazarlığı ve kitaplarıyla kendini taçlandırmış bir gazetecinin hala muhabir gibi çalışmasını doğrusbu hem hayranlık, hem de gizli bir kıskançlıkla izliyorum. Burnu, muhabir gibi koku alıyor, kalemi tüm birikimini ortaya koyup, çok gerçekçi değerlendirmeler yapıyor.
Kuzey Irak üzerinden Kandil’e çıkması ve dağdakilerin nabzını tutması, en güncel bir sorunun (PKK’nın silah bırakması) nereye gidebileceği konusunda ipuçlarıyla dolu.
Herşeyden önce, sürecin hızla yürüdüğü apaçık ortada. Genelkurmay Başkanı Başbuğ “PKK terörünün bitmesi için elimize bir fırsat geçmiştir. Bundan mutlaka yararlanmamız gerekiyor” derken, hem Kandil dağındakiler, hem de Kandilin eteklerinde yaşayanlar da, kendi açılarından “Silahların bırakılma zamanının geldiğini, ancak bunun yönetiminin sorgulandığını” açıkça söylüyorlar.
Eski Dep Genel Başkanı Yaşar Kaya’dan tutun, Osman Öcalan’a kadar, Hasan Cemal’in temas ettiği hemen herkes, artık Pkk ’ nın silah bırakma zamanının geldiğini, silahla bir yere varılamayacağının anlaşıldığını anlatıyor.
PKK’nın içindeki büyük değişim kolaylıkla fark ediliyor.
Ancak iş dönüp dolaşıyor ve bu işin nasıl çözümleneceğine geliyor.
Cemal’in söyleşi ve izlenimlerini okumamış olabileceğinizi düşünüp bu köşede özetlemek istiyorum. Zira bu yazı dizisi, Türkiye’nin en önemli sorununun adeta taslak bir yol haritasını çiziyor.
PKK’nın halktan aldığı desteği ve dağdakilerin aşağı inme koşullarını bence en gerçeğe yakın şekilde Osman Öcalan anlatmış:
“Hayır değişmez. Bunu Türkiye’de en iyi devlet biliyor. Ayrıca, bugün Kürt siyasal ulusal birikiminin yüzde 95’i PKK’dan yanadır. Kürt halkı, bütün Kürtler biliyor, Kürtlerin haklarını sahneye çıkaran PKK’dır, lideri Apo’dur. Bunun içindir yüzde 95’lik bir destek... Bir gerçek daha var: PKK bitirilemez! PKK’yı bu yıl bitireceğiz, gelecek yıl bitireceğiz gibi resmi söylemler de gerçeği yansıtmıyor... PKK kendini üretebilen bir güçtür. Türkiye’de sıkıntı doğarsa İran’da, İran’da sıkıntı doğarsa Irak’ta, Irak’ta bir şey olursa Suriye’de, orası da olmazsa Avrupa’da kendine her zaman militan bulur, buluyor da. Ayrıca alanı da çok geniştir PKK’nın, Kürdistan’ın coğrafyası da dağlıktır... Evet, savaşın, silahın zamanı çoktan doldu. Artık dağdan inme zamanı! PKK bu haliyle gidemez. Ancak, PKK’ya siyaseten bir alternatif oluşturulmadığı sürece de PKK tasfiye edilemez... Dağdan inmenin başlangıç noktası aftan geçiyor, başka yol yoktur. İşin püf noktası aftır. Ayrım yapmadan ilan edilecek bir af. Şimdi deniyor ki, 200-250 kişi, lider kadrosu dışındakileri bırakalım. Olmaz. Ancak yüzde 1-2 çıkar lideri, lider kadrosunu dinlemeyen. Diğerleri yine dağda kalır, inmez. Başlangıç noktası olarak af, işin püf noktasıdır”
Yaşar Kaya’ya göre de, PKK’nın tek çıkış yolu silah bırakmak:
“Bugün gelinen noktada ABD de, AB de, Irak da, Irak Kürdistan Yönetimi de kararlı. Mutfakta bir plan pişiyor. PKK meselesi tezgâhta, yürüyor. Bu iş artık bitecek. Gizli örgütler, silahlı mücadeleler devri kapandı. Kürt silahlı ayaklanmasının miadı doldu. Önşartsız silah bırakması en doğru yoldur PKK için...Mutfakta bir şeyler pişiyor, sorunu şiddet ve silahtan arındırmak için... Bir bakıyorsunuz dokuz asker şehit... Bir bakıyorsunuz, Bostancı’da bir şey oluyor. Artık silah bırakmak lazım. Kim kimin taşeronu, kim kimin isteğini yerine getiriyor? Bu bir kaostur.... Bir genel af gerekli. Lider kadrosundan dağdaki 100-150 kişi İskandinav ülkelerine gönderilebilir. Onur kırıcı olmayan bir af düzenlemesi yapılır. Şunu unutmayın, dağa piknik yapmak için çıkmadılar. Ayaklandılar, çünkü ulusal kültürel talepleri vardı. Afla birlikte sivil siyasetin önü açılmalı. ”
Ancak, PKK dağdan nasıl indirilecek, nasıl silah bırakacak?
