İşkencenin faturasını ödemek istemiyorum...

2002’den bu yana işkence gördüğünü iddia eden 115 kişi İçişleri Bakanlığı’na dava açtı. 29’u davayı kazandı. Mahkeme kimi polis, kimi İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik birimleri tarafından işkence gördüğü kanıtlanan 29 kişiye tazminat ödenmesine karar verdi. O tazminat sizin ve benim cebimden çıkıyor. Bunu kendime yediremiyorum.

Haberin Devamı

Bilmem farkında mısınız ?

          

Başkalarına işkence yaptıklarından dolayı tazminata mahkum olan memurların bu ödemelerini, siz ve ben üstleniyoruz.

          

Hiç şaşırmayın.

          

2002 yılından bu yana, İçişleri Bakanlığı’na “memurları tarafından işkence edildiklerini” iddia eden 115 kişi dava açtı. Kimi polis, kimi İçişleri’ne bağlı güvenlik birimlerinin elemanı olan bu kişilerin sistematik işkence yaptıklarını dellilleriyle ortaya koydular.

          

115 başvurunun 29’u, Türk mahkemeleri tarafından doğru bulundu ve cezalandırıldı. Toplam 750 bin YTL tazminat doğdu ve İçişleri Bakanlığı da bunu bütçesinden ödedi. Herhalde, “işkence fonu” veya başka isim altında bir fona sahip olmalılar ki, ödemeyi yapabilmiş olsunlar. Bakan cebinden ödemeyeceğine göre, bu tazminatlar sizin ve benim cebimden çıkıyor.

Haberin Devamı

          

Ne kadar iğrenç bir manzara.

          

Bazıları çıkıp, sizin adınıza işkence yapıyorlar.

 

Kimbilir ne diyorlardır ?

 

Türkiye’yi bölmeye kalktınız” mı dediler ?

 

Yoksa “Vatana ihanet ediyorsunuz” diye mi suçladılar ?

 

Bütün bunları da Türkiye Cumhuriyeti devletini korumak amacıyla yaptılar. Sizin ve benim adıma yaptılar. Sonra da yakalandılar. Mahkeme tarafından tazminat ödemeye mahkum olunca da, yine bizlere dönüp “Hadi bakalım, ödeyin. Sizler için yaptım bunları. Bir de para mı ödeteceksiniz” dediler.

 

Açıkçası, ben bunu kendime yediremiyorum.

 

Ülkeme de yakıştıramıyorum.

Haberin Devamı

 

Bu tazminatların işkencecilerden alınması gerekiyor.

 

Eğer Bakanlık kalkıp “Parayı onlara ödetirsek başka işkenceci bulamayız” diyorsa, bravo doğrusu…

 

BİR KİŞİNİN DİKKATİ İNSAN HAYATI KURTARIR

 

Başımdan geçtiğinden dolayı, rahatça anlatabiliyorum. Bir doktorun dikkatinin, bir insanın hayatını nasıl kurtardığına tanıklık ettiğim için de, ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum.

 

Bambaşka bir nedenle gittiğim ACIBADEM Hastanesi’nde çekilen kalp MR’ım iki dikkatli doktorun eline geçmeseydi, kimbilir başıma neler gelecekti? Anjiyo ve radyoloji uzmanı Serkan Gelmez ve kardiyalog Sinan Dağdelen, MR’ı kontrol ederken gözlerine takılan bir tümör için hemen alarm vermeselerdi, kimbilir şu anda hangi korkularla mücadele ediyor olacaktım.

Haberin Devamı

 

Hiçbiri gerçekleşmedi. Zira bu iki doktor en zoru başarıp, bir ayrıntıyı zamanında teşhis edebildiler.

 

Bu hikayeyi anlatmak istememin başlıca nedeni, hepimizin ne kadar kolay kopabilecek bir iplikle hayata bağlandığımızı gösterebilmek. İnsanlarımıza “Siz de dikkat edin. Sizler de titiz davranın. Bana ne, demeyin” mesajını verebilmek.

 

ACIBADEM’e ve Gelmez ile Dağdelen  doktorlara teşekkür ederim.

 

HERŞEY GEÇTİ, HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM…

 

2006 yılı Birand Ailesi için pek ferah geçmedi.

 

4 ayda, ailemizi üç büyük ameliyat çarptı.

 

Ancak, üç ameliyatın sonucu da olumlu. Tertemiz çıktık ve yola devam ediyoruz.

 

Her üç olayda da, tüm yakınlarımıza, dostlarımıza ve okur-seyircilerimize büyük teşekkür borcumuz var.

Haberin Devamı

 

Cemre’yi, Umur’u ve beni hiç yanlız bırakmadınız. Sıcakcık sevginiz ileetrafımızı sardınız. Bizzat geldiniz, telefon ettiniz veya mesaj yolladınız. Herşeyin başında, bizleri ne kadar sevdiğinizi gösterdiniz

 

Herhalde bundan daha büyük bir mutluluk, bundan daha büyük bir servet olamaz. Her günümüz kavga gürültü ile geçiyor. Her gün yeni bir gerilim çıkıyor. İnsan bu hengame içinde nereye gittiğini dahi unutabiliyor. İşte bu tip şoklar bazı ilişkileri rayına oturtuyor. Özellikle neyin iyi, neyin önemli olduğunu, nelerin önemsiz olduğunu ortaya çıkarıyor. İnsanlarla ilgili değer yargılarınız değişiyor

 

Hastalığı kimse sevmez. Hele arka arkaya 3-4 saatlik ameliyatlar gerektiren bir durumla karşılaşmayı hiç kimse sevmez. Ben üstelik, hastalığımla başkalarını rahatsız etmekten de çok rahatsız olurum. Sorunlu bir insan olmak istemem. Aksine, sorun çözen yanımla övünürüm. Bundan dolayı, son dört aylık macera ailemizi çok sarstı. Dayanabilmemizin temelinde sizlerin sevgisi vardı. Günlük yaşamda unuttuğumuz küçük bir jest, bir gülücüğün ne kadar önemli olduğunu yeniden keşfedebildim. Sıcaklığınızı hissettim

Haberin Devamı

 

Hepinize çok teşekkür ederim.

 

Tabii asıl, Prof. Dr. Şükrü Dilege ve yardımcısı Yusuf Bayrak’a teşekkür borcum var.

 

Amerikan Hastanesi’nin profesyonel ekibiyle son derece güzel bir uyum kurmuşlar. Hastanın, ameliyat öncesi ve sonrasında psikolojisini çok iyi tutuyorlar.

 

Sağolsunlar… Sayelerinde, güç bir dönemi daha kolaylıkla atlattım.

Yazarın Tüm Yazıları