Bu koalisyondan borsadaki Arjantin sarsıntısına rağmen, ekonomik programın başarısına yönelik, ilk defa olumlu sinyaller alıyoruz. Son kriz, uzun vadede işe yaradı. Bundan sonra yol kazalarına uğrama olasılığının azaldığı ve hükümetin krizi ciddiye aldığı izlenimi yaygınlaştı.
Bugün daha ümitli kalktım.
Borsa’daki Arjantin’dan kaynaklanan düşüşe rağmen, geleceğe daha bir güvenle bakabiliyorum.
Hükümetin ekonomik program uygulaması sırasında IMF ile yaşadığı artçı depremler, hepimize önemli dersler verdi.
Kısa bir süre öncesine kadar, toplumun büyük bölümü gibi, son derece kızgındım.
İflas etmiş olan bir ekonomi üzerinden politika yapılması ve insanlarımızın daha da fakirleşmesi pahasına parti hesaplarına girilmesi, hepimizi çılgına çevirmişti. Ne zaman, “bu defa oldu, işler rayına girer” desek, arkasından yeni bir kriz ile karşılaştık.
Sonuncu direniş, kızgınlığımızı en üst düzeye çıkarttı. Ankara ile IMF, tam anlamıyla çarpışma noktasına geldiler.
Ancak bu defa çok farklı bir durumla karşılaştık.
Washington (IMF aracılığı ile Bush yönetimi) son derece kararlı ve sert olarak, bu şekilde top oynamayacağını bildirdi. Eskisi gibi anlayışlı, esnek davranmadı. “Bu anlaşmaya ya kelimesi kelimesine uyulur, yoksa biz çekiliyoruz” dedi. Kredi dilimini de askıya aldı. Ne kadar kararlı ve ciddi olacağını gösterdi.
İşin şakaya gelir tarafı yoktu.
Ankara ya efelik taslamayı sürdürecek ve IMF anlaşması bitecek veya oyunun kurallarını kabul edecekti.
MHP, dünya felsefesine ne kadar ters, parti çıkarları açısından ne kadar zararlı olsa dahi, direnmemeyi tercih etti.
Ankara, hiç beklenmedik bir hızda ve netlikte, IMF’nin isteklerini aynen kabul etti.
Bu tutum son derece önemliydi.
Gözlemciler açısından bakıldığında, piyasalara şu mesajlar verilmiş oldu:
1. Hükümet krizin ciddiyetini ve derinliğini anlamış ve IMF anlaşmasına verdiği önemi göstermiştir. 2. Hükümet, IMF ile itişmek yerine koşulları kabul etmek ve kurallara uymayı kararlaştırmıştır.
Bu mesajlar son derece kritikti.
Bunca kavgadan sonra, ilk defa Ankara’dan, bu programın yürüyebileceği ümidi veren bir tutum değişikliği idi.
Iç ve dış piyasalar ve kamuoyunda, hem program hem de koalisyonun sonuna gelindiği düşünülürken, rüzgar dönüverdi.
Umutlar yine yeşerdi.
İşte bu açıdan bakıldığı zaman, artçı depremler ve özellikle de son kriz, boşa gitmemiş oldu. Aksine, karşılıklı olarak oyunun koşulları öğrenildi. IMF, Türkiye’nin duyarlılıklarını gördü. Türkiye’de IMF’nin yeni sınırlarını tanıdı. Nereye kadar gidebileceğini anladı. Daha sağlıklı bir ilişkinin kurulma imkanı doğdu.
İŞİN GÜÇ DÖNEMİ ARTIK AŞILDI...
Dünya Bankası temsilcisi Chipper’in, CNN TÜRK’teki MANŞET programında söylediklerini çok ilginçti.
Chipper, Türkiye’nin alması gereken ve gerçekten reform niteliğindeki kararların çok büyük bir bölümünün tamamlandığını, geriye İhale yasası, Enerji ve Tarım reformunun kaldığını söyledi ve bunca güç yolu geçtikten sonra, bu noktada bırakmanın yazık olacağına işaret etti.
Gerçekten de doğru.
Bu noktaya geldikten sonra yol kazasına uğramak hem koalisyon ortakları, hem de ülke açısından çok yazık olurdu.
Büyük bir badireyi atlatmış gibiyiz.
Tabii burası Türkiye, yine de hiçbir şey belli olmaz. Yarın yine birinin kafasına eser ve beklenmedik bir krizle karşı karşıya kalabiliriz.
Yine de her geçen gün, dünya’da tek başımıza yaşamadığımızı öğreniyoruz.
Bakın, Arjantin’in iç borunu ödeyemeyecek kuşkusu borsaları dibe vurdu.
Nedeni basit.
Yabancı borsacılar, Arjantin’deki durumdan korkup, risklerini azaltmak yoluna gittiler ve borsalardan çekildiler.
Küreselleşmenin, yabancı yatırımcıları daha da ürkekleştirdiğini de somut biçimde gördük.
Hergün yeni bir şey öğreniyoruz.
Bari öğrendiklerimizi unutmayalım da, bunca deney bir işe yarasın...