Hasan Cemal’in konuştukları kişilerden bazılarının PKK ile ilgili bazı saptamaları da ilgimi çekti:
“PKK’nın dağdan inmesi bence zayıf ihtimal. Silah bırakmazlar. 30 yıl dağda kalan bir örgüt... Çok şey garanti edeceksin, gururuna bir şey olmayacak diyeceksin ve onları buna inandıracaksın ki inecek, yoksa zor. Piknik yapmaya çıkmadı ki dağa...”
“Bak abi, PKK içinde de dağdan inmek isteyenler elbette var. Gerçeği görüyorlar. Ama öyle kolay değil bu iş. PKK hâlâ güçlü bir örgüt. Sadece DTP’nin iki küsur milyon oyundan ibaret değil PKK desteği... PKK’nın Türkiye Kürtleri içindeki etki alanı bunun çok daha ötesinde... PKK için silah ve dağda yaşamak bir hayat tarzı haline geldi. Şimdi bundan vazgeçip ovaya inmesi çok zor. Ayrıca Türkiye de güven vermiyor.”
“PKK’nın silah bırakması ihtimali mi? Zayıf! Çok zengin bir holding PKK... Belki de 10 milyar dolarlık... Irak’tan Türkiye’ye geçiş noktaları, Hacıumran, Gelereş, Hınare... Buralardan gecede 1.5 milyon dolar haraç topluyor. İran’a geçişler ayrı... Bu arada uyuşturucudan kilo başına rahat 1000 euro alır.”
Karayılan'ın yöntemi
Tabii bütün bunların arasında en önemli kişi, halen Pkk’yı yöneten kişi Murat Karayılan. Onun söyledikleri, bu mekanizmanın nasıl işletilmesini istedikleri konusunda ipuçları veriyor.
Her şeyden önce, karşılıklı olarak operasyonların durdurulmasını istiyor, sonra bir diyaloğun başlatılmasını:
“İlk adımda silahlar susacak... Sonra diyalog başlayacak... Diyalog yeri İmralı’dır... Kabul edilmiyorsa, diyalog yeri biziz... Bizi de kabul etmiyorsa, siyasal olarak seçilmiş iradedir, (burada DTP’nin adını zikretmiyor, ama ben belirtince başıyla onaylıyor, HC)... Bu da olmuyorsa, o zaman ortak bir komisyon kurulur bir yerde, akil adamlar bir araya gelir. Örneğin İlter Türkmen, (eski Dışişleri Bakanı ve Büyükelçi) gibi, sizin gibi insanlar toplanır, böyle bir mekanizma harekete geçer, çalışmaya başlar... Böyle bir mekanizma muhatap alınır diyalog için devlet tarafından... Neden olmasın, niçin böyle bir mekanizma oluşturulmasın ki?.. Siyasi irade mi yok?.. Boşluk siyasal alanda mı? Akla takılıyor, 2005’teki Başbakan nerede diye...”
Şimdi birkaç gündür yazdıklarımıza geri dönelim ve bu kısır döngüden nasıl kurtulabilineceğine bakalım.
Genelkurmay Başkanı ve hükümet, ağızlarına bir genel af lafını almak dahi istemiyorlar. Halen yürürlükteki yasanın uygulamasının esnekleştirilmesini tercih ediyorlar.
Karşılıklı bir diyalog da söz konusu değil.
O zaman ne olacak?
Karayılan, Hasan Cemal’e söylediği kadarıyla bu konularda pek katı değilmiş izlenimi veriyor. Sanki bir çıkış yolu arıyormuş da, Ankara’nın bir formülünü bekliyormuş havasında.
İşte bu aşamada akla en yakın geleni, arabuluculuk veya mesajcılık görevinin Barzani’ye düşmesi. Her iki tarafla ilişkilerini belirli bir düzeyde tutan, Kuzey Irak Kürdistan Yönetimi lideri, bu işlevi üstlenebilir.
Karayılan’ın yaklaşımını yarın irdelemeye devam edeceğim.
Paylaş